Uzaydan gelen güzel insan Emin Çölaşan ve Türkiye'nin göbeğini kaşımayan asil adamı Bekir Çoşkun istedikleri yörüngeye oturmayan MHP'ye, 'ayar' vermekte hiç gecikmediler.
Değerli görüş ve düşünceleriyle Baykal'ı düzlüğe çıkardılar ya, şimdi sıra Bahçeli'ye geldi.
Uzun lafın kısası; 'doğru yoldan' sapmaması için, bir el de MHP'ye attılar.
Mesela, cumhurbaşkanlığı seçimine katılmakla, “MHP'nin yelkenleri indirdiğine” veya “AKP'ye teslim bayrağını daha ilk günden çekmiş durumda!” olduğuna hükmeden Çölaşan'ın yapmaya çalıştığı bundan ibaret.
Yani, kendince, MHP'ye 'el atmış' oluyor!..
Dolayısıyla, Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olmaması hususunda MHP yelkenleri açıp isyan mı etmişti; ya da, seçim propagandası boyunca böyle bir söylemleri vardı da biz mi bilmiyoruz, diye kafayı yormayın.
Niye şaşıyorsunuz ki; cumhurbaşkanlığı seçiminde MHP'nin “Meclisi” boykot etmemekle, AK Parti'ye “stepne” olduğunu beyan eden köşe yazarımızın, “el atma” tarzı bu.
Şimdi arkanıza yaslanın ve şu güzeller güzeli Çölaşan ifadesini, tadını çıkararak okuyun:
“Ve devletin bir kalesinin daha böylesine kolay bir biçimde, uzlaşma arayışına girmeden, tereyağından kıl çekercesine teslim edilmesi mümkünmüş.”
“Devletin kalesi” tesmiye ettiği Cumhurbaşkanlığının, tek başına iktidara gelen bir siyasi partiye teslim edilmesine imkan veren muhalefetteki siyasi bir partiye (MHP) inceden inceye nasıl da laf atıyor!
Ne kadar şirin değil mi, insan okumaya kıyamıyor!
Mezkur ifadenin, YÖK Başkanı ve anayasa profesörü Erdoğan Teziç'in, “ Anlaşılan siyasi çoğunluk devlet iktidarını ele geçirmek istiyor.” vecizesinden mülhem olması, orijinalliğine gölge düşürüyor. Bunu inkar edecek değilim.
Lakin, siz de, Çölaşan'ın, “uzlaşma” kelimesini, cümlesinin müsait bir yerine büyük bir ustalıkla yerleştirmekle mevzua ayrı bir lezzet kattığını kabul edin.
Devlet iktidarı veya devlet kalesi nedir; halkın içinde midir, dışında mı? Karşısında mıdır, yanında mı? Bu kale kime, nasıl, nerde, ne zaman, kim tarafından verilmiştir ki; siyasi çoğunluğa (halkın seçtiği iktidara) verilmesi asla düşünülemez?
Yukarıdaki gibi lüzumsuz sorulara takılıp kalırsanız, hiçbir zaman söz konusu ettiğim “lezzeti “tadamazsınız.
İşin lezzeti şurada: Siyasi çoğunluğa, devlet iktidarı, “uzlaşarak” verilmeyecek.
Yani, Teziç, uzlaşmaya gerek duymadan verilmemesinden yana; Çölaşan uzlaşarak…
Farkı, fark edelim lütfen. İkisi de vermiyor ama biri “uzlaşarak” vermiyor, ona göre.
Çölaşan MHP'nin tutumuna o kadar hayıflanıyor ki; “Yoksa MHP'nin yeni ve hiç tahmin etmediğimiz alternatifi DTP mi oldu da kimsenin haberi yok! “ diyebilecek kadar muvazenesini yitirebiliyor.
Seçim sürecinde AK Parti'nin dışındaki bütün partileri, rejimin bekası uğruna zımnen destekleyen Bekir Çoşkun da, MHP'nin Cumhurbaşkanlığı seçimine katılma kararını duyar duymaz, hemen ağız değiştirip, sağ gelenekte yer alan bütün partilerin aynı “tek parti”nin devamı olduğunu dillendirmeye başladı.
Hızını alamayıp, cumhurbaşkanlığı seçiminin krize dönmemesi için sorumlu siyaset güden MHP'yi bir çırpıda ABD'ye bağımlı olmakla suçladı.
Farzımuhal, Abdullah Gül'ü cumhurbaşkanı seçen veya seçilmesine engel olmayanlar ABD'ye bağımlı; NATO'nun Afganistan'daki siyasi temsilciliğini yapan Hikmet Çetin'i seçenler ABD karşıtı, öyle mi?
Seçim sonuçlarının hemen ardından, büyük bir teessürle, “Demek ki biz başka galaksilerde, uzayda yaşamışız!” yollu itiraflarının daha mürekkebi kurumadan el âleme akıl vermeye kalkışanların özgüvenlerine hayranım!
CHP, ağzınıza baktı da n'oldu? Coştu; sandıklardan sel olup aktı mı ki, şimdi de MHP'ye akıl satmaya kalkışıyorsunuz?
Bunlar kapına sığmayan nasıl akıllardır hay Allah!
Arkadaş, “uzaydan” yeni inmişsin, bi dur, etrafına bak; ne oluyor, ne gidiyor, bir öğren hele. Adamakıllı, bir “soru”n, bir “acaba”n olsun!
Neyse ki, Bahçeli'nin, (Bunlara, beni destekleyip de siyasi istikbalimle oynamayın diyecek hali yoktu ya! ) verilmiş sadakası varmış da erken kurtulmuş.
Kaynak: Yeni Şafak