Osmanlı İmparatorluğu"ndan bu yana varlığı tartışılan "Derin devlet" kavramı Cumhuriyet döneminde yapılanması ve faaliyetleri bakımından belli farklılıklar arz ederek, Türk siyasi literatüründeki yerini korumaya devam etmiştir.
Soğuk savaş döneminde NATO ve ABD"nin istihbarat teşkilatı CIA "in işbirliği ile NATO üyesi ülkelerin komünizm ile mücadelesini güçlendirmek maksadıyla, üye ülkeler tarafından işgalci komünist güçlere karşı özel olarak silahlandırılmış eğitilmiş ve adına "Gladio" denilen birimler oluşturulmuştur.
Ülkemizde de bu çerçevede 1950-60 yıllarında işgalci güçlerle mücadeleyi amaçlayan adına "Özel Harp Dairesi" denilen bir birim kurulmuş olduğu, gerilla savaş teknikleri ile özel olarak eğitilen bu birimin, işgalci güçlere karşı özel operasyonlar düzenlemek,ülkenin içte ve dışta bekası için askeri ve stratejik çalışmalar yürütmekle görevli olduğu söylenmektedir
Tüm dünyada komünizm tehdidi ortadan kalktıktan sonra, Avrupa ülkeleri, kendi elleriyle oluşturdukları "Gladio" adlı bu örgütlenmeyi yine kendi elleriyle tasfiye etmeyi başarmışlardır. Bazı ülkeler İtalya ve Yunanistan gibi, bu tasfiye sürecinde çeşitli sıkıntılarla karşılaşmış ve bu örgütlenmelerin sivil uzantılarıyla problemler yaşamışlardır.
NATO ülkelerinde kurulmuş bu birimlerde görev alarak aktif çalışmaya alışmış olan güçler, kendilerine artık ihtiyaç olmaması nedeniyle, işsiz kalma riskiyle karşılaştıkları için, kendi aralarındaki dayanışma ve illegal örgütlenme yoluyla "Vatan ve Millet için" sloganının arkasına sığınmak suretiyle, ülkelerinin siyasi ve ekonomik kaderine etki edecek eylemlerde bulundukları yönünde iddialar dillendirilmektedir.
Bu illegal örgütlenmelerin, eylemleri için gerekli finansman ihtiyacını; uyuşturucu kumar gibi enstrümanlardan karşıladığı, ülkelerde iktidarları alaşağı eden darbelerin tetikleyicisi olmaktan dahi çekinmediği, faili meçhul suikastlar vasıtasıyla ülkelerin ekonomik ve siyasi kaderini etkilemek suretiyle hükümetler üzerinde gizli bir vesayet kurmayı amaçladığı, devletin üstünde bir güç ve otorite kurmaya yönelik bir amaç güden, varlığını besleyen yasadışı nedenlerle, asla görünürde olmadığı, ama varlığı bazıları tarafından bilinen ve kabul edilen, gizem ve kuvvet, zaman zamanda tehdit barındıran bir içerik olan"Derin devlet" ifadesiyle tanımlandığı uzmanlarca söylenmekte ve yazılmaktadır.
Genel çerçevesi ilk kez eski başbakanlardan Bülent Ecevit tarafından çizilen ama çok net tarifi yapılamayan "Derin devlet" kavramı bugün Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından biraz daha net ifadelerle telaffuz edilmiştir. Sayın Erdoğan"ın ifadesiyle;"Derin devlet; Devlet içindeki bazı kamu kurumlarına kadar sızmış, bazı kamu kurumları içinde kendi anlayışları ve kendi kutsalları adına yetkilerini aşarak hukukun dışına çıkmak suretiyle oluşan çeteleşmelerdir. Bu çeteleşmeler ancak devletin şeffaflaşması Yasama, Yürütme ve Yargı"nın işbirliği halinde çalışmasıyla ortadan kaldırılabilir." diye söylenmektedir.
Başbakan Erdoğan"ın özellikle vurguladığı "Erklerin işbirliği içinde çalışması zarureti"; Yasama ve Yürütme"nin alacağı kararlarla görev alanı içinde olayları Yargı"ya intikal ettirdikten sonra; Yargı"nın, şüpheli ve faillerin böyle bir çeteleşme ile bağlantısını derinlemesine incelemek konusunda yüksek hassasiyet içinde bulunması bu yasa dışı yapılanmaların kökünün kurutulması bakımından büyük önem arz etmektedir.
Ancak özellikle medyanın ve muhalefet partilerinin, "Başörtüsü yasağı" gibi toplumda anında kutuplaşmalara yol açması olası, bütün hassas konuları hükümete dönerek; "İktidarsınız haydı çözün!" dedikleri gibi "Derin devlet" şeklinde tanımlanan bu tür çeteleşmelere ilişkinde aynı yalnızlaştırıcı ve iktidar partisinin tek başına çözüm üretmesinin nerdeyse imkânsız göründüğü, toplumsal mutabakatı zaruri kılan meselelerde dahi "topu taca atma" kolaycılığını gösterdiklerini görmekteyiz.
Biz genç neslin bu vatan topraklarında en çok hasretini çektiği hususların başında; Mecliste muhalefet konumunda bulunulsa bile, ülke insanının bugün ve yarınına ilişkin alınan hayırlı kararların ve yapılacak faydalı hizmetlerin, muhalefet ve iktidar çekişmesi düşünülmeden milli bir şuurla ve elbirliği ile ele alınabilmesidir.
Özellikle lider statüsünde olanlara büyük mesuliyetler düşmektedir. Ülke menfaatine yapılacak hizmetlerde "işlere çomak sokmak" sadece kısa vadeli hırs ve intikam tatmininden öteye kimseye bir şey kazandırmadığı gibi milletler tarihinde en önemli sermayemiz olan
kaybetmemize yol açmaktadır.
Kavgaya son verip; muhalefetiyle iktidarıyla yarınlarımız için işbirliği ve toplumsal mutabakat içinde elzem problemlerimizi çözme zamanımız gelmişte geçiyor...
Tüm siyasi, bürokratik ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliği ve dayanışması; Hukukta, insan hakları ve özgürlükler hususunda, teknoloji ve bilim alanındaki atılımlarda aynı potada erimek zorundadır.