Başbakan Tayyip Erdoğan, önceki akşam İstanbul'da gazete ve televizyon yöneticilerine verdiği iftar yemeğinde CHP lideri Deniz Baykal'a bir mektup yazarak görüşme talebinde bulunacağını açıklamıştı.
Dün telefonda Baykal'a mektubun hemen gönderilip gönderilmediğini, böyle bir mektup alırsa ne yapacağını sordum.
Yanıt önemliydi, çünkü örneğin MHP lideri Devlet Bahçeli, hükümetten Kürt açılımı konusunda gelen hiçbir talebi olumlu karşılamayacağını ilan etmiş, kapıları kapatmıştı.
Baykal'ın tavrı kapıları sımsıkı kapalı tutan Bahçeli'den farklı oldu.
CHP lideri "Henüz bir mektup gelmedi" dedi ve şöyle sürdürdü: "Biliyorsunuz ben bu Kürt açılımıyla ilgili görüşlerimi söyledim. Başbakan görüşlerimi biliyor. Bunları biliyorken bir değerlendirme yapıp, mektupla görüşme başvurusu yapacağını açıklamış. Yanlış anlaşılmasın, mektup göndersin diye bir beklentim yok. Ama gönderme kararı varsa, mektup gelince bakarız."
Baykal, Başbakan'ın mektup açıklamasını yaptığı toplantıdaki başka sözlerinin, mektup gölgesi altında kalmasını istemiyor. Başbakan Erdoğan'ın önceki akşam yaptığı diğer açıklamalar üzerine eleştirilerini şöyle sıralıyor:

1- Anayasa değişikliği: "Başbakan kısa, orta ve uzun vadeli açılımlardan söz etti ve uzun vadeli açılımların Anayasa değişikliği gerektirebileceğini söyledi. Oysa kısa süre önce İçişleri Bakanı Anayasa değişikliği öngörülmediğini söylemişti. Vadesi bir yana, Anayasa değişikliğinden söz edilmesi akıllara Türk milleti tanımı, Türk diliyle ilgili düzenlemeler ve egemenliğin kullanımını getiriyor. Akla bunları getirmesinin nedeni, bunların kimilerinin talebi olması. Başbakan Anayasa değişikliğinden söz ederek bu taleplere kapı açmış oluyor."

2- Terör bitmeyebilir: "Başbakan diyor ki, 'terör bitmeyebilir'. Demek ki bazı anaların gözyaşı yine dinmeyecek. Genelkurmay 'Sonuna kadar' diyor. Hükümetin amacı terörü bitirmek olmalı. İşte Almanya, İtalya, İrlanda'da, çok büyük ölçüde İspanya'da bitti terör, Bitmeyebilir demek, muhataplarımın elinde silahın kalmasını kabul edebilirim demektir; karşı tarafın silah kullanma kararlılığına teslim olmak demektir. Ben o nedenle 'Af, terör bittikten sonra bir toplumsal barışma yöntemi olabilir' demiştim. Bu sözler Başbakanın kafasının karışıklığını gösteriyor."

3- Altkimlik: "Başbakan diyor ki, 'Ben altkimlik deyince Baykal kızıyordu, şimdi kendi kullanıyor'. Yanlış. Ben altkimlikin varlığını hiç reddetmedim, hep kullandım; bu sosyolojik bir gerçek. Sorun. Başbakan'ın Türk milletini de bir altkimlik olarak saymasında. Bir dakika! Türk milleti üstkimliktir; etnik bir tanım değildir. Türk milleti belki Yunanistan'da, Bulgaristan'da oraya göre altkimlik sayılabilir, ama Türkiye'de üst bir kimliktir. Devlet etnik kimlikle uğraşmaz, hak ve özgürlükleri genişletmekle, herkesin onlardan yararlanmasını sağlamakla uğraşır."

4- Demokratikleşme-terör: "Etnik ayırımcılığı teşvik ederek terörle mücadele edilmez.
Terör, sadece demokratikleşme adımlarıyla geriletilemez. Nitekim DTP bunu istiyor;
bir milli kimlik inşasına çalışıyor. Ama bunu Kürt kökenli yurttaşlarımızın büyük çoğunluğu demiyor. Eline silah alan bir grup diyor. Bizim iktidar da bu talebi bütün Kürtlerin talebi sanma yanlışlığına düşüyor. Geçenlerde Milliyet'te Melih Aşık'ın köşesinde Malatya'da Kürt kökenli derneklerin ortaklaşa bir açıklaması vardı; okuyunca yüreğim sızladı. Diyorlar ki, DTP'ye atfen
'Kimse bizim sözcümüz değil'. 'Devletle barış sözü birilerini rahatsız ediyor', 'Türkiye'nin resmi
dili, eğitim dili Türkçedir' diyorlar. Bunu PKK'nın 'Kendinizi gözden geçirin' baskısına karşı söylüyorlar. Başbakan böyle konuştukça, toplum çalkalanıyor."
Baykal bu eleştirileri sıraladıktan sonra yine "Ama Başbakan bu görüşlerimi zaten biliyordur" dedi ve şöyle bitirdi: "Mektupla ilgili olarak bu görüşlere cevap beklentim yok. Ama bunları bilerek yazacaksa, onun kararı. Mektup gelince bakarız."
Daha önce de dediğimiz gibi, Erdoğan ile Baykal henüz bu konu üzerine hiç karşılıklı konuşmadılar; ama ciddi ciddi konuşuyorlar aslında.

 

 

Kaynak: Radikal