Liberaller, demokratlar, velhasıl-ı kelam, AB yanlıları boş konuşuyor. En güzel demokrasi, en güzel cumhuriyet, en güzel laiklik bizde var.


AB hayranlarına, ülkemizdeki güzellikleri görmeyen bu nankörlere sormak isterim:


Hangi AB ülkesinin sokaklarında, caddelerinde, berberlerinde, nalburlarında demokrasi konuşuluyor?


Avrupa'da gündelik hayatta demokrasinin doğru dürüst lafı edilmez. "Yaşa ve çık", hepsi bu! Hangi rejimi idrak ettiklerinden haberleri bile yok.


Biçarelerin nasıl haberi olsun ki!


Demokrasi tartışmaları tabana yayılmış değil; sadece akademik ortamlarda veya gizli mahfillerde (o da, üçüncü dünya ülkelerine ihraç sadedinde) yürütülüyor.


Yahu insan konuşmadığını yaşaya yaşaya, neyi yaşadığını unutur be!


Şükür ki şükür, yere göğe sığdıramadıkları Avrupa'larını da epey gördük dolaştık. Bizi kandıramazlar.


Neyi yaşadıklarından gafil, heyecansız, durağan bir hayat tarzları var.


Demokrasinin içine öyle bir düşmüşler ki, kimsenin demokrasiye işi düşmüyor. Herkes işinde, gücünde, manyak gibi koşuşturuyor sadece.


Gamsız ve amaçsızlar.


"Batılılaşmak" sorunu üzerine üç-beş kelâm edebilecek düzeyde insana rastlamak mümkün değil. Muasır medeniyet seviyesine ulaşmak gibi bir hedefleri de yok…


Demokrasinin vazgeçilmez taşınmazlarından "yargı erki"nden de tastamam habersizler.


Yargıtay Başsavcıları var mı, yok mu, o bile belli değil. Varsa da, varlıklarını hissettirmekten aciz, bir parti kapatma iddianamesi yazamayacak kadar beceriksiz, dikkat ve rikkat yoksunu, "salla başını, al maaşını" adamıdırlar.


Avrupalı vatandaşların hukuk gibi, yargı erki gibi ifadeleri günlük hayatta kullanabilme pratikleri hiç yok.


İmdi, yıllardır yalan dolanla bizi uyutmaya çalışan AB'nin iflah olmaz yandaşlarına soruyorum:


"Yargı erki" kavramını, parti kapatma davasıyla alakalı herhangi bir cümle içinde kullanabilecek kaç tane AB vatandaşı var?


Bizde var.


Bizzat şahidim; daha geçen gün Süleyman abi kullandı. (Süleyman abi, mahallemizin nalburu.) Biraz cesareti olsa Berber Osman da kullanır; lakin 'hukuktan' korkuyor.


Süleyman abi, cesur bi abi. Adaletten, hukuktan hiç korkmuyor; 162 sayfalık AK Parti'yi kapatma iddianamesini satır, satır okumuş.


"Ne anladın bu işten Süleyman abi?" dedim, "Kaç, kaç olur yiğenim?" dedi.


Şaştım kaldım.


"Ne, kaç kaç olur abi?"


Hiç istifini bozmadan karşılık verdi.


"8'e 3 mü olur, 9'a 2 mi?.."


Süleyman abi, Anayasa Mahkemesi'ni başkanından üyelerine kadar ezbere biliyor; sizin AB vatandaşlarınız neyi biliyor?


Yurdum insanı Yargıtay başsavcılarımızı zaten tanır. RP'ye "habis ur"lu kapatma davası açan mütekait başsavcı Vural Savaş'ı, Muhterem Başsavcım Abdurrahman Bey'i, Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nu…


Ey çok bilmiş liberaller, ey demokratlar söyleyin bakalım:


AB'nin sözde sivil toplum bilinci gelişmiş yurttaşları, Yargıtay başsavcılarının adlarını "Google"a başvurmadan söyleyebilir mi?


Aşağılık kompleksinden kurtulun artık.


Yurdum insanının hukuk kültürünü oluşturan başsavcılarımıza, evrensel hukuk ve yargının siyasallaşması gibi lafazanlıklarla dil uzatmayın.


AB'nin bütün başsavcıları yan yana gelse bir adet Sabih Kanadoğlu etmez. Bu hakikati ne zaman öğreneceksiniz?


Batı'da da o ayarda hukukçular var, derseniz; 367 rakamını üretebilme yeteneği isterim.


Köşe yazarı 'savcısı' Ertuğrul Özkök'ün "Herkes bir adım geri mi atacak? Hiçbirimizin yargıdan böyle bir şey isteme hakkı yok." diyerek sabitlediği noktada mıh gibi durmayı isterim.


Ortamı germemek için herkes bir adım geri atsın, dileğine rağmen, Sayın Kanadoğlu gibi, "Raportörü beklemeye gerek yok." diyerek bir adım daha ileri atan örnekler isterim.


Var mı?


E'e, o zaman ne vara yoğa konuşuyorsunuz?


Kaynak: Yeni Şafak