Son birkaç gündür John McCain ve Elliott Abrams’tan FP'den Daniel Drezner’a kadar, Özgür Suriye Ordusu’nun silahlandırılması gürûhuna katılan siyasetçi ve analist akını oldu. Bunun niçin böyle olduğunu anlamak kolay. BM Güvenlik Konseyi’nin başarısızlığı, siyasi dönüşüm sağlanmasına dair diplomatik çabaları engelledi ve Beşşar Esad rejimi tarafından işlenen şiddet olaylarının açık bir şekilde artmasını tetikledi. Humus ve diğer yerlerde ölen ve yaralananların korkunç görüntülerinin ortaya çıkmasıyla şimdi çoğu insan, bu zulmün durdurulması için bir şeyler yapmak istiyor. Ama askeri müdahale seçeneklerine dikkatle bakan hemen hemen herkes, hava saldırıları ve güvenli bölgeler olmadan böyle bir operasyonun başarılı olmasının ne kadar zor olduğunu hemen idrak eder. Kimse (neyse ki) o topraklara ayak basma niyetini kabule gönüllü değil.
Birkaç hafta önce tahmin ettiğim üzere, Özgür Suriye Ordusu’nu silahlandırmak çoğu kişi için cazip bir seçenek olarak ortaya çıkmaya başladı. ÖSO’yu silahlandırma taraftarları, Suriye’deki iç muhalif kuvvetlere gelişmiş silahlar, haberleşme sistemleri tedarik edilmesi ve diğer desteklerle askeri dengenin sağlanacağını ve bunun onlara Esad rejimine karşı savaşma şansı vereceğini savunuyorlar. Bu, onlara şehirlerini savunma ve halkı güvenlik kuvvetlerinden koruma imkanı verir. Bu, onların savaşı Esad’a karşı çevirmelerine yol açabilir ve rejimin çöküşünü hızlandırır. Ülkedeki çoğu Suriyeli de böyle bir yardım yapılmasını istiyor. Ve bu, tüm bunları Batı’nın askeri müdahalesinin risk ve maliyetleri olmadan meydana getirir.
Çok kere dile getirdiğim gibi, Amerika Birleşik Devletleri oyuna katılmaya karar versin ya da vermesin Suriye'nin gitmekte olduğu yerin bu olduğunu düşünüyorum. Ben de felaket derecede, Suriye halkına yardım etmenin yollarını bulmak istiyorum. Ve ben niçin bunun cazip bir seçenek olarak göründüğünü tam olarak anlıyorum. Ama insanların, böyle bir politikaya atılmadan önce, Özgür Suriye Ordusu'na silah akıtmanın sonuçlarını çok daha dikkatli düşünmeleri gerekir. İşte sorulması gereken bazı sorular:
Birincisi, tam olarak kim silahlandırılacak? Suriye muhalefetinin kalıcı ve derin problemi, muhalefetin bölük pörçük olarak kalması, organize olmaması ve büyük ölçüde mahalli olmasıdır. Bu durum değişmedi. "Özgür Suriye Ordusu" bir kurgu, mahalli savaşçı grupların organize olmayan değişik bir toplamı olarak duruyor. Bu gruplar etkin bir şekilde iş birliği yapmaya çalışıyorlar elbette ama halen derin olarak bölünmüş haldeler. Tüm dayanışma iddialarına rağmen Suriye Ulusal Konseyi'yle FSA, birlikte çalıştıklarına dair çok az işaret veriyor. Bu arada, medyada da FSA içinde bölünmeler ve anlaşmazlıklar zuhur ettiğine dair haberler yer aldı. Öyleyse bu silahlar tam olarak kimlere verilecek? Tahminime göre meydana gelecek olan, yabancı kuvvetlerin silahları kendi müttefikleri ve vekillerine verecekleridir (belki de zaten öyle yapıyorlardır). Amerika Birleşik Devletleri bunlardan hangilerini seçecek? Silahlı muhalefette Selefi cihatçıların rolüyle ilgili iddialar muhtemelen abartılı olsa da gerçek, bizim silahlandırılacak insanların kimlikleri, arzuları ya da bağlantılarıyla ilgili çok az şey biliyor olduğumuzdur.
İkincisi, silah tedariki Suriye muhalefetini nasıl etkileyecek? Batılı silah ve teçhizata erişim, dağıtım ağının kontrolünü elde edenlerin siyasi pozisyonlarını kuvvetlendirecek kıymetli bir kaynak olur. Bu varlıklar için yarışın, bölünmüş muhalefetin birleşmesini teşvik etmesi muhtemel görünmüyor. Bu durum, muhalefetteki bölünmeyi daha da kötüleştirebilir. Dahası, şiddetten uzak durulmasını destekleyenler ya da siyasi stratejiler takip edenler marjinalleşirken savaşan gruplar siyasi güçte yükseleceklerdir. Savaşan grupların, askeri güçlerinin yanı sıra siyasi arzuları da muhtemelen artacaktır. Askerileşme ve daha hırslı hedeflerin birleşimi, siyasi çözümü daha az muhtemel kılacaktır. Ve bu, geleceğe dair korkularından dolayı Esad’la birlikte kalan tarafsızların korkusunu arttırabilir.
