Dün Radikal'de 'Üniversite müjdesi' başlığını okuyunca umutlandım. YÖK Başkanı Özcan'ın, öğrenci kontenjanlarının artacağını açıklayan sözleri umudumu yeşertmedi.
Özcan, kontenjanların artırılması için geliştirdiği formülü anlattıktan sonra kendi hedefini söylemiş: "Benden dört yıl içinde istenecek şey: Çocukları yerleştir, yeteri kadar öğretim üyesi bul, kaliteyi yükselt".
Sayın Özcan geçen hafta ortasında da, 'kaliteyi yükselt' hedefine önem verdiklerini, "Ulusal Yükseköğretim Yeterlilikler Çerçevesi" çalışmalarına başlandığını söylemişti. O bu hedefi şu cümleyle tanımlıyordu: "Hedefimiz küresel boyutta rekabet edebilir, uluslararası işbirliğine açık bir yüksek öğretim için, Avrupa ilke ve standartları ile uyumlu bir ulusal kalite sistemi oluşturmaktır."
O üniversitelerin, 'uluslararasılaşması' gereğine de işaret etmektedir.
Bu hedefler ne kadar gerçekçi ve doğrudur?
Öğretim üyesi sayısının arttırılması, 'Çocukları yerleştir' ve 'kaliteyi yükselt' hedeflerinin gereği ve sonucu olduğundan, Özcan 'yeteri kadar öğretim üyesi bul' hedefini söylemeyebilirdi.
Hem çocuklar yerleştirilir, hem de kalite yükseltilirse görülmemiş bir başarıya ulaşılmış olacaktır. Özcan'ın birbirinin karşıtı olan bu iki hedefi, yeniliğinin heyecanıyla mı, yoksa YÖK'teki bilgi eksikliğinin verdiği cesaretle mi belirledi bilemiyorum!
YÖK Başkanı'nın hedeflerinin doğruluğundan önce, yüksek öğretim sorumuzun, bir kişinin belirlediği politikalarla yürütülemeyecek derinlikte ve genişlikte olduğunu bilmeliyiz.
Bence sayın Özcan, bu sorunun açık tartışılmasını sağlayacak bir yöntemi aramalı ve bulmalıdır.
İlk soru, Anayasa'nın 130 ve 131'inci maddelerinin üniversiteleşmeye ne kadar izin verdiğidir. YÖK Başkanı, Anayasa maddelerinin hızla değiştirilmesini ve üniversitelerin katı merkezi idareden kurtulmasını savunarak tartışmayı başlatmalıdır.
Öğrenci ve öğretim üyesi sayısının ve öğretim kalitesinin artması bu tartışmanın ancak bir parçasıdır. Belki de öncelik, üniversitelerin özerkliğindedir!
Özcan'ın, konuların içine girdikçe, bir yıla yakını geçmiş dört yıllık sürede, kalitenin yükseltme programını başlatabilmesinin bile ne kadar zor olduğunu göreceğini sanıyorum.
Kaynak bakımından Maliye ve Milli Eğitim Bakanı'na bu kadar bağlı olan ve yıllarca bu sistemin içinde yaşamış kurumlara nasıl üniversite denebildiği ve bunların nasıl gerçek üniversiteye dönüşebilecekleri üzerinde düşünülmesi gereken konulardır.
Önümüzdeki yıl uygulamaya konulacağı söylenen, yeni sınav sisteminin tartışılmaya açılması, yüksek öğretim sorununa ilgiyi arttırabileceği gibi, kamuoyunda uzlaşmalar da sağlayabilir.
Kaynak: Radikal