Baykal'ın seks kaseti skandalının yarattığı şok edici karambolden jet hızıyla CHP genel başkanı olarak çıkan Kemal Kılıçdaroğlu, parti kongresinden sonra ilk kez cumartesi günü toplanan CHP Parti Meclisi'nde partinin Merkez Yönetim Kurulu'nu (MYK) belirledi.
Yeni MYK'da partinin gizli lideri CHP Genel Sekreteri Önder Sav koltuğunu korurken, partinin vitrinine ulusalcı kimlikleriyle bilinen isimler taşındı. MYK'nın en büyük sürprizi ise daha düne kadar Kılıçdaroğlu'na en yakın isim olarak bilinen ve halka ortalama CHP'lilerden çok daha yakın söylemleriyle dikkat çeken İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin'in yönetimden dışlanması oldu.
Yukarıdaki güncel bilgiyle girdiğimiz bu yazımızda bir-iki haftadır Türk siyasetinde en fazla tartışılan bir fenomen haline gelen Kılıçdaroğlu'nun siyasal geleceğini analiz etmeye çalışacağım. Her ne kadar siyasetin olmazsa olmazı karizmadan nasibini almamış düşük profilli bir isim olsa da Kılıçdaroğlu, AK Parti çevrelerinin ve sağ-liberal kulvarın tahmin ettiğinden çok daha büyük bir cazibe odağı haline gelmiş durumda. Bilemiyorum belki de Kılıçdaroğlu'nun nispeten silik kişiliğine yüksek halk ilgisi Baykal ve Erdoğan gibi karizmatik liderlerden duyulan bıkkınlık ve yorgunluğa bağlanabilir. Ya da, "laik sol kesimler Kılıçdaroğlu değil de, çok fazla bilinmeyen herhangi bir isim etrafında bir uzlaşıya varmış olsalardı da, o kişi gene kolayca benzer bir siyasi çekim odağı haline gelebilirdi" denilebilir.
İki haftadır Kılıçdaroğlu'nun hal ve hareketlerini, söylemlerini yakından izliyorum. Doğrusu hiç de yüksek kalibreli bir siyasi lider profili gördüğümü söyleyemem. Kendisine destek verenlerin de Kılıçdaroğlu'nda büyük karizma, büyük bir liderlik potansiyeli gördüğünü sanmıyorum. Öyleyse bu olanlar ne, Kılıçdaroğlu'na bu büyük ilgi, alaka niye? Bu durumu anlamak için sanırım Kılıçdaroğlu'nun siyasi liderliği ve olmayan karizmasından ziyade, 8 yıldır iktidarda olan AK Parti'nin tüm çabalarına rağmen memnun etmeyi başaramadığı kitlelerin psikolojisi ve farklı sebeplerle yükselen AK Parti karşıtlığını analiz etmek daha doğru olacaktır.
Bir AK Parti karşıtlarını birleştirme projesi olarak Kılıçdaroğlu'nun görevini hakkıyla yerine getirmediğini kimse söyleyemez. Çünkü kendisi, bir taraftan Parti Meclisi'ne ve MYK'ya ulusalcıları ve Ergenekon yanlısı isimleri bir hamlede doldurup, nispeten halka daha yakın isimleri tek tek parti yönetiminden uzaklaştırırken, diğer taraftan tutturduğu 27 Mayıs askerî darbesi, 28 Şubat post-modern darbesi, 27 Nisan e-muhtırası karşıtı söylemlerle de halka sıcak gelecek mesajlar vermeyi başarabiliyor. Süleyman Demirel'in on yıllarca başarıyla sürdürdüğü içi boş popülist söylemin siyasette büyük işe yaradığını fark etmiş olmalı ki, Kılıçdaroğlu, Demirel'e taş çıkartacak nitelikte bir popülizme yönelmiş durumda.
Bizim tüm bunları düşünüyor olmamız, elbette ki, 8 yıllık AK Parti iktidarı yorgunu, bıkkını ve dahası karşıtı kayda değer bir kitlenin Kılıçdaroğlu'nun yelkenine rüzgâr taşımakta olduğunu görmemizi engellemiyor. Son derece belirgin o düşük kalibresine rağmen Kılıçdaroğlu, çok büyük bir hızla mevcut iktidardan hoşnutsuzluk duyanların buluştuğu bir adres haline geliyor. Belli ki kendisini destekleyenler de Kılıçdaroğlu'na çok büyük bir umut bağlamış ya da ona büyük güven duyuyor değil. Ama, tıpkı Baykal'dan kurtulmak için nasıl bir manivela olarak kullanıldıysa, şimdi aynı siyaset mühendisleri ve aynı kitle tarafından Erdoğan'dan da kurtulmada kullanılabilecek bir manivela olarak da görülüyor olabilir.
