Suriye-Türkiye ilişkileri bölgenin jeostratejik oluşumunu değiştirdi. Bu ilişki, bölge ve dünya düzeyinde yapılan politik hesaplara kendi gerçekliğini dayattı.
Kuşkusuz bu durum, bu iki devletin jeopolitik önemi ve uluslararası düzeydeki misyonlarından kaynaklanmaktadır. Özellikle Arap-Siyonizm çatışması ve Suriye-İsrail arasındaki dolaylı barış görüşmelerinde Türkiye'nin oynadığı rol, bu ilişkiyi geliştirmiş; bölgede misyon sahibi bir ekseni ortaya çıkarmıştır.
Çünkü Türkiye, bütün bu görüşmeler sırasında dürüst bir arabulucu olduğunu ispat etmiştir. İşte Türkiye'nin bu güven verici tutumu da Suriye-Türkiye ilişkilerinin gelişimini daha da hızlandırmıştır.
Bilindiği gibi, Türkiye, Siyonizm'in stratejisinde ve Amerika'nın kâğıt üzerindeki hesaplarında Araplara ve özellikle de Suriye'ye karşı bir baskı gücü olarak görülmekteydi. Ancak; Türkiye'nin Suriye ile iyi komşuluk ilişkilerinden başlayıp giderek stratejik bir ilişkiye yönelmesi İsrail ve ABD'nin karar alma merkezlerinde derin bir şok meydana getirmiştir. Bu durum, kuşkusuz Başkan Beşşar el-Esed'in Suriye siyasetinde ortaya koyduğu açılım politikasının ve bölge sorunlarını çözerken uyguladığı, olayları yönetme sanatındaki başarısının da bir sonucudur.
Dar bakışlıların aklına iki ülke arasındaki ilişkilerin bu kadar nitelikli gelişeceği gelmemişti. Onlar, Suriye-Türkiye ilişkilerinin taktiksel ve kısa vadeli olacağını düşünüyorlardı. Onlara göre, bu iki ülkenin ilişkisi Türkiye'nin, Suriye-İsrail arasındaki dolaylı görüşmelerde arabulucu olması misyonundan öteye geçemezdi. Bu ilişkinin başka alanlara taşınmayacağı kanaatindeydiler. Ancak bir sürprizle karşılaştılar. Aslında bu arabuluculuk Suriye-Türkiye ilişkilerinin sadece küçük bir kesiti ve stratejik işbirliğinin bir parçasıydı. Bu işbirliği, iki ülke yönetimince ince ince hesaplanarak, işbirliğine karşı gelişecek tepkilere önlemler alınarak geliştiriliyordu. 2009 yılı sonunda başkent Şam'da Başkan Beşşar el-Esed, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la yaptığı basın toplantısında şunu vurgulamıştı: "Suriye ile Türkiye arasında anlaşmaların imzalanması Ortadoğu haritasını, Büyük Ortadoğu Projesi'ne (BOP) karşı yeniden çizmiştir."
Kuşkusuz bu sözleriyle Başkan Esed, herhangi bir devletin bağımsızlığının, sadece bağımsızlık ilanıyla değil, bağımsız karar verme gücüne sahip olmasıyla gerçekleştiğine de vurgu yapmıştır. Başkan Esed, aynı zamanda bu sözleriyle, iki ülkenin politik iradelerinin dış dünyanın dayatma ve direktiflerinden kurtulduğuna; geniş ve kapsamlı bir şekilde halklarının istemleriyle pekiştiğine işaret etmektedir.
İki ülke ilişkilerinin ulaştığı düzey, gelişim ritmindeki hız, değişik alanları kapsaması, iç dinamiği ve halklarının istemlerine dayanması başka ülkeleri de etkilemiş ve örnek alınmaya başlanmıştır. Bölgenin birçok ülkesi Suriye ve Türkiye'nin işbirliği için attıkları adımları atmaya başlamışlardır. Elbette bu, iki ülkenin siyasi iradelerinin doğru bir güzergâhta yol aldıklarının açık belirtisidir.
Yürütme kurumları ve sivil kurumlar karşılıklı olarak yaratıcı etkileşim içindedir. Bu, iki ülke arasında muhtelif alanlarda imzalanan anlaşmaların pratiğe yansımasını kolaylaştırmaktadır. Bu da ilişkilerin sağlıklılığının ve olumluluğunun göstergesidir. Bu ilişki akılcı ve kurumsaldır. Sürekli olarak doğru yönde ilerleyen bir grafik çizmektedir.
Bizim iyimserliğimiz, iki komşu ülke arasındaki ilişkinin geniş ufkundan kaynaklanmaktadır. Stratejik ortaklık düzeyine taşınacak bu ilişkinin derinliği kuşkusuz iki ülke yönetimlerinin görüş birliğinin bir sonucudur. İki ülkenin üst düzey yetkilileri bunu açıkça ifade etmişlerdir. Başbakan Erdoğan, Türkiye-Suriye ilişkilerinin gelişimini tarihî bir adım olarak nitelemiş; bunun sadece Ortadoğu için değil, bütün dünya için önemli olduğuna vurgu yapmıştır. Başbakan Erdoğan, Suriye'yi bölgeye açılan bir kapı ve Türkiyeliler için ikinci ev, Türkiye'yi de Suriyeliler için ikinci bir ev ve Suriye'nin Avrupa'ya açılan kapısı olarak nitelemiş; iki ülke arasındaki tarihî ve kültürel yakınlığı vurgulamıştır.
Arap halkı, Türkiye'nin yüzünü Asya ve Ortadoğu coğrafyasına dönmesini istemekte ve bu doğrultuda atılan adımların doğru bir politika olduğuna inanmaktadır. Erdoğan'ın Libya'nın Sirt şehrindeki Arap Zirvesi'nde yaptığı konuşmada Arap-Türk ilişkilerinin stratejik özelliği, bu iki halkın geçmişte üstlendikleri misyon ve gelecekte dünyada üstlenecekleri istikrar-uygarlık misyonuna vurgu yapması Arap halkı arasında memnuniyet uyandırmıştır.
Şu an bölgedeki siyasi görüntüyü ve ülkeler arası ittifakları geçmiş onlarca yıldaki ilişkilerle karşılaştırdığımızda bu yakınlaşmaların, yapısal anlamda dönüşümler ortaya çıkardığı görülür. Bu dönüşümlerin hacmi de kanımızca objektif bir bakışla dikkat çekicidir. Süreç içinde, aktif güçlerin saflarını belirleme ve yeniden konuşlanmalarıyla bu ilişkinin Arap-Siyonizm çatışması denklemine yansıması ve etkisi daha açık bir şekilde anlaşılacaktır. Kuşkusuz politik izleyiciler de Suriye siyasetinin gerçekleştirdiği açılımın boyutunu ve Arap-İslam bölgesinde yeni görüntünün yaratılmasındaki misyonunu da daha iyi kavrayacaktır.
Dünya, alfabesinde durma ve bekleme olmayan, çok hızlı ritimle yol alan bir küreselleşme görüntüsü ardında çıkarların, büyük ittifak ve birliklerin hegemonyası altındadır. Bu dünyada zayıflara yer yoktur. Suriye'nin izlediği açılım politikası ve bölge siyasetinde attığı yeni adımlar bölgede yeni bir resim çizecektir. Bu yeni çizilecek resimle bölge atağa kalkacak, gelişme hızlanacak, mazlum evlatlarının isteğine göre şekillenen yeni Arap-İslam bölgesi ortaya çıkacaktır.*El-Vahde Basın Yayın Kurumu Genel Müdürü El Sevra Gazetesi
Kaynak: Zaman