"Dış politikaya satranç ustalığıyla yaklaşacaksın. Oldubitti ile yönetilemez. Ben gidip imza atayım çözeyim deseniz, çözülmez. Kıbrıs'ta olmadı. Kıbrıs halkı AKP'nin getirdiği sandığı attı."
"Duygusallıkla, at pazarlıklarıyla dış politika gitmez. Dubai'da 1 milyar dolara Türkiye'nin onurunu masaya yatıracaksın... Buna dış politika denmez. Bunun hukuktaki adı vatana ihanettir.."
"AB çok önemli. Bize uygulanan çifte standardı kabul etmiyoruz. Ya adam gibi tarih verirsiniz, ya da biz yolumuza bakarız."
Yukarıdaki sözler CHP eski liderini koltuğundan eden seks kaseti şantajı ve Doğan Medyası'nın aniden estirmeye başladığı rüzgârla, yani tam da kendisinin yukarıda ifade ettiği gibi bir "oldubitti"yle geçtiğimiz hafta sonu CHP'ye genel başkan seçilen Kemal Kılıçdaroğlu'na ait. Kılıçdaroğlu'nun parti kongresinde yaptığı konuşmayı dinledim. Bu konuşma hakkında çıkan haberleri, kaleme alınan tüm yazıları taradım. Sonra da döndüm konuşma metnini bir kez daha okudum. Yok, yok... Bu basit ve sığ cümleleri ister bir dış politika vizyonu olarak kabul eder, isterse etmezsiniz ama partizan medyanın verdiği gazla şimdiden kendisini başbakanlık koltuğuna hazırlayan Kılıçdaroğlu'nun 75 dakikalık "tarihî" konuşmasında ne anlama geldiği pek belli olmayan bu üç cümleden başkasını bulamazsınız.
Oysa büyüyen ekonomisi, yaygınlaşan kültürü ve gelişen sosyal ilişkileriyle artık küreselleşen dünyaya tam entegre olan, son dönemde üst üste başlattığı dış politika ataklarıyla komşularıyla geçmişten kalan tüm sorunlu ilişkilerini düzeltme gayretine girdiği gibi, bölgesel ve küresel sorunlara da mesai harcayan bir Türkiye'de kendisini ciddi ciddi bir başbakan adayı olarak gören hiçbir siyasetçinin bigane kalamayacağı bir alandır dış politika. Şayet konunuz ve amacınız Türkiye'nin huzuru, barışı ve güvenliğiyse bunu dış politik girişimleriniz olmadan sağlayamazsınız. Şayet ülke bütünlüğüne ve milli birliğe dair kaygılarınız varsa bu kaygıları da dış politikada aktif roller üstlenmeden gideremezsiniz.
Konunuz şayet ekonomik sorunları çözmek ve istikrarlı bir büyüme sağlayarak vatandaşlarınıza daha fazla iş, daha fazla aş sağlamaksa yine dış politikaya dair bir vizyonunuz olmalı. Komşularınızla ve uzak-yakın uluslararası aktörlerle ikili ve çok taraflı iyi ilişkiler tesis etmeden ne ekonominizi düze çıkarabilirsiniz, ne kalkınmanızı sürdürülebilir hale getirebilirsiniz. Sırf popülizm olsun da çokça alkış alayım diye bol keseden salladığınız herkes için iş, aş, maaş vaatlerinizi yerine getirebilmeniz de dış politikada neler yapabileceğinizle sandığınızdan çok daha yakından alakalıdır.
"CHP'de büyük değişim" adı altında bir furya estirilmesine rağmen bazı kadroları dışında CHP'de neyin değiştiğini, ya da yeni dönemde neyin değişeceğini doğrusunu söylemek gerekirse ben pek anlayamadım. Kılıçdaroğlu, adını bile anmaya tenezzül etmediği Kürt sorununun çözümü için bir şeyler söyledi de yoksa ben mi kaçırdım? Kılıçdaroğlu bu ülkedeki dinî azınlıkların sorunlarına dair şöyle sadre şifa dişe dokunur görüşler dile getirdi de acaba ben mi duymadım? Kıbrıs sorununu nasıl çözeceğini, AB ile müzakare sürecini nasıl yürüteceğini, Ermenistan'la ilişkilerin normalleşmesine nasıl baktığını, ABD, Rusya ve Çin'le ilişkileri nereye oturttuğunu ifade etti de ben mi anlamadım?
Bazı kesimlerce başbakanlığa geleceği gün, sanki garantiymiş ve an meselesiymişçesine, coşkuyla beklenen Kılıçdaroğlu, yoksa burnumuzun dibinde yeniden yapılanma sancıları çeken Irak'a dair tutarlı bir politika geliştirmeden içeride huzur ve ekonomik refah sağlanabilir mi sanıyor? Ya da nükleer kavga yüzünden uzunca bir zamandır dünyanın gündeminde ve dahası büyük güçlerin namlusunun ucunda yer alan komşumuz İran'ın başına gelecekleri kenarda sessiz sedasız izlemekle Türkiye'nin güvenliğinin sağlanabileceğini mi düşünüyor? Kıbrıs'ta Denktaşçı çizgide yer almaya devam edeceğini açık eden Kılıçdaroğlu'nun konuşmasında ne Balkanlar, ne Kafkaslar, ne Orta Asya ile ilişkiler gündeme geliyor, ne de Ortadoğu. Dubai'den gelecek 1 milyar doları olumsuzlayarak diline doladığına göre, Kılıçdaroğlu fakir fukaraya bol keseden dağıtmayı vaat ettiği mali kaynakları sanırım darphanelere fazla mesai yaptırarak temin etmeyi planlıyor.
Kılıçdaroğlu'nun, CHP'nin bildiğiniz o kalın kırmızı çizgilerini ihlal edecek hiçbir cesaret emaresi göstermeksizin buram buram popülizm kokan bir boş retorikle doldurduğu 75 dakikalık uzunca söylevinde dış politikanın payına ne demek istediği tam anlaşılamayan üç cümlecik düşmesi ne kadar vahimse, o kadar da hazin. Bilemiyorum belki de konuşmaktan ve iyi gelişmeleri engellemekten başka bir iş yaptıklarına pek şahit olmadığımız CHP geleneğinin bir gereği olarak sık sık ve uzunca konuşmalarına şahit olacağımız Kılıçdaroğlu, belki önümüzdeki günlerde şimdilik bir sır gibi sakladığı dış politika vizyonu konusunda hepimizi enine boyuna aydınlatır. Tabii böyle bir vizyonu varsa şayet!
Kaynak: Zaman