TOPLUMUN PSİKOLOJİSİ İYİ OKUNMALI
MetroPOLL'ün son yaptığı anket sonuçlarına bakacak olursak, Kılıçdaroğlu'nun Türkiye'nin temel sorunlarını çözebileceğine dair halkın çok büyük bir umut taşıdığı görülmüyor. "Kılıçdaroğlu başkanlığındaki CHP, Kürt sorununu çözebilir mi?" sorusuna "evet" diyenlerin sadece yüzde 26,3, "Kılıçdaroğlu başkanlığındaki CHP, başörtüsü sorununu çözebilir mi?" sorusuna "evet" diyenlerin sadece yüzde 28,4, "Kılıçdaroğlu başkanlığındaki CHP, işsizlik sorununu çözebilir mi?" sorusuna cevap verenlerin de yine aynı oranda çıkması, Kılıçdaroğlu'na rağbetin kendisine bağlanan umutlardan kaynaklanmadığını açıkça göstermeye yetiyor. Buna rağmen, her ne hikmetse seçmenler siyasi ömrü boyunca Baykal'dan esirgediği, dahası Baykal'ın rüyasında bile göremediği yüzde 30 gibi bir desteği Kılıçdaroğlu'ndan esirgemiyor. Bu desteğin sebeplerini ve bu desteğin arkasındaki toplum psikolojisini, başta AK Parti yöneticileri olmak üzere herkesin iyi analiz etmesi gerekiyor. Çünkü, Kılıçdaroğlu'nun şahsi yetersizliklerine bakıp, toplumsal destek gerçeğini hafife almak en fazla hafife alanları etkileyecektir.
AK Parti yorgunu olmaktan daha fazla Baykal yorgunu olan halk, her şeye rağmen, yüzde 56,8'lik bir oranla Kılıçdaroğlu'nun daha başarılı bir muhalefet lideri olacağına inanıyor. Yine aynı gerekçeyle Baykal ekibini parti yönetiminden tasfiye etmesini yüzde 63,6 oranında olumlu karşılıyor. Halkın yüzde 68,9'u da Kılıçdaroğlu'nun, CHP'nin oylarını artırabileceğini düşünüyor, ki bu anket zaten bunu gösteriyor. Yüzde 53,8'lik bir kesim de CHP'yi değiştirebileceğine, yüzde 54,9'u ise Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP'nin solu bütünleştirebileceğine inanıyor. Kılıçdaroğlu'nun siyasi parti liderleri arasında en çok güvenilen isimler arasında yüzde 38,4'lük desteğe sahip Erdoğan'ın hemen arkasından yüzde 23,6 ile ikinci sırada yer alması, Bahçeli'nin ise sadece yüzde 4,4'lük destek ile üçüncü olması ciddi bir rakip olarak ciddiye alınmasını gerektiriyor. Yaşayan Türk siyaset ve devlet adamları arasında en çok beğenilen isim sıralamasında da Kılıçdaroğlu, yüzde 23,5'lik desteğe sahip Erdoğan'ın arkasında, yüzde 8,8'lik destek oranıyla ikinciliği Cumhurbaşkanı Gül'le paylaşıyor.
Sözün özü, bir siyasi liderde aranan özellikler açısından tüm kişisel yetersizlikleri ve eksikliklerine rağmen, ister medyanın estirdiği rüzgâra, ister kaderin garip cilvesine, ister sol kesimlerde etkin olan Baykal bıkkınlığı ve yorgunluğuna, isterse belirli çevrelerde giderek derinleşen AK Parti karşıtlığına bağlayın, sonuç değişmez. CHP'ye olan desteği artırdığı gözlenen Kılıçdaroğlu, muhatapları tarafından çok ciddi bir rakip olarak değerlendirilmeyi ve ona göre muamele görmeyi hak ediyor.
Kaynak: Zaman