Yeni bir başkanlığın arifesi daima bir huşu ve endişe anıdır. Huşu ulusal tarihin yeni bir safhası mahiyetinde iktidarın barışçı devrine tanık olmaktan gelir. Endişeyse, sınanmamış bir lider ve karşılaşacağı zorluklardan kaynaklanır. Ülkenin 44. başkanının yemin töreni, bilhassa nazik bir anı ifade ediyor: Muazzam sevinç, büyük umutlar ve derin korkular söz konusu.
Sevinç, çünkü ülke kölelik ve ayrımcılık lekesinin üstesinden gelme çabasında yeni bir adım atıyor.
Bir asır önce Theodore Roosevelt (siyahi güreşçi) Booker T.'yi Beyaz Saray'da yemeğe davet ettiğinde ortalık ayağa kalkmıştı. Şimdiyse, Obama'nın söylediği gibi, "Bütün bir nesil, bu ülkedeki en yüksek mevkinin bir Afrikalı-Amerikalı tarafından doldurulduğunu bilerek yetişecek... Bu, siyah çocukların kendilerine bakışını değiştirecek. Beyaz çocukların siyah çocuklara bakışını da değiştirecek. Ve bunun taşıdığı gücü azımsamayacağım."
Umut, Obama'nın niteliklerinden kaynaklanıyor. Obama zekası, kararlılığı, nezaketi ve sağduyusuyla ulusu etkiliyor, ona ilham ve güven veriyor. Ülkenin karşı karşıya bulunduğu tehlikelere dair akılcı bir idrakle, bunların üstesinden gelinebileceğine dair serinkanlı bir özgüveni birleştirmiş görünüyor; özgüveni, tartışmaya ve yeni fikirlere açık olmakla pekiştiriyor.
Bu arada sarsılan ekonomi, Büyük Buhran'ın ortasında başkan olan Franklin Roosevelt'ten beri görülmemiş ölçekte acil bir sorun. Yeni başkan sıfatıyla Obama ekonomiye ne kadar hâkim göründüyse, dış politikaya girişmek konusunda da o kadar temkinliydi. Bu anormal koşullar altında gerekli bir tutumdu ve başkanlığının ilk zamanları bundan yarar sağlayacak. Obama'nın hazırladığı kurtarma paketine yönelik Kongre tartışması başlatıldı; Kongre'nin şubat ortasında harekete geçeceğine dair umutlar yüksek. Fakat kurtarma muhtemelen yavaş ve azaplı olacak; ülkenin giderek kötüleşen uzun dönemli mali durumuyla başa çıkamamasından kaynaklı faturalar geldikçe önümüzde uzanan yol daha az engebeli olmayacak. Anlaşıldığı kadarıyla Obama sorunu açık seçik görüyor ve peşine düşmek konusunda da kararlı, fakat selefleri de öyleydi.
Küresel sorunlar da en az bunun kadar göz korkutucu. En başta ABD'nin iki savaş bölgesindeki varlığı ve Gazze'deki çatışma var. İran ve Kuzey Kore'nin nükleer silahlanması; Hindistan-Pakistan gerilimi; Darfur, Birmanya, Kongo ve Zimbabve'de çekilen acılar söz konusu. Obama'nın adaylığını fişekleyen Irak savaşı, yapılacaklar listesindeki kolay maddelerden biri sayılır.
Fakat Obama bazı avantajlarla işbaşına geliyor ve bunlar yeteneklerinden ibaret değil. Deneyimden yana zengin ve pragmatik bir ekip topladı bile. Arkasında başarılı olması için yanıp tutuşan bir ülke var. Kısmen seçimden beri kullandığı karamsar ve temkinli dil sayesinde halk hem iyimser, hem de sonuç almak için ihtiyaç duyacağı zaman konusunda gerçekçi. Ülke dışındaki popülerliği de yeni fırsatlar yaratıyor.
Düş kırıklığı ihtimali her zaman vardır...
Bu noktada bir tutam tuzdan fazlası gerek. Obama büyük umut vaat eden, fakat nispeten az deneyimli biri. Umut yerini kısa sürede düş kırıklığına bırakabilir. Her yeni yönetim önceki ekibin politikalarını uygulamama sözü verir, fakat aşağı yukarı aynısını ya da daha kötüsünü yapar hale gelirler. Başkanların adaylık döneminde söz verdiği yönetim biçimini koltuğa oturunca unuttuğuna çok rastlanmıştır. Ve tarihin cilveleri vardır: Bir başkanın boğuşacağı zorluklar, yemin töreninde nadiren öngörülür. Ancak Amerikalıların büyük kısmı gibi, bu törenle ilgili bilhassa özel bir şeyler hissetmekten biz de kendimizi alamıyoruz. Amerikalıların büyük kısmı gibi, Obama'nın başarması için elimizden gelen desteği vereceğiz. (Başyazı, 20 Ocak 2009)
Kaynak: Radikal