CHP lideri Deniz Baykal’a göre, Türkiye’nin önündeki seçim, “kader seçimi” ve CHP “Türkiye’nin yeni bir başlangıç yakalama” şansına sahip olacağı bu seçimde her kesimden oya talip.
Önceki akşam CNN Türk’te Fikret Bila ile yaptığımız program ve sonrasında konuştuğumuz Baykal, bunun Süleyman Demirel’in 1991’deki ‘ödünç oy isteme’ sistemine benzediğini, ama ‘onun ötesinde’ olduğunu vurguladı.
Bu stratejinin işaretini aslında geçen hafta sonu CHP Meclis Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun ODTÜ Mezunlar Derneği sohbetinde sol seçmenle iktidar olma şansı kalmadığı için sağa bakmaya başladıkları yolunda sözleriyle almıştık.
Ama Baykal, önümüzdeki genel seçim için stratejisini ‘ilk kez burada söylüyorum’ diyerek şöyle açıkladı:

* “Seçime giderken, vatandaşlarımızdan bugüne kadarki oy alışkanlıklarını bir yana bırakarak, yeni bir gelecek kurmak üzere oy kullanmalarını isteyeceğim. CHP olarak bugüne kadar bize hiç oy vermemiş, sempati duymamış, destek vermemiş dahi olsa, tüm vatandaşlarımdan kendi kimliklerini, değerlerini koruyarak, ama Türkiye’nin derlenip toparlanması konusunda bizim görevlendirilmemize destek vermelerini, sahip çıkmalarını isteyeceğiz.”

Yeni döneme, yeni CHP mi?
* “Bu geçmişte sadece ‘ödünç oy’ kavramı içinde söyleniyordu. Ama ben sadece ‘oy verin, gerisine karışmayın’ demiyorum. Önümüzdeki dönem Türkiye’de yeni bir iktidar çıkacak olursa ülkede çok büyük değişimler yaşanacağına inanıyorum. Yani yeni bir anlayışla seçime gitmemiz gerekecek. Çünkü iktidar partisiyle, muhalefet partisi arasındaki fark çok azalmıştır.”
Baykal, AK Parti ile CHP arasında ‘fark azalmıştır’ saptamasını son kamuoyu yoklamalarına bakarak yapıyordu.
Önümüzdeki seçim aradaki farkı kapatarak Tayyip Erdoğan’ı Başbakanlık’tan indirmek gibi iddialı bir hedefi önüne koyan Baykal, CHP’yi de bu amaca göre yeniden örgütlemek niyetindeydi.
Baykal’a göre, düzenli parti meclisi ve merkez yönetim toplantıları yerine, sayısı artırılmış genel başkan yardımcılarıyla ‘anlık, dakik, süratli sorumluluk’ kullanmayı esas alan, ‘hızlı çalışma ortamına’ izin verecek, ‘etkin, dinamik, esnek’ uygulama yapabilecek bir CHP gerekiyordu ve bu da tüzük değişikliğinin uygulanmasıyla mümkün olacaktı.
Bir de ‘gençleşme’. Baykal, CHP’nin dışarıdan bakılınca yaşlı ve hantal görüntü verdiğinin farkında. ‘Pırıl pırıl gençler’ arıyor. Gençleri ve kadınları daha öne çıkaracağı yapının nasıl kısa sürede oluşturulacağının ayrıntısını henüz söylemedi.

İşte ilk seçim vaadi 
Şimdiye dek CHP’ye sempati duymamış kesimlerden neye dayanarak oy isteyeceği sorumuza cevabı ise “Parti programına oy verin demiyorum, Türkiye programı uygulayalım” oldu.
Ne demekti Türkiye programı? Baykal’a göre CHP önümüzdeki seçim kampanyasını aile ve esnafın ‘ayakta tutulması’ üzerine oturtacaktı.
Tarım sektörünün, emeklilerin durumunun, öğretmenlerin durumunun düzeltilmesi CHP’nin başında olacağı bir iktidarın önemli unsurlarıydı.
Emekliler, ‘Türkiye’de yoksullukla mücadelenin, sosyal sorumluluğun en uygun zemini’ idi. Çünkü emeklilerin etrafında aileleri ve Türkiye’de aile yardımlaşması gerçeği vardı. Mevcut iktidarın “öğretmenlerin etkinliğini azaltmak için başvurduğu”
ders başına ücret, sözleşmeli öğretmen gibi uygulamalara son verilecek, öğretmenlik yeniden “saygın bir kariyer meslek” olacaktı.
Sosyal hizmet uzmanlarından yararlanılarak Türkiye’deki “Her kapı çalınacak. Arkada nasıl bir yaşam var, nasıl yaşıyorlar, geçiniyorlar görülecek” idi. Baykal, köprüde dilendirilirken ölmek üzere bulunan küçük Bedrettin’in trajedisinden çok etkilenmişti.
Baykal’ın bir sonraki seçime dönük ilk vaadi de bu çerçevede geldi: “Sosyal hizmet uzmanları saptayacak. Ailede kimse çalışmıyorsa ve aile en düşük gelir grubunda yaşıyorsa, ailenin reisi olarak kadına ayda 300 lira maaş verilecek. Bu ödeme, aileden biri iş sahibi oluncaya kadar sürecek. Bunun hesapları yapıldı.”
Baykal’ın bu vaadi, Demirel’in ödünç oy istediği 1991 seçimi sırasında Özal’la acımasız bir vaat yarışına girdiği türden bir rekabeti tetikler mi? Şu an kestirmek güç. Ancak o vaatlerden bir çoğunun, örneğin tütün fiyatına ‘Özal ne veriyorsa 5 bin fazlası’ vaadinin sonuçları ile bugün dahi uğraşıldığı biliniyor.

Seçim, referandum, Anayasa
Gelelim seçim konusunda. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin aksine, CHP lideri Baykal, Başbakan Erdoğan’ın 2010’da erken seçime gideceğine inanmıyor.
Hatta 2010’da seçim yerine referandum ikame edeceğine de inanmıyor. “Başta niyeti oydu, ama referandumda kaybederse iktidarı kaybedeceğini gördü. Şimdi o işi de soğutmaya çalışıyorlar” görüşünde.
Dolayısıyla Baykal, Erdoğan’ın Anayasa değişikliğini de gündeme getireceğine inanmıyor. “Dünkü manzaraların yaşandığı parlamento, Türkiye’nin önümüzdeki 40-50 yılına yön verecek bir anayasa yapma hakkını teslim edeceğiniz bir parlamento mudur?” diye soruyor, kavgalı oturumları kastederek; “Anayasa’dan önce değiştirilmesi gereken parlamentodur. Yeni anayasa, yeni parlamentonun gündeminde olmalı.”
Burada önemli bir sorun var: CHP, Anayasa Mahkemesi’nin laikliğe karşı odak olma suçlamasıyla mahkûm etmesinden bu yana AK Parti ile Anayasa değişikliği konuşmuyor.
Peki (Baykal’ın da 2011’de yapılacağına inandığı) seçimler sonunda oluşacak Meclis’te AK Parti ile Anayasa konuşacak mı?
“Yeni parlamento, yeni koşullar getirir” diye yanıtlandı Baykal.

Kaynak: Radikal