Gün sandığın... Kader denk noktası; darbenin yıldönümünde Türkiye sandık başında. Günlerdir miting meydanlarında, televizyon ekranlarında, gazete manşetlerinde konuşan siyaset erbabı susacak, millet konuşacak. Bugün, 1950'de çok partili hayata geçerken sloganlaşan 'Yeter söz milletin' veya 'Yeter karar milletin' sözü gerçek anlamına kavuşacak.
Son söz halkın... Ve milletin dediği olacak. Topluma elbise biçen siyaset mühendislerine paydos... Soru basit: Anayasa değişsin mi değişmesin mi? Milletin vekilleri karar veremedi. Daha doğrusu kararı yeterli olmadı. Son söz milletin kendisine bırakıldı. Soru basit ama sonucu büyük olacak.
Seçimlerde görmeye alıştığımız klasik bir sandık değil bu. Partilere oy verilmeyecek. Parti amblemleri yok. Bu bir referandum... İki seçenek var; 'evet' ya da 'hayır'... Vatandaş bu kez siyasi iktidarı belirlemeyecek; ya anayasa değişikliğinin önünü açacak ya da mevcut durumun devamını tercih edecek. O yüzden oy pusulası uzun değil. Kısa ve iki renkli; beyaz ve kahverengi...
Türk toplumunun 'referandum tarihi' pek zengin olmasa da demokrasi bilinci çok gelişkin... Vatandaş sandığın kıymetini ve manasını iyi biliyor. Bir 'oy'un ne anlama geldiğinin farkında. Bir oy'la ülkenin mukadderatında söz sahibi olmak, her şeyi baştan aşağı değiştirmek mümkün. Sandığı hazzetmeyen ise demokrasi dışı odaklar. İktidar oyununun görünmeyen aktörleri... Herkesin oyu eşit... Dağdaki çobanın da ordudaki generalin de. Sandık başında birinin diğerine üstünlüğü yok.
Seçimin üç kavramı var; sandık, oy pusulası ve mühür...
Sandık halkın iktidar oyununa müdahale edebildiği tek zemin... Bugün tribünden sahaya inecek, kullanacağı oyla Türkiye'nin geleceğine mührünü basacak. Bir metrekarelik kabinde kendisiyle baş başa kalan kişi tercihini basit bir işaret veya imzayla değil 'mühürle' ortaya koyuyor. Mührün simgesel anlamı var.
'Mühür kimdeyse Süleyman odur' sözü boşuna söylenmemiş. Bugün mühür yönetenlerin değil halkın elinde. Bir günlüğüne de olsa Sultan Süleyman millet... Ömrü kısa olsa da sultanlığın kıymetini iyi bilmek ve de hakkını vermek gerekir. O mühür yarın tekrar yönetenlere geçecek.
Oy kâğıdına 'pusula' denmesi de ne kadar anlamlı. İstikamet ancak pusula ile bulunabilir. Türkiye'nin doğru yönünü pusulaya basılacak 'mühür' belirleyecek. Herkes pozisyonunu pusulanın gösterdiği yöne göre alacak. Hiç kimse 'farklı yön' arama lüksüne sahip değil. Sandıktan çıkacak sonucu kabullenmek zorunda.
Her sandığa 'bu kez çok farklı' gözüyle bakıldı, olağanüstü anlamlar yüklendi. Her seçim 'tarihi' veya 'hayati' diye nitelendi. Her seçimin kendi içinde özel anlamı ve önemi olduğu muhakkak... Bugünkü oylama Türkiye'nin geleceği açısından 'hayati', 'tarihi' nitelemelerini fazlasıyla hak ediyor.
Bu sandık gerçekten bir dönüm noktası... Sanki tarihin yol ağzındayız. Ülke ne yöne gidecek? Siyasi anlamıyla söylemiyorum, amacım sadece yönü işaretlemek; sağa mı döneceğiz yoksa sola mı? Soru vatandaşa... Türkiye'nin tarihi 'referandumdan önce', 'referandumdan sonra' diye farklı yazılabilir.
Son yıllarda siyasi mücadeleler sert geçti. Ankara'nın iktidar oyunları baş döndürdü. Tartışmaların harareti çok yüksekti. Hepimiz bu gündemden yorgun düştük. Bugün yeni bir başlangıç mümkün... Sonuçlar için çok beklemeyeceğiz. İki saat içinde netice büyük oranda belli olur.
Umarım bugün akşam yeni ufuklara yelken açarız. Ve yarın sabah güneş farklı bir Türkiye'nin üzerine doğar.
Kaynak: Zaman