Güzel insan Emin Çölaşan ile Türkiye'nin göbeğini kaşımayan asil adamı Bekir Çoşkun sizce hangi partiyi destekliyor?

“Adı gelsin, hangi partiymiş?” diyerek beni sıkboğaz etmeyin, az sabredin.

Evvela, sorduğumuz soruya, Çölaşan'ın dünkü yazısından cevap aramakla işe koyulalım.

Gelen giden ona, “Oyumu kime vereyim?..” diye soruyormuş. O da, herkese aynı şeyi söylüyormuş:

“Sağ görüşlü isen MHP'ye, sol görüşlü isen CHP'ye ver.”

Burada dikkat isterim: Herkese 'aynı şeyi' söylüyor ama asla tek seçenek sunmuyor.

Yani, tavsiye ettiği partiler 'aynı' değil. Yoksa 'aynı' mı? (En azından, onun gözünde.)

AK Parti'nin dışındaki partilerden DP'ye de oy verilmesine sesini çıkarmıyor. Artık meşrebinize kalmış; AK Parti olmasın da, ne olursa olsun.

Saadet Partisi? (Yok, o kadar uzun boylu değil. O hiç olmaz. )

Şimdi sıkı durun. Ağzından 'hortumlama' lakırdısı eksik olmayan sayın köşe yazarımız bir partiyi daha işaret ediyor:

Genç Parti!

Allah bir daha Çölaşan yazısı okumayı nasip etmesin yalanım varsa! Tüyü bitmemiş yetimin hakkını dilinden düşürmeyen yazarımız aynen böyle söylüyor.

Demek ki; Baykal olmazsa Bahçeli, o da olmazsa Mehmet, hiç olmasa Uzan tercih edilsin istiyor. Yalnız, GP'nin baraj sorunu gibi küçük bir 'kusurcuğu' olduğu için oyların heder olmasından da çekindiğini ilave ediyor.

Biri Mehmet! Bildiğiniz Ağar. Hani, “düz ova” muhabbetiyle demediğini bırakmadığı adam.

Hay Allah müstahakını versin Ali Taran! Bunca yılın Ağar'ını Mehmet yaptın da eline ne geçti? Daha adını yazarken adrenalim yükseldi. Halkın, “Tayyib” hitabını öyle yanlış bellemişsin ki; bu işin reklamla, imajla olacağını sanacak kadar.

Miting meydanlarındaki kalabalık birbirinden cesaret bulup, “Başbakan Mehmet!” diye bağırabilir. Sıkıysa teke tek söylesinler bakayım!

Geçen gün, sabah akşam anket konuşan arkadaşlara, “Herkesten gizlenen anketi elime geçirdim…” dedim. Ne gizlisi yahu, anket dediğin ifşa etmek için var, diyerek, önce itiraz ettiler. Biraz uğraşınca (sağ olsunlar, beni kırmadılar da) ikna oldular. İçlerinden biri, anketin saklanmasının sırrını sorunca, “Mehmet barajı geçiyor da ondan!” dedim.

Hepsi birden, “Mehmet de kim?” demez mi?

Demem o ki, kamusal alanda yürümeyecek bir imajı bu kadar zorlamanın ne alemi var?!

Mehmet ( Dilimi alıştırmaya çalışıyorum; lakin, 'Iııh', olmuyor) mevzusu uzayınca, Çölaşan'ın asıl alternatiflerinden Baykal ve Bahçeli ile yedek alternatifi Uzan'a yerimiz kalmadı. Bari şöyle orta yere bir laf atalım da herkes payına düşeni alsın:

Madem “Memleketi satıyorlar!..” diye velvele koparıyorsunuz, 5 yıl boyunca nerelerdeydiniz? İhtiyaç hasıl olunca, 367 sayısını icat eden yollara çiçekler dökebiliyorsunuz da, bir miting, bir bildiri, hatta (madem memleket söz konusu) açlık grevi yapacak kadar neden bu vatan için fedakarlık yapmadınız? Şimdi öyle çevikleştiniz ki, kayada kertenkele, suda balık bile o kadar değil.

Yazımızın başındaki sorunun cevabına gelmeden önce Bekir Çoşkun'un tutumuna bir cümleyle de olsa değinelim.

“Şimdi iki taraf seçime gidiyor: AKP ve laik devlet...” Dediği bu.

Devlet ile partilerin yarışa girmeyeceğini bilir bilmesine de, onun bilmediği şey; mezkur ifadesiyle, devletin dışında (parti olarak) sadece AK Parti'yi tanıdığını zımnen ilan etmiş olduğudur.

İkisinin de tavrı, AK Parti'nin ekonomide iyi olduğunu, ama 'laiklere' oy vereceğini ifade ettikten sonra, “Ama inşallah laikler iktidara gelmez!” şeklinde, Independent gazetesine konuşan işadamımızın psikolojik tutumuna benziyor.

Lakin, güzide köşe yazarlarımıza musallat olan 'hal' biraz daha karmaşık.

Öyle bir zihin, öyle bir anlayışla karşı karşıyayız ki, AK Parti'ye muhalif olmak adına, CHP, MHP, GP, Laik Devlet ( parti değil ) DP'yi bir çırpıda telif edebiliyor.

Bunlar (gizliden gizliye) AK Parti'nin iktidarından yana değilse, ben bir şey bilmiyorum.


Kaynak: Yeni Şafak