Yüce bilge Bekir Coşkun geçen günkü yazısında, "Demokrasi doğruyu aramaktır." buyurmuş.
Demokrasi tanımına yaptığı bu derin katkıdan ötürü "Allah vergisi zekâsı" karşısında saygıyla eğiliyorum.
Zaten saygıyla eğilmeyip de ne yapacağım!
Bu müthiş tanımı hakkında iki kelâm etsem, "Salih Tuna müktesebatımla alay etti, toplum içinde küçük düşürdü, tahkir ve tezyif etti…" diyerekten şekvacı olmayacağı ne malum?
Mizah anlayışına ayna tuttum da n'oldu; müşteki sıfatıyla soluğu mahkemede almadı mı!..
Dolayısıyla, hazretin yaklaşımlarını eleştirmek yerine, sevmek yöntemine başvuracağımı baştan ifade edeyim de, kimsenin kafası karışmasın.
İmdi, Ak Parti'ye kimi liberallerin mırın kırın etmesi nedeniyle lütfettiği, farklı okumalara elverişli, sır ve hikmetle dolu şu ifadesini inceleyelim:
"Yeni mi anladılar dersiniz demokrat aydınlar; dinci asla ve asla demokrat olamaz..."
Yüce bilgenin, bir-iki liberal aydını, "demokrat aydınlar" şeklinde hülasa etmesi sizi şaşırtmasın. Bir alavere dalavere, bir çarpıtma, bir gönlündeki aslanı dışa vurma durumu asla mevzubahis değildir.
Belki de, "Madem Ak Parti'yi hayli zamandır çözemediniz, alayınız demokrat aydınsınız ulan…" diyerekten, 'liberal aydınlara' fırça atmak istemiştir. Meramının ne olduğunu tastamam bilemeyiz. (Unutmayalım ki, tarih boyunca birçok bilgenin sözleri yaşadığı dönemde anlaşılamamıştır.)
Gelgelelim, mezkur ifade, "demokrat aydınların" uzun süre trene bakar gibi "dincilere" baktığını açıkça ortaya koyuyor. Lakin burada çok hassas bir nokta var:
"Demokrat aydınlar" tesmiye ettiği malum liberallerin, "dinci asla ve asla demokrat olamaz" hükmüne henüz rastlamadığımıza göre, yüce bilgenin, "yeni mi anladılar" şeklinde ifade buyurduğu "şey" nedir?
İşte soru budur ve bütün insanlık bu soru üzerinde durup düşünmek zorundadır.
Her şeyden evvel, yüce bilgenin, "demokrat aydınlara" güvenmediği açıktır. Bunu, "dincinin" asla demokrat olamayacağını izah etmesinden rahatlıkla anlayabiliyoruz. "Dinci" nin ne olduğunu ortaya koymakla, yarın öbür gün yanılıp da yine "dincilerin" peşine takılmayın (veya peşinize takmayın) demek istiyor. Burası kesindir, tartışamayız.
Ayrıca, hazretin söz konusu ettiği "demokrat aydınların" Ak Parti eleştirisi, (üç aşağı beş yukarı) 301.madde, "Kürt sorunu" ve AB etrafında şekilleniyor. Yani, bir bakıma, Ak Parti'yi, ulusalcıların, Tuncay Özkanların ve hatta Bekir Coşkunların hassasiyetle üzerinde durdukları mevzulardan yeterince uzak durmamakla eleştiriyorlar.
Hülasa, nerden bakarsanız bakın, yüce bilgenin "demokrat aydınlara" güvenmemesi son derece mantıklıdır. Zira onlara güvenmesi, kendine güvenmediğinin kanıtı olur ki; eşyanın tabiatına aykırıdır.
Yüce bilge, "Demokrasi doğruyu aramaktır." buyurduktan sonra, teoloji bilgisini, başta "safdirik" demokrat aydınlar olmak üzere bütün insanlığın hizmetine armağan ediyor:
"Oysa 'dincinin' tek doğruları vardır; 1400 sene önce inmiş kurallar ve yasalar asla tartışılamaz, asla değiştirilemez, asla itiraz edilemez, asla eleştirilemez. / Ağza dahi alınamaz; işte türban.../ Yasalar ve kurallar emredilmiştir, kula ona uymak düşer..."
Farkındaysanız, Yalçın Küçük veya Özdemir İnce gibi dolambaçlı yollara sapıp, "1400 sene önce inmiş kurallar" içinde "türban" yoktur, demiyor. Ona göre "dinci" bu kurallara uyduğu için "dincidir".
Bununla da kalmayıp, "dinci" ile "dindar"ın farkını anlatmaya koyuluyor:
"Dindar; Allah'ın verdiği en değerli şey aklın, doğruyu arayıp bulmak için olduğunu ve kutsal kitabın 'Düşünmek için size akıl verdim' dediğini bilir. Ama dinci?../ O, kendisini güçlü kılan, insanlara hükmetmesini sağlayan bağnazlıktan hiç bir zaman ödün vermez."
Yukarıdaki analizlerinden de anlaşılacağı gibi, Abdülkerim Süruş, Muhammed Arkon ve Fazlurrahman gibi modernist düşünürlerin, "Dini olanla, tarihsel olanı tefrik etmek üzere" şekillendirmeye çalıştıkları yöntem ve yaklaşımlardan hiçbirisi bizim yüce bilgenin ulaştığı yalın, beliğ 'mantığa' ulaşamamıştır.
Çünkü o, "1400 yıl önce inmiş kurallar ve yasalar" diyerek dini devre dışı bıraktıktan sonra bile "dindar"dan bahsetmek marifetini gösteriyor.
Müntesiplerini "dinci" hüviyetine indirgeyen bir "dine" nispet ederek nasıl "dindar" türetebildiğini biz fanilerin anlaması kabil değilse de, din felsefesinde yeni bir çığır açtığını hissedebiliyoruz.
Vaktiyle zıpçıktı birileri, Alisiz Alevilik üretmeye çalışmışlardı. Yüce bilge Bekir Coşkun hazretleri de, dinsiz dindar üretmeye çalışıyor galiba!
Kaynak: Yeni Şafak