Yazarlar, her yıl bu dönemde geçen yılın yorumlarını ve gelecek yılın tahminlerini sunar. Bizler ne kadar zavallıyız. Geçmişin kanıtları bizi üzüyor, geleceğin tahminleriyse endişelendiriyor. ‘Medeniyetler çatışması’nın varlığını yalanlıyoruz. Oysa çatışma var ve sadece Arapları ve Batı’yı değil, Fars medeniyetini de kapsıyor.

Her yıl gözümüzün önünde bir ülke parçalanırken, ülkelerin bölünmeye gittiğini yalanlıyoruz. Irak Hıristiyanları sanki Kürdistan başka bir devletmiş gibi kuzeye sığınıyor. Sudan Devlet Başkanı Ömer Beşir, güneyin ayrılmasının dünyanın sonu olmadığını söylüyor. Buradaki mesele dünyanın değil, Sudan’ın birliğinin sonu. Sorularsa belli: Güneyin ayrılması, Sudan birliğinin sonu mu? Lübnan’da birlik var mı? Maliki hükümeti altı ay sonra Irak’ın bütünlüğünü temsil eder mi?

Yalanlamalar gerçeğe dönüşmesin diye ‘hayır’ dememiz yeterli değil. Etrafımızdaki dünya büyüyor, ilerliyor, istikrar buluyor ve uydular fırlatıyor. Bizler de kavga etmek ve yalanlamak için bu uyduları kiralıyoruz. Fakat ‘hayır’ sözcüğü sefaletin, geri kalmışlığın, hastalığın ve yoksulluğun varlığını ortadan kaldırmaz.

Bataklıktayız, haberimiz yok
Irak, Lübnan, Sudan ve Yemen’deki birlik üzerindeki tehlikeye hayır. Mısır’daki mezhepçi sorunlara hayır. Filistin’de bölünmeye hayır. Etrafınızdaki şu dünyaya bakın ve utanın. Endonezya, Malezya, Çin ve Hindistan’a bakın da ‘hayır’ demeyi bırakın. Olmak istediğimize doğru çıkabilmek için içinde bulunduğumuz durumu kabul edin. Bizler geri kalmışlığın, ayrılığın, kavgaların ve dejenerasyonun bataklığındayız.

(Londra’da Arapça yayımlanan Şark ül Evsat gazetesi, 27 Aralık 2010)

Kaynak: Radikal