Arap Baharının çiçekleri solmaya ve dökülmeye mi başladı?
2011 yılı intifadasından sonra olanlar/ olacaklar yeni rejimler içerisinde çatışmalara, sapmalara yol mu açacak? Bu yaprak dökümü devam edecek mi?
Şu anda bize düşen Arap baharının kaderi hakkında hüküm vermemektir. Ne onu kayıtsız koşulsuz desteklemek ne de sonuçlarından korkmak.
Özellikle Suriye’de olanlar.. Büyük devletlerin, bölgede Suriye devriminde etken olan güçlerin ve Şam’daki yönetimi destekleyen ülkelerin konumlarındaki manevralar ve değişimler yüzünden halk devrimi mecrasından sapıyor.
Burada birden fazla soru akla geliyor. Şu anda yaşanan olaylar sadece Suriye’de değil bir çok Arap ülkesinde de birbiriyle çatışan yeni hâkim güçler veya yönetim için adaylar ortaya çıkaracak.
Arap Birliğinin tutumu, Suriye köşeye sıkışıp gözlemcileri kabulünden sonra eskiye oranla çok yumuşadı. Bazı Arap ve bölge devletlerinin Suriye rejimine karşı olan olumsuz tavırlarının esnemesi şu soruyu gündeme getiriyor;
Bu, İslamcılar üzerine Amerika’nın bir açılımı mı?
Ya da sadece demokratik bir seçimde kazanan çoğunluğun hakkını tanımak mı?
Yoksa Amerika’nın Ortadoğu’da İranlı Şii Müslümanlara karşı Sünni Arap Müslüman kartını oynamak istediği yeni politikasının başlangıcı mı?
Sünni ve Şii Müslümanları, Amerika’ya ve onun uydusu olan İsrail’e karşı birlikte mücadele etseler ne olur?
Son zamanlarda Ortadoğu bölgesi sürpriz değişimlere ve olaylara tanık oldu.
Ermeni meselesi yüzünden Türkiye ile Fransa arasında çıkan kriz, batı ile Türkiye arasındaki atmosferi zehirlemeye yetmedi bilakis İran’la diyaloga sevk etti. Nitekim geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Tahran’a gitti.
Türkiye Suriye’ye karşı olan baskıcı konumundan geri adım attı.
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ülkesinin ve yardımcılarıyla karar verdiği yeni Arap politikasını tanıtmak için Arap başkentlerine bir gezi düzenledi. Söylenildiğine göre bu geziden olumsuz bir izlenimle döndü. Bu olumsuz izlenim Suriye halkının intifadasına karşı durgunluk sebeplerinden olabilir.
Siyasi krizin patlamasından sonra ne oldu? Irakta Amerikan Güçlerinin çekilmesiyle mezhepçilik arttı. Bu sadece Şiiler ile Sünniler arasındaki iktidar mücadelesi mi? Yoksa bunun arkasında Amerika’nın Afganistan’dan çekilmesine hazırlık olacak uluslar arası veya bölgesel büyük anlaşmalar mı var . Suriye’de olanlarla ilgili olarak İsrail’in gerçek konumu hakkında can alıcı bir soru:
İsrail her ne kadar Suriye’nin zayıflamasından İran ve Lübnan’la olan ittifakının azalmasından memnun olsa da Suriye rejiminin düşmesini istemiyor. Çünkü İslamcıların başa gelmesinden ve Mısır’daki İslamcılarla birleşmesinden korkuyor. Amerika’nın bundan etkilenmediğini söylemek mümkün değil. Arap rejimlerinin arasında İsrail de işe burnunu sokarak Suriye yönetiminin düşmesi için çağrıda bulunuyor. İsrail, Suriye- İran ittifakına ve onun uzantısı olan Lübnan- Filistin cephelerine de karşı olduğunu gizlemiyor.
Halk ayaklanmalarından sonra Arapların en zayıf, parçalanmış dönemlerinde otoriter rejimler tarafından yönetildiği ortaya çıktı. Etken olan büyük devletler yeni bir rol arıyorlar.
Arap girişimlerinin ekseni Mısır ve Suriye’den körfeze kaydı. Birçok Arap Devleti devrimler için veya iç savaşa ya da ırkçı, hizipçi, mezhepçi küçük devletlere bölünmeye aday oldu.
Bu gün bölgede en etkin olan yeni iki devlet Türkiye ve İran’dır. En azından batılı gözlemcilere göre böyle.
İran-Türkiye bölgede güç paylaşımı için büyük devletlerle anlaşırlar mı, yoksa onlar olmadan yollarına devam mı ederler? Ya da bunlar Irak ve Suriye’de bir rekabete mi girerler?
Bütün bu siyasi çalkantılar ve ideolojilerin etkinliğini yitirmesi sonucunda Amerika-Avrupa’nın bir tarafta olduğu Rusya-Çin’in ise diğer tarafta olduğu yeni bir soğuk savaş başlayabilir. Bölgede sorunlar artıyor.
Ortadoğu’da halkların uğruna ayaklandığı ‘barış, özgürlük, demokrasi, sosyal-ekonomik kalkınma’ meselelerine gelince önümüzde çok uzun bir yol olduğu görülmektedir. Özellikle 2012 yılında yapılacak olan ABD, Rusya, Fransa başkanlık seçimleri oldukça önemlidir. Ancak görüldüğü üzere mevcut başkan adayları da kendilerini zor duruma sokacak uluslar arası bir konum belirlemekten çekiniyorlar.
Bu makale Arapça aslından Büşra İnanç tarafından Dünya Bülteni için Türkçe'ye tercüme edilmiştir.