Dönüp dönüp aynı yazıları yazmak, dönüp dönüp aynı fikirleri yeniden dile getirmek Türkiye'de köşe yazarının kaderi.

Yirmi yıl önce de Türkiye'nin idari yapısını, yetkilerin merkezden alınıp yerele devredilmesini, bunun yolunu yordamını konuşuyorduk, bugün de konuşacağız, yarın herhalde daha da fazla konuşacağız.

Uzun uzun işin teorisine girecek, demokrasinin yerelden başladığını vs. anlatacak değilim. Ama bir mesele var ki, bunun altını çizmem şart:
Demokrasinin fazileti, onun hesap soran bir rejim olmasından, demokratik yöntemlerle gelmiş yöneticilerin hesap verme zorunluğunun  bulunmasından kaynaklanır.

Bizim illerdeki en önemli yöneticilerimiz olan valilerimiz ise göreve ne demokratik yöntemlerle gelirler ne de bir demokrasi olması gereken en temel unsuru yerine getirip hesap verirler.

Halen Türkiye'de uygulanmakta olan idari bölümlenme ve yönetim şeması, demokratik standartları yerine getirmekten çok uzak, halka hesap verebilir olmaktan, yerelde demokrasinin gerçekleşmesine katkıda bulunur olmaktan çok uzak bir yapı.

Esasen bir şehirde valinin yapabildiği ama seçilmiş belediye başkanının yapamayacağı şeyler nelerdir, ben bilmiyorum. Ve tabii eğer böyle bir liste varsa, belediye başkanının o listede yer alan şeyleri neden yapamayacağının nasıl izah edildiğini de çok merak ediyorum.

'Kürt açılımı' bağlamında bunları konuşmak belki de bir talihsizlik, bizim bunları ülkemizin demokratikleşmesi, demokrasinin yerelleşmesi ve idarenin verimliliği tartışmaları içinde konuşmamız lazım esasen.

Şehirlerimizin idaresini tamamen yerel seçilmiş yöneticilere devretmeli, şehirlerimizin işlerini Ankara'dan görmekten acilen vazgeçmeliyiz.
Bence valilik (ve dolayısıyla kaymakamlık) sisteminden tümüyle vazgeçmeli, valilere ait olan yetkileri belediye başkanlarına ve il genel meclislerine devretmeliyiz.

Bana soracak olursanız, eğitim ve sağlık gibi temel hizmetlerin planlama ve denetimini değil ama sunumunu da yerel yönetimlere, şehirlerimize bırakmalıyız.

Polis hizmetlerinin bir bölümü, yani trafik ve pasaportla ilgili hizmetler de merkezden koparılıp şehirlerimiz tarafından verilebilir.

Şehirlerimizin yönetiminde il genel meclislerini ön plana çıkarmalı, bu meclislere bazı konularda vergi salma ve vergi oranlarını değiştirme hakkı bile vermeliyiz. Şehirler kendi rekabetçiliklerini bir ölçüde kendileri de sağlayabilmeli.

Yerelde demokrasiyi güçlendirebilir, yerel demokrasinin hesap verebilirliğini artırabilirsek, bunun ülkemiz demokrasisine katkısı çok büyük olur.
Ak Parti, geçen dönemden rafa kaldırdığı idari reformu yeniden tartışmaya açmalı ve sonra da mümkünse uzlaşma sağlayarak bunu yasalaştırmalı.
Konunun Kürt açılımıyla bir ilgisi yok ama eğer bu reform Kürt sorununun çözümüne yardımcı olacaksa, zaten bir an önce yapılmalı.

Kaynak: Radikal