Şat-ul Arap?ı?veya İran?da bilindiği adıyla Arvand Roud?u kolaçan eden 15 İngiliz deniz kuvvetlerinin askerleri Rod Stewart?ın (seninle olmak için, özgür olmak için fırtınalı sulardayım) şarkısında dile getirdiği gibi bir durumda değillerdi. Silahları doluydu. Bu silahlar Iraklı kaçakçıları?veya daha iyisi Şii, Sünni Irak direnişini hedefliyordu. Fakat İngilizler aniden Iraklılarla değil aniden İranlı gambotlarla karşı karşıya geldiler. Bu durum tam da Şat-ul Arap?ın durumuna tekabül ediyor. En azını söylemek gerekirse Şat-ul Arap problemli ve ustalık isteyen bir suyoludur. Iraklı balıkçı botları suyu İran?ın devriye botlarıyla paylaşıyorlar. Herhangi biri Irak kıyısından İran kıyısını, bayrakların dalgalanışını görebilir. Bunlar aşırı tartışmalı sular olarak kalmaya devam ediyorlar. 1975?te Cezayir?in başkentinde İran şahı ve Saddam Hüseyin arasında bir anlaşma imzalandı. Nehrin orta çizgisinin sınır olması kabul edildi. Sonra 1980?de Saddam İran?ı istila etti. 1988?de biten İran-Irak savaşından hatta iki körfez savaşından sonra bile meseleler çözümsüz kaldı: yeni bir anlaşma da hala imzalanmadı. İngilizler çok katılar ve Irak sularındaki denizciler, silahları değil, kaçak olarak getirilen arabaları kontrol ediyorlardı. Kraliyet donanmasının Pers Körfezi?nde tehlikeli Toyota?ları arama derecesine düşürmek gülünebilir bir durum oluşturmaktır. Tahran kaynaklı bazı raporlar İngilizlerin olası ABD çatışması için İran?ın yaptığı askeri hazırlıkları kontrol ettiklerini iddia ediyorlar. Batı?nın müşterek medyası İngilizlerin Irak veya ?uluslar arası? sularda olduğunu tartışmasız bir şekilde kabul ediyor (bu yanlış: buralar tartışmalı İran/ırak sularıdır). Tahran, İngilizleri ?açık saldırı?yla suçluyor ve dünya kamuoyuna ?bunun İngilizlerin yaptıkları ilk illegal hareket olmadığını? hatırlatıyor (ki bu doğrudur). Sonra Tahranlı diplomatlar İngilizlerin casusluk yapmaya çalışıyor olabileceklerinden söz ettiler (Kuzistan?da ABD özel kuvvetleri tarafından yönetilen operasyonda bu durum geçerlidir). Satranç Meselesiİran basınının hassas Şat-ul Arap olayıyla ilgili raporu tam bir fiyaskoydu: ilk başlarda hiç söz edilmiyordu. Nevruz?İran?ın bir haftalık yeni yıl bayramı?dolayısıyla her şey kapalıydı. Fakat bu radikalizasyonu önlemedi. Cumhuriyet Muhafızları ve Besiçler?İran?ın gönüllü İslami milisleri?gibi radikaller; başkan Mahmut Ahmedinecat?ın hükümetinden ABD tarafından Irak?ta tutuklanan beş diplomat serbest bırakılana kadar denizcileri serbest bırakmamasını istediler. Onlar aynı zamanda nükleer programla ilgili İran?a uygulanan BM yaptırımlarının tanınmamasını istediler. Ve bunlar Bahreyn?de bulunan ABD donanmasının 5. filosunun uyanık gözlerinin (ve kulaklarının) dikkat alanındadır. Batı basınının büyük çoğunluğu ilkin Pentagon?un İranlı diplomatları illegal bir şekilde tutuklamasından söz etmeksizin İran?