Kıbrıs'ta yeni bir BM süreci isteyen İngiltere Özel Temsilcisi, 'Çözüm iki toplumu da içine katmalı' diyor

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dün BM Genel Sekreteri'yle Kıbrıs konuşurken, İngiltere'nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Ankara'daydı.
Gül, BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon'a, geçen hafta KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın resmi ziyareti sırasında yaptığı açılımı tekrarladı. Bu açılımın ana hatları, Kıbrıs'ta eşit iki kurucu devlet temelinde bir çözümün Yunanistan'ın da katılımı ve Doğu Akdeniz güvenliği çerçevesinde bulunabilmesiydi. Gerek Gül, gerek Talat, artık Annan Planı geride kaldığına göre, BM gözetiminde yeni görüşmelerin, ancak siyasi eşitlik temelinde başlarsa sonuca gidebileceğini düşünüyorlardı.
Bu açılımın zamanlaması önemliydi. Birincisi, şubat sonunda Kıbrıs Rum Cumhuriyeti'nde cumhurbaşkanı seçimi vardı. Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanı Tassos Papadopulos'un, bir süre önce görüşmelerin yeniden başlaması için önerdiği çerçeve Türklerle siyasi eşitlik öngörmüyordu ve AB'yi dolaylı da olsa sürece katmayı amaçlıyordu. İkincisi, Talat ile Ankara arasında Talat'ın cumhurbaşkanı seçilmesiyle de giderilemeyen frekans farkının giderildiğinin ilanıydı. Talat'ın geldiği çizginin Genelkurmay'ın itirazlarını da büyük ölçüde ortadan kaldırdığı anlaşılıyordu.
Üçüncüsü, açılımın Gül'ün ABD seyahatinden hemen önce yapılmış olmasıydı. Gül bu konuyu hem ABD Başkanı George Bush, hem de BM Genel Sekreteri'ne söyleyeceğini ilan etmişti. Bush ile görüşmesinde Kıbrıs'a ne kadar yer kaldı, aklı Irak ve Orta Doğu meselelerinde olan Bush, Kıbrıs'a ne kadar ilgi gösterdi? Bunu ölçmek mümkün değil. Ama Ki-Moon ile görüşmede, Irak ile birlikte ana konulardan birinin Kıbrıs olduğu anlaşılıyor.
Ne sonuç getireceğini birlikte göreceğiz. Tabii Kıbrıs'ta çözüm ne kolay, ne de çabuk geleceğe banziyor. Özellikle Kıbrıs Cumhuriyeti'nin AB üyesi olmasının ardından Rum yönetimini çözüme ikna etmenin zorluğu ortada. Kıbrıs Cumhuriye'nin 1960'da kuruluşuna Türkiye ve Yunanistan'la birlikte kefil olan İngiltere bu karmaşık ve zor durumun farkında.
İngiliz Başbakanı Gordon Brown'ın Kıbrıs Özel Temsilcisi, Joan Ryan ise dün Meclis'te yaptığı görüşmelerde ülkesinin Kıbrıs'ta yeni bir BM sürecinin başladığını bir an önce görmek istediğini söyedi. TBMM Dışişleri Komisyonu ve AB Uyum Komisyonu ile yaptığı görüşmeler arasında bir yemek sohbeti etrafında görüşme imkânı bulduğumuz Ryan, "Zaman gectikçe, birleşik bir Kıbrıs ihtimali zorlaşıyor" diyor. Ama İngiltere aynı zamanda yeni bir çözüm ihtimalinin iki toplumun katkısıyla olması gerektiğini de biliyor. Bu koşullar altında "Kıbrıs'ın yeniden birleşmesi hedefinde kararlıyız" gibi ifadelerin içini doldurmak güçleşiyor. İngiltere 'Siyasi eşitlik' kavramına karşı değil. Ama muhtemelen siyasi eşitlikten ne anlaşıldığı konusunda Ankara ile ayrı tanımlara sahip. Ankara bu kavramın sembolizmine önem verirken, Londra idari-teknik bir sorun olarak yalaşıyor; hangi koltuklara kim otursun gibi...
Türk tarafı siyasi eşitlik temelinde bir girişimi kabul etse bile Rum tarafını buna kim, nasıl zorlayacak? Türk tarafını 'birleşmenin avantajlarını anlatan listelerle' ve nafile bir gayretle 'Aksi halde onlar zenginleştikçe siz fakir kalırsınız' diye korkutarak istemediği bir çözüme zorlamak ne kadar mümkün?
Ryan yarın İstanbul'da İngiltere'nin, Ankara'nın yanı sıra Atina ve Lefkoşa büyükelçileri ile bir araya gelerek yeni bir Kıbrıs girişimini ısıtmanın nasıl mümkün olduğunu tartışacak. Ancak, Rum tarafı Türkleri azınlık görmekten vazgeçmedikçe her gayretin nafile olduğunu kabul edecek mi? Asıl soru bu.


Rumlara 'sözde değil, özde baskı'
Dün Ryan ile görüşen yetkililerden TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan, İngiltere'nin yaklaşımının kendilerini "çok heyecanlandırmadığını" vurgulayarak şunları söylüyor:
"İki topluma siyasi eşitlik öngörmedikçe, iki kurucu devlet yaklaşımı taşımadıkça herhangi bir girişimin başarılı olacağı kanaatinde değilim. Rum tarafını çözüme zorlayacak bir uluslararası baskının kurulması gerekiyor. Bu uluslararası baskının da sözde değil, özde olması gerekiyor. Aksi halde çözümsüzlükten en çok Rum tarafı faydalanıyor, bu yüzden de çözümsüzlüğün devamını istiyor."

Kaynak: Radikal