Cesur siyasî hazırlık sonrası Türk dış politikasındaki stratejik eğilimin yıllardır Arap kamuoyuna seslenme noktasında esnek bir güç kullanmaya başladığını gözlemliyoruz.

Bu gücü kullanmanın araçları medya, kültür ve diplomasi... Geçen hafta Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT), büyük ve bölgesel ülkelerin Arap dünyasına seslenmek için kurduğu resmî kanallar serisinin son halkası TRT 7'yi hayata geçirdi. Son Gazze Savaşı sırasında iktidardaki Türk siyasîlerin yıldızı yükselmişti. Arap sokaklarının vicdanına ve bilincine daha yakın davranmışlardı. Hatta Erdoğan'ın İsrail'e ve dünya kamuoyuna verdiği yoğun mesajlar Arapların kendileri için de şoke oldu. Erdoğan, diplomasinin yararlı silahlarıyla kahraman oldu.

Hal böyleyken Arap televizyon kanallarının birkaç yıldır dublajlı olarak bolca verdiği Türk drama dizileri heyecan, tartışma, yüksek izlenme oranları, dizi kahramanlarına benzeme gibi tepkiler oluşturdu. Medya açısından bu durum, dizilerin sunduğu üst düzey romantizm ve farklı yaşam tarzıyla açıklanabilir. Fakat genelde medya dalgası arasında siyasî bir irade olmadığı takdirde bu tepkiler dağılır.

Gelenek ile pratik İslam toplumundaki Batılı açılımını buluşturan Türk yaşam tarzını ve yine bu şaşaalı ve renkli ülkedeki yapıyı sunmakla yetinmeyecek olan ve hatta Türkiye'nin resmî sesini sunacak olan yeni Arapça kanalına dönersek; bu kanalın Türk stratejik dönüşümlerinin Arap alanında ihtiyaç duyduğu yeni esnek güç unsurlarının öncüsü olması beklenmektedir. Bu yeni güç unsurlarının en önemli hedefi ise Türkiye için 19'uncu yüzyıl sonlarında ve 20'nci yüzyıl başında Arap hafızası ve muhayyelesindeki Osmanlı imajının yerini alacak yeni zihnî bir imajı yapılandırmak. Türkiye'nin esnek gücünün bir başka hedefi ise Arap toplumları ortasında İslamî gelenekler ile Batılı değerleri bir araya getiren yeni bir yaşam tarzı pazarlamanın yanı sıra yeni siyasî değerleri gündeme taşımak. Türk İslamcıların iktidardaki deneyiminin, düşünürlerin ve hatta Arap siyasî toplumları içindeki geniş siyasî çevrelerin beğenisini aldığını biliyoruz.

Türk dış politikasındaki esnek gücün işleve konulmasının artması, toprak üzerindeki kazanımlarıyla aynı zamana denk geliyor. Türkiye'nin Suriye-İsrail müzakereleri sürecinde izlediği büyük rol ve Türkiye'nin geçmiş yıllar boyunca Suriye'yi izole etme amaçlı Batılı plana destek olmayı reddetmesi bu kazanımlardan. Ayrıca Arap dünyası ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi 18 milyar doları aştı ve Türkiye ile birçok Arap ülkesi arasında serbest bölge ve ortak ticaret odası kurulması çalışmaları devam ediyor.

Türkiye devletinin yeni doğumu bir başka açıdan Türk devletinin uluslararası bölgesel alanda beklenen rolü için ehil olduğu anlamına geliyor. Görüşleri Batılı ve bölgesel fikir ve projelerle bazen kesişiyor, bazen buluşuyor. AKP iktidarda bulunduğu süre zarfında denge ve kontrolden beslenen bölgesel ve uluslararası bir dış politika izledi. Türkiye'nin 2002'den bu yana Ortadoğu sorunlarına yönelik siyasî tutumlarını incelememiz yeterli olacaktır.

Türkiye'nin gelen yeni rolü sert güce dayanmayacak, aksine bu gücün en önemli kısmı esnek diplomasi, halkçı, kültürel ve medya diplomasisi kanalıyla esnek güç kullanımına elverişli olacaktır. Türk misyonu Türklere ve devletlerine yeni bir imaj çizmekle yetinmeyecek, birçoklarının öldüğünü düşündüğü yeni Ortadoğu'nun altyapısına kendini adayan yeni siyasî ve kültürel değerleri yaymakta somutlaşacaktır.

Ürdün gazetesi El Ghad 6 BASİM EL TÜVEYSİ

Kaynak: Zaman