Genelkurmay Sözcüsü Tuğgeneral Metin Gürak'ın 6 Şubat'taki basın toplantısında 10 Temmuz 2003'te MİT'in kendilerine gönderdiğini mahkemeye söylediği Ergenekon belgesinin arşivlerinde olmadığını açıkladı. Bu olağandışı bir durumdu. Birkaç bakımdan olağandışı idi:

1- Ergenekon iddianamesi 14 Temmuz 2008'de açıklandı; üzerindeki tarih 10 Temmuz 2008. İddianame açıklandıktan hemen sonra, 49 ve 50'nci sayfalarında yer alan bir MİT belgesi de tartışılmaya başlandı. Belge MİT'in 31 Ekim 2007 tarihli yazısıydı. Yazıda MİT kendisine 3 Temmuz 2002'de 'Ergenekon ve LOBİ isimli projeler' diye bir belgenin geldiğini açıklıyor. MİT bu belgeyi bir yıl bir hafta sonra 10 Temmuz 2003'te Genelkurmay Başkanına verdiğini söylüyor. O tarihte MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök idi.

Şimdi soralım: Hakkındaki bu kadar tartışma ve sorulara karşın (Bkz Radikal 14-15 Eylül 2008) Genelkurmay bu belgenin arşivinde olmadığını neden yedi ay sonra açıklıyor?

2- Genelkurmay buna karşın yine iddianamedeki MİT belgesinde yer alan ve MİT'in Ergenekon konusundaki bir raporu bu defa Genelkurmay İstihbarat Başkanı'na 26 Mayıs 2006 tarihinde verdiği raporu reddetmediği görülüyor.

3- Bu durumda ilk anda gözler belgeleri verdiği ve aldığı yazılan kişilere, Özkök ve Atasagun'a çevriliyor. Dün Atasagun ile konuşamadım, ancak Özkök ile konuşabildim. Özkök ne MİT belgesi, ne de genel olarak bu konu hakkında yorum yapmayacağını söyledi. Özkök'ün sözleri şöyle: "Dava devam ediyor. Bırakalım hâkimler işlerini yapsınlar. Kurumdan kuruma bir soru sorulmuş, cevabı verilmiş. Soru Hilmi Özkök'e sorulmamış, kuruma sorulmuş. Mahkeme gerek duyarsa bana da soracaktır, belki de gerek duymayacaktır. Hâkimin takdiridir. Sorulursa Genelkurmay'a danışırım. Orada bir Adli Müşavirlik de var. Orada oluşan karara göre davranırım. Devam eden dava konusunda yorum yapmak istemiyorum." Vurgulamamız gerekir ki, Özkök'ün bugüne dek yaptığı samimi açıklara karşın, savcılık tanıklığına başvurmadı.

4- Oysa resmin tamamı bu olmadığı gibi, soruların tamamı da bu değil. İddianamenin yayımlanmasından beri pek az tartışılan birkaç açı bulunuyor. Örneğin Atasagun, neden Ergenekon belgesini, üstelik içindeki bariz maddi hatalarla birlikte devlet sistemine dahil etmek için bir yıl bir hafta beklemiş? Neden belgeyi ilk defa belge geldiğinde Başbakan olan Ecevit'e, 3 Kasım seçimleri ardından Başbakan olan Abdullah Gül'e, Mart 2003'de Başbakan olan Tayyip Erdoğan'a değil de Genelkurmay Başkanı Özkök'e vermiş? Aynı belgeyi Başbakan Erdoğan'a vermek için neden dört ay kadar daha bekleyip 19 Kasım 2003'te vermiş? Varsayalım ki bu belge Genelkurmay arşivine girmemişti, Erdoğan Kasım 2003'te bu belgelere sahip olduktan sonra ne yapmış? Erdoğan belgelerin kendisinden ve iktidarından aylarca gizlendiğini ne zaman fark etmiş, o konuda ne yapmış? O MİT belgesine ne oldu?

Bu sorulara yanıtı belki de 2. İddianame açıklandığında vermek mümkün olacak? İkinci İddianame, Özden Örnek'e atfedilen günlükleri de içerecek şekilde darbe girişiminden açılmayacaksa, acaba neden açılacak? Darbe girişiminden açılmayacaksa, savcılık olan biteni nasıl açıklayacak?

Hurşit Tolon'un durumu
Emekli Orgeneral Hurşit Tolon 6 Şubat gecesi avukatının başvurusu üzerine tahliye edildi. Tolon bir süredir İstanbul-Haydarpaşa'daki GATA hastanesinde tedavi gördüğü için tahliye önce sağlık nedenlerine bağlandı. Ancak daha sonra 'delil yetersizliği' nedeni söylendi.

Tolon 1 Temmuz 2008 sabahı İstanbul'da emekli orgenerallere mahsus askeri lojmanlarda gözaltına alınmış ve daha sonra Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanmıştı. Şimdi tahliye edilirken yurt dışına çıkış yasağı konulduğunu öğreniyoruz.

Halen içinde bulunduğumuz bilgi eksikliğiyle şu soruları sorabiliriz: 1- Tahliye beraat demek değildir. Ama Tolon'a yönelik beraat edebileceği bir suçlama da aradan geçen yedi aya karşın henüz yapılmadığına göre, hangi suçun işlendiğine gösterir delil bulunmamıştır? 2- Bu tahliye hâlâ beklenen ikinci iddianamede Tolon'a suçlama yapılmayacağına mı işarettir? 3- Hal böyle ise aradan geçen süre ve yaşadıkları için Tolon, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sürecini işletecek midir? 4- Yoksa emekli Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un dediği gibi, gözaltı ve tutuklamalar, aleyhlerinde tutarlı, delillendirilmiş iddiada bulunulamayan hükümet ya da rejim muhalifleri için bir ceza yöntemi olarak mı görülmektedir?

 Kaynak: Radikal