Üçüncüsü, silahlarla neyin başarılması isteniyor? Bunun için en az üç cevap görebiliyorum. Belki silahların, rejim tarafından yapılan şiddetli saldırıları önlemek ve sivilleri korumak için tamamen savunma maksatlı olması düşünülüyor. Ama bu nispeten pasif hedef, bir kez silahlar akmaya başlamışken muhtemelen sağlam bir sonuç olarak görünmüyor. İkinci bir ihtimal de bunun, isyancılara savaş alanında rejimi yenme ve onu devirmek için güç vereceğidir. Ama bu da muhtemelen rejim kuvvetlerinin lehine olan dengesizliği tersine çevirmek üzere sunulacak olandan çok daha fazla ateş gücü gerektireceği için gerçekçi görünmüyor. Üçüncü bir ihtimal de bunun, kazanamayacağını idrak ederek Esad'ı pazarlık masasının başına gelmeye zorlamaya yetecek kadar güç dengesi sağlamaya matuf olduğudur. Ama iç savaşa doğru tırmanan şiddet, bu tür konuşmaları siyasi olarak çok zor hale getirir. Muhtemelen silah tedarikinden askeri açıdan çıkmaza girmiş, müzminleşmiş bir durum oluşturulması istenmiyordur ama en muhtemel sonuç bu olacaktır. Başarmak istediğimiz gaye bu mudur?
Dördüncüsü, Esad ve müttefikleri, muhalefetin silahlandırılmasına ne tepki verecek? Belki bunlar mağlubiyetlerinin yakın olduğunu hemen idrak ederler ve derhal ıslahat yaparlar. Ama daha muhtemel olan, bunların bu durumu saldırılarını arttırmak, daha fazla sayıda mühimmat yerleştirmek ve uluslararası eylemden kurtulmak için şimdiye kadar gösterdikleri tüm sınırlamaları terk etmek için ruhsat olarak kullanacak olmalarıdır. Bu aynı zamanda, muhalefetin destekçileri bunu alenen yaparken Rusya, İran ya da Esad'a silah ve yardım tedarik eden diğerlerini durdurmayı büsbütün zorlaştırır. Nispeten zayıf muhalefete silah tedarikinin, askeri açıdan büyük farkı ortadan kaldıracağı kesin değil. O zaman aynı fark daha üst düzeydeki askeri ihtilafta da meydana gelebilir.
Beşincisi, silah tedariki meseleyi çözmediği zaman ne yapacağız? Muhalefeti silahlandırmak, doğrudan askeri müdahaleye bir alternatif olarak ele alınıyor. Bu, krizi nispeten çabuk çözmediği zaman - kuvvetle muhtemeldir ki bu başarısız olacak - kaçınılmaz olarak Batı'nın Libya tarzı hava saldırılarıyla askeri desteği yükseltmesine dair yeni çağrılar yapılacak. Diğer bir deyişle, askeri müdahaleye alternatif olarak ortaya atılan şey, başarısız olunca muhtemelen böyle bir müdahalenin yolunu açacak.
Altıncısı, Esad düşerse ne olacak? O zaman Suriye'nin geleceğini şekillendirmede silahlı muhalif gruplar, hakim pozisyonda olacaklar. Muhtemelen bunlar hemen seferberliği kaldırmayacak ve silah bırakmayacaklar. Suriye devletinin aniden çökmesi gerekiyorsa bu silahlı gruplar, biriken korku ve öfke ortamında, güvenlik boşluğu içinde faaliyet gösterecekler. Bu pek de hoş bir resim değil.
Meşruiyeti ve daha geniş manada bölge güvenliğine olan etkileri de dahil hemen "en kötü" seçenek olan Suriye muhalefetinin silahlandırılması seçeneğine atlamadan önce sorulması gereken başka sorular da var. Ama yukarıda altını çizdiğim altı soru en azından tartışmaya odaklanmak için yeterlidir. Suriye muhalefetini silahlandırmak, askeri müdahaleye ucuz ve etkili bir alternatif ve genel olarak "bir şeyler yapmış olmanın" zararsız bir yolu değildir. Bu, Suriye halkının korunmasını da Esad rejiminin sonunu da temin etmez. Bunun müzmin bir çıkmaz, artan şiddet, daha çok uluslararası ve bölgesel müdahale ve nihayet doğrudan askeri müdahale çağrılarına yol açması daha muhtemeldir. Amerika Birleşik Devletleri bir rol oynasın ya da oynamasın, muhtemelen bu olacak. Ama en azından bizim neyle karşılaşacağımızı bilmemiz gerekiyor.
Kaynak: Foreign Policy
Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas