Erdoğan demokrasiye bağlılıktan epey uzak. Hükümet, siyasi bir vergi cezası kestiği Doğan Yayın'ı yok etme tehdidi savuruyor, editörler otosansür uyguluyor. Erdoğan Müslüman diktatörlerin muhalefeti susturma uygulamalarını örnek alıyor

Tayyip Erdoğan, Türkiye siyasetinde destansı bir liberalleşmenin baş aktörüydü. Ilımlı İslamcı AKP'nin 2002'deki genel seçimlerde kazandığı zafer bizzat bir dönüm noktasıydı; Erdoğan hükümetinin ordunun ve mahkemelerin kendisini iktidardan düşürme girişimlerini alt etmesi daha da mühim bir kırılmaydı. Erdoğan Türkiye'nin Kürt azınlığına karşı tutumunu değiştirecek tarihi reformlar için bastırıyor ve ülkesinin Ermenistan'la sınırını açmak yönünde büyük bir adım attı.

Fakat görev süresi uzadıkça Erdoğan'ın demokratik ilkelere ve Batılı değerlere bağlılığının tam olmaktan epey uzak olduğu açık hale geliyor. Türkiye'nin AB'ye katılma umutları azaldıkça, hükümetin dış politikası vahim bir değişim geçiriyor: İsrail'e yönelik keskin ithamlara, İran, Suriye ve Sudan'ın sabıkalı muktedirleriyle giderek artan bir yakınlaşma eşlik ediyor.

Erdoğan geçenlerde, Darfur'da savaş suçları işlemekle itham edilen Sudan Devlet Başkanı Ömer Hasan Beşir'in Türkiye'de sıcak karşılandığını, çünkü 'bir Müslüman'ın asla soykırım yapamayacağını' söyledi.

İkinci en büyük gazetedeki dönüşüm manidar
Erdoğan'ın Türk medyasına muamelesi daha da endişe verici. Türkiye'nin geleneksel laik nizamının bir parçasını oluşturan medya holdinglerinin hükümetine karşı husumetinden rahatsız olan başbakan ve destekçileri, giderek sertleşen önlemlere başvuruyor. İki yıl önce ülkenin en büyük ikinci gazetesinin zorla satışı, Erdoğan'ın damadının başında bulunduğu bir şirketin bu gazeteyi almasıyla sonuçlandı.

Vaktiyle eleştirel olan gazete bugün haliyle hükümet yanlısı. Hükümet şimdi de Türkiye'nin en büyük medya şirketi olan Doğan Yayın'ı yok etmek tehdidi savuruyor. Bünyesinde yedi gazete, 28 dergi ve üç televizyon kanalını barındıran (buna CNN'in Türk versiyonu da dahil) holding, eski hesaplara yönelik soru işareti uyandıran denetimlere dayanan ve giderek artan bir vergi cezası silsilesiyle vuruldu. Eylül'de kesilen en son ceza şu an 3.3 milyar dolar civarında; Doğan Yayın ve ana şirketinin değerinden yüksek bir meblağ bu.

AB'nin şiddetli eleştirileriyle yüz yüze kalan Erdoğan ve dışişleri bakanı vergi cezalarının 'teknik bir mesele' olduğunda ısrar ediyor; bir söyleşide başbakan bunları, Al Capone'a verilen vergi cezalarıyla kıyasladı. Başbakan böylece istemeyerek de olsa, manidar bir paralellik kurmuş oldu. Erdoğan'ın asıl sorunu şirketin vergi kaçırdığına dair iddialar değil, hükümetine yönelik sert haberler yapması - bunların başında da, AKP'ye yasadışı para aktarmış olabileceği öne sürülen İslami bir yardım derneğine dair haberler geliyor.

'Müslüman demokrasi' imajı hızla kararıyor
Türk gazeteciler, mesleğin her alanında üzerlerine bir korku gölgesi çöktüğünü söylüyor. Editörler otosansür uyguluyor. Son yıllarda hükümet tarafından telefonu dinlenen 100 binden fazla insanın arasında birçok gazetecinin de olduğuna inanılıyor. Bazı insanlar, ki buna Doğan Yayın'ın baş yöneticisi de dahil, darbe planı iddialarıyla ilgili şaibeli bir soruşturma çerçevesinde süpürülüp temizleniyor.

Erdoğan ve partisi, bir zamanlar Washington'da birçok kişi tarafından dindar Müslümanların demokratik siyaseti nasıl uygulayabileceğine dair bir model gibi görülüyordu. Bu imaj hızla kararıyor. Söz konusu imajın tamamen yok olmaması için Erdoğan, Müslüman diktatörlerin sırtını sıvazlamaktan ve onların ülke içi muhalefeti susturma uygulamalarını örnek almaktan vazgeçmeli. (Başyazı, 23 Kasım 2009)

Kaynak: Radikal