Yeni Genelkurmay Başkanımız Orgeneral İlker Başbuğ'un, devir-teslim törenindeki ağırbaşlı konuşmasını anlamaya çalışarak okudum. Dünya ve ülkemizdeki gelişmeler, Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevi, devletimizin güvenliği üzerine değerlendirmeleri öğreticiydi.
Pekçok görüşüne katılıyorum. Özellikle; toplumun bir kesiminin, yaşam tarzı oluşumunda dini düşüncelere ağırlık verildiğini düşündüğü ve endişe duyduğu görüşüne katıldığımı biliyorsunuz. Devletimizin ve halkımızın karşısında bulunduğu bu risk o kürsüde mi seslendirilmeliydi? Pek emin değilim!
Sayın Başbuğ, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesinin, ulus devlet, üniter devlet ve laik devlet temeline dayandığını, TSK'nin de, bu kuruluş felsefesinin kollanması ve korunmasında "her zaman taraf" olduğunu belirtmiştir.
Sayın Başbuğ buraya geldiğinde küreselleşmeyi hatırlayarak, ülkeleri küreselleşmenin dışında tutmaya çalışmanın gerçekçi olmadığını ancak önemli olanın "ulusal menfaatlere ve ulusal kültüre zarar vermeden" küreselleşmenin içinde yer almak olduğunu söylemekte ve eklemektedir: "Bize göre Türkiye'nin ulus devlet yapısı tartışılacak ve tartışmaya açılabilecek bir konu değildir".
Güvenlik stratejilerini ulus devlet ve üniter devlet anlayışına oturtmalı mıyız? Açık yürekle söyleyeyim; ben, konuya böyle yaklaşmanın bizi çıkmaz sokaklara taşıdığına inanıyorum.
Öncelikle, devletimizin kuruluş felsefesini çözümleyip bunları tartışarak, günümüz güvenlik ve kalkınma sorunlarını tek başına açıklayamayacağımızı  unutmamalıyız.
"Üniter devlet" ve "ulus devlet" kavramlarının tek bir tanımı yoktur, en azından bu kavramları değişik tanımlayanlar vardır. Bu kavramların eski anlayış ve tanımları, halkların ve devletlerin bugünkü sorunlarının anlaşılmasına ve çözülmesine yardımcı olamaz. 
Bugün ulus devleti, eski tanımıyla korunmaya çalışmanın, birliği mi, ayrılıkçılığı mı güçlendirdiği pek açık değildir. Ulus devlet ve üniter devlet tartışması, devletin birliğini de,
ayrılıkçılığı da savunanların yararlanabileceği unsurları ortaya çıkarır.
Bence devlet adamlarımız toplumsal konuları, ulus devlet ve üniter devlet kavramlarıyla konuşmak yerine, konuların özünü sade ve anlaşılır kelimelerle ortaya koymalı; buldukları çözümleri o özün anlatımıyla halkla paylaşmalıdırlar.  
İyi yetiştiği her halinden belli olan Orgeneral Sayın Başbuğ'u temin etmek isterim ki; ulus devletin tartışılması, devleti ayakta tutan unsurların tartışmaya açılması anlamını taşımaz. Zaten devleti ayakta tutan unsurları tartışmak da, onların zayıflaması sonucunu vermez,
o temel direklerin güçlenmesini sağlar.
Yurdumuzda yaşayanlar, aynı sokaklarda, aynı işyerlerinde, aynı okullarda  farklılıklarını bilerek diğerleriyle birlikte yaşamaktadırlar, yaşamalıdırlar!
Türkiye'de tek tip insan yaşamıyor; farkımız yoktur diyerek farklar ortadan kalkmaz. Farklar bilinir ve üzerinde uzlaşılırsa, birlikte yaşam ve devlet güçlenir; böyle bir ortamda ortak
fiziki ve toplumsal değerler birlikte korunabilir; farklı değerlere saygı gösterilerek birlikte mutlu yaşanır.

 

Kaynak: Radikal