Bütçe ve anayasa tartışmaları içinde kamuda kadın ağırlığının azalmasına dikkat eden yok

Bütçe görüşmeleri nispeten ateşli, kulisler durgundu. Bir zamanlar ülkenin bütün sorunlarının sınırlama olmadan kıyasıya tartışıldığı bütçe görüşmeleri, ne yazık ki gelinen aşamada demokratik yaşamın sıradanlaşmasının simgesine dönüşmeye başladı.
Yine de kürsü hareketliydi. CHP lideri Deniz Baykal, daha çok ekonomik politikaya yüklenen bir konuşma yaptı. Enflasyonla mücadelenin 2004'ten bu yana başarısız olduğunu, büyüme rakamlarının gerilediğini, istihdam ve yoksulluk sorununun ağırlaştığını söyledi. Yolsuzluklar konusunda Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve Enerji Bakanlığı'na sert eleştiriler yöneltti. Hükümeti ekonomi, siyaset ve idarede Türkiye'yi geleneksel laik, üniter rotasından saptırmaya, sürüklemeye çalışmakla suçladı.
MHP lideri Devlet Bahçeli'nin konuşması ise daha çok PKK terör eylemleri, hükümetin atalet içinde olduğu, ABD'ye karşı teslimiyet içinde bulunduğu konuları sertleşti. Bahçeli'nin daha çok Meclis grubuna hitap niteliğindeki konuşmasının en yüksek tempolu bölümleri güvenlik ve dış politika konularında oldu. Kendisi de bir iktisatçı olmasına karşın, bütçeye yönelttiği ekonomik eleştiriler o kadar güçlü değildi. Yine de yoksullaşmaya ciddi vurgu yaptı.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın konuşmasında hiç bir sürpriz unsuru yoktu. Rakamlarını sıraladı, geçmişle karşılaştırdı ve bu durumla övünmeye tabii ki hakkı olduğunu söyledi. Nasıl Bahçeli'ninki Meclis grup konuşması gibiyse, Erdoğan'ınki de seçim konuşması niteliğindeydi. Yolsuzluk suçlamalarını yanıtlarken, Baykal'a değer kazanan arsalarını hatırlatmasıda yine bu çerçevede değerlendirilebilirdi. Aslında erdoğan bütçenin reddedilmeyeceğinden emin olarak televizyon aracılığıyla halka icratına anlatıyordu.
Ama bütün bunlar olup biterken, dikkati çeken bir tablo vardı. Kürsünün kendisine göre sol yanındaki hükümet sıralarında, her zaman olduğu gibi tek hanım vardı: Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, hanım hanımcık oturuyordu. Kürsünün sağ yanındaki uzmanlar sıralarında ise (Maliye Bakanı Unakıtan'ın yanı sıra) 24 Maliye Bakanlığı çalışanı vardı. Bu 24 bürokrattan 2'si hanımdı. İlerleyen saatlerde biri yerini bir erkek meslektaşına bırakınca bir hanım kaldı.
Bugün 5 Aralık. Atatürk döneminde Türk kadınına 1934'te seçme ve seçilme hakkı verilmesinin yıldönümü ve dün Meclis'teki tablo buydu.
Bu tablo bana Narınç Ataman yönetimindeki İRİS Eşitlik Gözlem Grubu'nun geçtiğimiz aylarda açıkladığı bir araştırma sonuçlarını anımsattı.
İRİS'in araştırmasına göre, 25 bakanlık müsteşarının tamamı erkek. 85 müsteşar yardımcısından yalnızca 2'si kadın. Kamudaki 139 genel müdürden 8'i; 363 genel müdür yardımcısından 36'sı kadın. Orta kademeye indiğimizde tablo değişmiyor: 1211 erkek daire başkanına karşın 192 kadın daire başkanı; 6618 erkek şube müdürüne karşın 1232 kadın şube müdürü var.
Ataman, son birkaç yılda kamudaki hanım yönetici sayısının hızla azalmakta olduğunu, zaten bozuk olan dengenin daha da bozulduğunu öne sürüyor. Bu dönem, Tarhan Erdem önderliğindeki KONDA araştırma şirketinin Milliyet için yaptığı araştırmaya göre özellikle genç kızlar arasında ve ağırlıkla dinsel nedenlerle örtünmenin arttığı dönemle de örtüşüyor.
Bu tablonun dile getirilmesinden rahatsız olanlar bulunacaktır.
İçlerinden, türbanlı, ya da daha genel tabirle örtülü kadınların kamuda yer bulamamalarının bu dengesizliğe yol açtığını öne sürenler olacaktır. Buna karşın, AK Parti iktidarının düzeltmekte yetersiz kaldığı bu durumun acısını örtülü olmayan kadınların önünü açmamakla çıkarttığını öne sürenler de olacaktır. Öyle, ya da böyle, tablo bu ve hiç de hoş bir tablo değil.
Bu konuda muhalefet partilerini sorumluluktan azade tutmamak lazım. Narınç
Ataman, kadınlara seçim kotası konusunu açtıklarında, örneğin CHP'den alınan yanıtların, AK Parti'ninkinden daha umut verici olmadığını özellikle vurguluyor.
Bütçe sonrası muhtemelen anayasa değişiklikleri gündeme gelecek. Tartışmalar bugünden görüldüğü kadarıyla türban, laiklik, üniter yapı, kimlik sorunlarına kilitlenecek. Oysa kadın-erkek fırsat eşitliği, ülkenin geleceğini etkileyecek. Daha çok dikkati ve çabayı hak ediyor.

Kaynak: Radikal