ın batılı rehineleri beş İranlı diplomatla değiştirmek istediğini kabul ediyor. Sonra konu; BM Güvenlik Konseyi İran?a daha çok yaptırım için yeni bir kararı sonuçlandırırken, Rusya, Tahran?a ödemesini aksi takdirde İran?da inşa edilen nükleer santralin bitmeyeceğini söylerken Ahmedinecat?ın şaşırtmaca bir taktiği olarak dillendirildi. Şat-ul Arap olayı Washington'un, Tahran Şii milisleri para, silah ve ırak?ta onları eğiterek desteklediği şeklindeki suçlamalara karşı verilen bir İran cevabıyla ilintilendirildi. Kaydedilmesi için İran?ın Irak büyükelçisi Hasan Kazemi Kumi kesinlikle böyle bir alaka yok dedi: ?onlar İran kontrolündeki su bölgesine girdiler ve tutuklandılar. Bunun diğer konularla bir ilgisi yoktur.? Şaşırtıcı olmayan bir şekilde Irak dışişleri bakanı Hoşyar Zebari kendisini o konuma getirenlerin tarafında yer alarak: İngilizler Irak hükümetinin davetlileriydi ve ırak sularında bulunuyorlardı dedi. Bu özellikle de İslam dünyasında insanların başta bir işgal gücü olarak İngilizlerin Şat-ul Arap?ta ne işleri olduğunu sorgulamasını engelleyemeyecektir. Derin cehaletlerinden son dönem tarihi tecrübeleriyle?Farsları çok fazla sevmeyen? kurtulan Arap dünyası bile ABD?nin kontrolünde gerçekleşen İran?a ilgili alanlarda uygulanan BM yaptırımlarını görüyor: Batı bir kez daha bağımsız bir milletin Ortadoğu?da daha fazla etki için kendi teşebbüsüne sahip olmasına izin vermemeye çalışıyor. Çin ve Hindistan İran?la ciddi işler yapmaya devam ederken daha fazla yaptırım işe yaramayacaktır. Taktik açıdan İran?ın üstün olduğu bir tavla veya satranç hareketi olarak Şat-ul Arap olayı göründüğünden çok daha akıllıca olabilir. Petrolün bir varili olayın bir sonucu olarak 60 doları aştı ve bu İran için çok iyi bir sonuçtur. Londra?nın görüşüne göre bunun bir kışkırtma olduğu doğrudur fakat İran?la çatışmayı kızıştırmak ve batılı hatta dünya kamuoyunu rejime karşı döndürecek haylazca bir planın parçası olarak yani İngilizlerin planladığı bir kışkırtma. Fakat Tahran açısından, amaç bütünlüğü açısından İngiliz başbakan Tony Blair zayıf bir hedeftir. Bu bölüm hem başkan George W Bush?u hem de Blair?i durdurma potansiyeline sahiptir. İran?la bir savaş başlatmak için olayı kullanamayacağını bilmesine rağmen Blair eğer İran denizcileri hemen serbest bırakmazsa hükümetinin ?farklı bir aşama? için hazırlıklar yaptığını söyleyerek uyarmaktadır.Eğer Tahran yönetimi işlemleri uzatmaya karar verirse İngilizler tarafından sabrı zorlanan (1920?lerde olduğu gibi) Güney Irak?taki Şiiler tüyoyu alıp bir çatışmayı erkene alabilirler. Şii direniş grupları Sünni direniş grupları ile birleşebilirler (Şii din adamı Mukteda es-Sadr?ın uzun süreden beridir istediği şey). Ve bu bir kez daha eğer satrançta üstünseniz nükleer silahlara ihtiyaç duymazsınız gerçeğini ispatlayacaktır.Pepe Escobar Globalistan: Küreselleşmiş Dünya Sıvı Savaşına Nasıl Çekiliyor (Nimble Books, 2007) kitabının yazarıdır. [email protected] adlı e-mail adresinden ulaşılabilir. Bu makale Ali Karakuş tarafından Dünya Bülteni için çevrilmiştir.