Türkiye'nin, Arapların kara kaşı kara gözü için Batı'yla ilişkilerini kurban edeceğini düşünenler hata ederler. Yine Batı ve İsrail'in Türkiye'yi taciz etmeksizin özgürce kendi başına hareket eder vaziyette bırakacağını düşünenler de yanılırlar.
Özgürlük filosu krizi sırasında yaşananlar İsrail'le ilişkileri gerginleştirme amaçlı Türk itirazından ibaret değil, esasında Türkiye'nin şimdiden dikkate alınması gerekli yeni bölgesel güç olarak doğumunu ilan etme amaçlı başarılı bir sıçramaydı. Biraz geriye gidecek olursak 2003 yılındaki Irak savaşı yaşanana kadar bölgedeki etki merkezlerinin üç temel güç -Mısır, Irak ve Suriye- arasında sınırlı olduğunu göreceğiz. Irak yarıştan çıktı ve çok geçmeden şimdi burada yer veremeyeceğimiz birçok etkenin sonucu olarak Mısır da Irak'a katıldı. Suriye, Lübnan'la yaşadığı krizden ve 2005'ten itibaren uluslararası etkileşimlerinden doğan bir tür izolasyona uğradı.
Şimdi dengeler değişti ve İran, nüfuzunu her tarafa yayan bölgesel bir güç oldu. Bölgeyi ılımlı ve direnişçi diye ikiye bölen George Bush yönetimindeki önceki Amerikan yönetiminin ahmaklıkları İran nüfuzunun yayılmasına destek oldu. Bu ahmaklıkların sonuçlarından biri de İran ile Suriye, Hamas ve Hizbullah gibi yeni yükselen Arap çevreler arasındaki stratejik koalisyonu güçlendirmesiydi. Çok geçmeden Türkiye, benzeri görülmemiş Arap boşluğundan istifade ederek, yakın ve uzak komşularına yönelik dış politikasında köklü değişimler yapmak suretiyle bölgedeki varlığını artırma eğilimine girerek bu hatta dahil oldu.
Türkiye'nin şu anki sorunu bölgedeki yeni rolü ve çıkarları ile Batı'yla ilişkileri arasındaki uyumu nasıl yapacağı etrafında. Bazıları bu sorunu 'Türkiye niçin Batı ve Araplarla iyi ilişkileri muhafaza etmiyor?' sorusuyla dile getiriyorlar. Türk dış politikasının hali hazırdaki paradoksu tam da burada saklı. Türkiye her iki güzelliği (Araplar ve Batı) elde etmek istiyor ancak sorun Batı'nın ve arkasındaki İsrail'in bölgedeki Türk rolünün boyutunun artmasını istememesinde. Çünkü Türk rolünün boyutunun artması sadece bütün dengeleri altüst edip özellikle de iktidarda AKP'nin bulunması gölgesinde bölgedeki oyunun kurallarını değiştirmeyecek, aynı zamanda Batı'nın çıkarlarını tehdit edecektir.
Batı yakın vakte kadar Türkiye'ye bölgedeki uzayan kolu olarak bakıyordu. Türkiye, Batı açısından Avrupa kulübüne girme temennisi karşılığında istediklerini hayata geçiren kendisine tabi bir ülkeden ibaretti. NATO üyeliği sebebiyle birçokları Türkiye'nin bölge çekişmeleri ve sorunlarıyla ilişkide NATO ülkelerinin siyasi çizgisini izlemesi gerektiğini düşündüler. Şu an Batı, Türkiye'ye 'çalışmaların yardımcısı' olarak değil, bölgedeki yeni rakip olarak bakarken bazıları bir yüke dönüşmemesi için Türk emellerine nokta konulması gerektiği talebinde bulunuyorlar. Ne var ki yeni Türkiye en azından şu ana kadar NATO ülkeleriyle olan askerî ve stratejik yükümlülükleri ile Arap bölgesindeki siyasî ve ekonomik çıkarları arasındaki mesafeyi çizme noktasında başarılı oldu.
O halde can alıcı soru şu: Batı, kendisinin ve İsrail'in çıkarlarına daha fazla olumlu karşılık vermesi için bölgesel davranışlarını değiştirmesi amacıyla Ankara'ya baskı yaparsa ne olur? Burada Türkiye'ye düşen Araplar ile Batı arasındaki seçimi netleştirmektdir. Bu durum Araplar için Türkiye ile stratejik ilişkilerin nasıl güçlendirileceğinde, siyasî ve ekonomik özellikler sepetinin artırılmasında kendini gösteren yeni bir sorun oluşturmaktadır. Birkaç gün önce Araplar ile Türkiye arasındaki stratejik ilk işbirliği anlaşmasına varılan Türk-Arap Forumu'nun yıllık toplantısında bu konunun işaretleri belirdi.
Erdoğan Türkiye'si Kemalist Türkiye'den tamamen farklı olacaksa bu durum Arap veya Batı yolunda sıfır toplamlı bir oyuna girme anlamına gelmez. Ankara, Avrupa ve ABD ile ilişkilerini korumakta hâlâ kararlıdır ve Batı'yla ilişkilerinin gerginleşmesinin bölgede parlayan bölgesel bir güç olarak kendisine yarar getirmeyeceğini çok iyi biliyor. Burada Arap ülkelerine düşen Türk şartlarının hassasiyetlerine vâkıf olmak ve Türkiye'yi 'biz veya onlar' arasında bir seçim yapma krizine koymamaktır. Arapların çıkarı Türkiye'nin Arap ve Müslüman kimliğine sahip Batılı bir ülke olarak kalmasındadır.
Kaynak: Zaman