Başbakan Tayyip Erdoğan AK Parti'yi kurup başına geçmeden önce yıllarca Milli Görüş partilerinde önemli görevler üstlendi. İstanbul gibi bir şehrin belediye başkanlığını yıllar sonra solun elinden alarak Refah Partisi'ne getiren o oldu.
Daha sonra Milli Görüş'ten kopacak ve AK Parti'nin çekirdeğini oluşturacak grup, 1990'ların sonunda, özellikle 28 Şubat süreci sonrasında 'Yenilikçiler' olarak biliniyordu; Merkez'e yani Necmettin Erbakan'a yakın olanlar ise 'Gelenekçiler' olarak adlandırılıyordu.
İstanbul siyasetinde Büyükşehir Belediye Başkanı Erdoğan 'Yenilikçilerin', İstanbul İl Başkanı Numan Kurtulmuş da 'Gelenekçilerin' yıldızıydı. Hemen hemen aynı yaşlardaydılar, benzer basamakları tırmanarak yükselmişlerdi. Kurtulmuş, aile ilişkileri nedeniyle Erbakan gözünde Erdoğan'a göre daha yakın olmasaydı, Erdoğan'ın siyaset yasağı bir yana Erbakan tarafından öne çıkarılması söz konusu olsaydı Türkiye'nin yakın siyasi tarihi başka türlü akar mıydı? AK Parti yine kurulur, Türkiye'yi tek başına yönetir miydi? Erdoğan şimdi nerede, Kurtulmuş nerede olurdu? Bunlar farazi sorular, yanıtı da farazi olur.
Bugün yaşanan gerçeklik Erdoğan'ın ülkenin Başbakanı, eski yol arkadaşı Kurtulmuş'un da Milli Görüş hareketinin devamcısı olarak Saadet Partisi'nin başında bulunmasıdır.
Kurtulmuş'un Saadet'in başına gelmesiyle partinin yeni bir hareket kazandığı ortada. Kimilerine göre, Erbakan ısrar edip seçim mitinginde partinin eski simalarıyla birlikte -mutlaka destek vermek amacıyla- görünmeseydi, Saadet yüzde 5 küsurdan fazla oy alabilirdi.
Kurtulmuş bu görüşe katılmak istemiyor. Özellikle Doğu Anadolu'da alabilecekleri oyların, seçimin AK Parti ve DTP arasında sıkışması nedeniyle AK Parti'ye gittiğini söylemekle yetiniyor.
Diğer yandan Saadet Partisi'nin ihtiyar heyeti algılamasından rahatsızlığı "Aslında yeni yönetimimizde tanıdığınız bizim yaşlarda, daha genç arkadaşlarımız var" demesinden belli. Ama bugün say deseniz siyasete genel bir ilgi duyanların Saadet yöneticisi olarak eski bildik isimler dışında fazla isim hatırlayan çıkması zor. Saadet'te de bir yaşlılık algılaması var. Zamanında Milli Görüş'ten AK Parti'ye kaçan kurtulmuş, şimdi bakanlık, parti yöneticiliği, milletvekilliği yapıyor gibi bir görüntü var.
Kurtulmuş, parti büyüklerine sesini yükseltmeden bu tabloyu değiştirme çabasında görünüyor.
Yeni politikalar üretme peşinde. Örneğin yeni Anayasa çalışmaları konusunda fikir geliştiriyorlar. Kurtulmuş'a göre, "Yeni bir Anayasa gerekiyor. Ama yeni Anayasa'nın bir partinin önerileri üzerinde değil, kurucu mantık içinde her kesimin talepleri dikkate
alınarak hazırlanması gerekiyor. Bir kurucu komisyon oluşturulabilir. Bu komisyonun çalışması daha sonra referanduma sunulabilir."
Kurtulmuş, Anayasa'nın yenilenmesi çalışmalarını 2011 seçimlerine dek uzanan önümüzdeki dönemde yapılacak siyasetin merkezine yerleştiriyor.
Burada bir uyarısı var. Aslında bir başka açıdan bakıldığında eski bir yol arkadaşının ağzından Erdoğan'ın önümüzdeki dönem için muhtemel siyaset tarzının tahlili de sayılabilir. Şöyle:
"Erdoğan kabinesinde yaptığı son değişikliklerle 'As takımını' sahaya sürdü. Diyebiliriz ki, elinde sahaya sürecek güçlü oyuncu kalmadı. Dolayısıyla ne yapmak istiyorsa, içinde Bülent Arınç, kendisiyle neredeyse çocukluk yıllarından tanıştığımız dostum Ahmet Davutoğlu, Ömer Dinçer, Nihat Ergün gibi isimlerle yapacak.
Diğer yandan ekonomik zorluklar var. Önünde IMF ile anlaşma ihtimali var. Ama bana göre Erdoğan IMF ile anlaşmaktan kaçınacak. Çünkü böyle bir anlaşmanın oy tabanını zayıflatacağını düşünür. Bence bu çelişkiyi aşmak için son bir hamleyle Anayasa konusunu referanduma götürerek yeniden gücünü artırmayı deneyebilir."
Başbakan Erdoğan, önceki gece TRT Türk'ün açılış yayınında Anayasa konusunda gerilimden kaçınacağını söyledi. Eski arkadaşı Kurtulmuş ise Anayasa'yı referanduma taşıma ihtimalini öne sürüyor.
Laiklik tartışmasının yapılmadığı son seçimlerden Erdoğan oy kaybıyla çıktı. Acaba muhalefete, özellikle CHP'ye açacağı bir laiklik tartışması tuzağıyla Anayasa'yı, üstelik de 'özgürlükler' tartışması şeklinde referandum konusu yapma yoluna gerçekten gider mi?
Kurtulmuş aslında siyasetin yönünü belirleyici bir tahlil yapmış sayılmalı.
Radikal