"Her taraf gökler gibi pırıl pırıl / Yeni bir dünya kuruyorlardı... Hep birlikte yeni bir dünya kuruyoruz / Sevgi dili Türkçe ile buluşuyoruz..."
Bu nakarat mısralarını da içeren sakin ama içten o şarkıyı 120 ülkeden gelen çocukların, sanki rüyalar âleminden gelmişlermişçesine bir büyüleyici saflık ve samimiyetle söylediklerini görünce yeni bir dünyanın gerçekten kurulmakta olduğuna dair en ufak bir şüphem kalmadı. Evet, sessiz sedasız ama kararlılıkla yepyeni bir dünya kuruluyor yanı başınızda. Anadolu'dan çıkıp dünyanın tüm ülkelerine yayılan fedakâr eğitimcilerin gecelerini gündüzlerine katarak emek verdikleri genç nesillerle yepyeni bir dünya kuruluyor.
Fikir, söylem ve eylemleriyle tüm dünyada kalpleri sevgi, barış ve kardeşlik için çarpan herkes için ülkesinden uzaklardaki o mütevazi odasından yol gösterici bir deniz feneri gibi dünyaya ışıklar saçan Fethullah Gülen'in bir şiirinden uyarlanan bu şarkı, dili, dini, ırkı farklı dünya çocuklarının ağzından ne kadar da çok şeyler anlatıyor bize. Kavga ve çatışmaların karabasanlar gibi üst üste üşüştüğü dünyamıza ne kadar da hayat veren ümitler bahşediyor öyle.
Dünyada sevgi ve kardeşliğin hakim olması için kendi dünyasından vazgeçen Gülen, 8. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları'nın kapanış şarkısı olarak bestelenen şiirinde "Gördüm nûrlu geleceği rüyâmda bir gece /Işıklar yağıyordu her tarafa sessizce..." diyordu. Gülen'in rüyalarını süsleyen o ışıklar, görüyoruz ki artık her yere yağıyor. Bir yansımasını Türkçe Olimpiyatları vesilesiyle İstanbul, Ankara, Konya gibi farklı şehirlerimizde düzenlenen o muhteşem festivaller sayesinde gördüğümüz ışıklar, bugün artık -50 derecedeki Sibirya tundralarına da, +50 derecedeki sıcak beldelere de yağıyor.
Bu yıl sekizincisi düzenlenen Türkçe Olimpiyatları'nda yaşanan coşku ne dev salonlara sığabildi ne de televizyon ekranlarına. Ne şanslıydık ki, festivallere ev sahipliği yapan şehirlerin üzerine olduğu kadar, televizyon ekranlarından oturma odalarımızın içerisine de ışıklar yağıyordu. Yağan ışıkların ışıltısı, kah festivali oturma odasındaki televizyonun başında gözyaşları içinde nefessiz izleyen ev hanımının, kah salonda protokol sıralarını dolduran devlet büyüklerinin, kah Afrikalı inci dişli bir siyahi çocuğun, kah çekik gözlü bir Asyalının, kah Kerkük'ten gelen o duru ve saf kızın gözlerinden yansıyordu.
Kazakistan'dan, Moldova'dan, Gürcistan'dan gelen çocukların sergilediği halk oyunlarıyla coşuyor, Tacikistan'dan gelen o dev sesli küçük İsmail'in söylediği "Dönülmez Akşamın Ufkundayız" şarkısıyla hüzünleniyorduk. Bangladeş'ten Farzana'nın Türkçe ve Türk kızı Sevdenur'un Bengalce söylediği "Üsküdar'a Giderken" şarkısıyla Türk kim, Bangladeşli kim; kim siyah, kim beyaz; kim Müslüman, kim Hıristiyan; kim Asyalı, kim Amerikalı bir anda unutuveriyorduk. "Gökler gibi pırıl pırıl" olan her taraftan üzerimize ışık huzmeleri saçılırken, ayrılıkları ve farklılıkları hatırlamaktansa, bir daha hatırlamamak üzere unutmanın ne kadar da huzur veren büyük bir nimet olduğunu fark ediyorduk.
Siyah ırkla beyaz ırk arasındaki renk farkını sezemeyecek kadar renk körü olan, Müslüman'la Hıristiyan, Hıristiyan'la Yahudi, Hindu ile Budist arasındaki ayrılıkları umursamayacak kadar karşısındakinin insan olduğu gerçeğinde kendi benliğini yok eden öğretmenlerinin rehberliğinde yetişen işte bu yepyeni nesil, elbirliğiyle hep birlikte, şarkıda bahsedilen o yeni dünyayı kuruyor.
Cumartesi günü televizyon başından izlediğim o muhteşem festivalden sonra kanaat getirdim ki, artık gelecek zaman kiplerinde konuşma faslı çok gerilerde kalmış. Geleceğe dair vaat içeren "yeni bir dünya kurulacak" sözü de artık tam doğru değil. Çünkü geçmişte o ışıklı rüyalarda görülen sevgi dolu dünyanın şu an kurulmakta olduğunu gördüm ve buna inandım. Kötülüklere, kavgaya, dövüşe, kana, gözyaşına alışmış gözlerimiz henüz tam olarak algılayamasa da pek yakında "her tarafın gökler gibi pırıl pırıl" olduğunu hepimiz fark edeceğiz.
Hepimiz için, tüm insanlığın barış ve huzuru için gece gündüz, sıcak soğuk demeden, hiçbir fedakârlıktan çekinmeden bu yeni dünyayı kuranlar, bu kurulan dünyadan üzerlerimize daha şimdiden ışıklar saçma cömertliğini gösterenler önünde şükran ve minnetle eğiliyorum. 7 Haziran 2010 Today's Zaman
Kaynak: Zaman