Yeni dönem üzerinde, başka bir ifadeyle, bir genel seçimin ardından ortaya çıkacak siyasi tablo hakkında neler söyleyebiliriz?
Mesela AK Parti’de Murat Başesgioğlu’nun istifası; söylendiği gibi ardından yeni istifalar da gelecekse, bu yeni döneme ait bir işaret kabul edilebilir mi?

AK Parti’nin 2002 seçimlerinde Meclis’e getirdiği kadro, bir yandan Milli Görüş hareketi içindeki gelenekçi-yenilikçi çatışmasının öne çıkan aktörlerini yansıtıyordu. Öte yandan 28 Şubat tecrübesinde Necmettin Erbakan’ın Refah Partisi ile yola devam edemeyen ve genel anlamda ‘merkez sağ’a yakın birtakım isimler de bu kadroda yerini aldı. Doğrusu bunların bir bölümü, neredeyse biz dünyaya geldiğimizden bu yana bakan ya da milletvekili olarak siyasette var olan isimlerdi. Hala da aynı konumdalar.

***

2007 yılı genel seçimlerinde AK Parti listesinde sürprizler vardı. Yakın geçmişte ön planda olan kimi isimler dışarıda kalmıştı. Bu durumu bin bir türlü gerekçeyle yorumlayanlar oldu. Yenilenme ihtiyacı diyenler, meşhur Dolmabahçe görüşmesine atıfta bulunanlar, parti içindeki bir takım çekişmelere dayandıranlar vs. Kuşkusuz bu listede kimin yeralıp almadığının asıl gerekçelerine sahip olan tek isim Başbakan Tayyip Erdoğan.

2007’den bugüne siyaset koridorlarında beklenmedik pek çok önemli gelişme yaşandı. AK Parti, özellikle de Erdoğan, çok önemli badireler atlattı. Bir kısmıyla da hala boğuşmak durumunda.

Kuşkusuz bu süreçte kimin nerede ve nasıl durduğu, kimin kendisinden bekleneneni ne kadar yerine getirdiği, AK Parti’nin yeni listesine damgasını vuracak. Keza 2007’dekinden çok farklı şartlarda olsa bile, cumhurbaşkanlığı tartışmaları da AK Parti’nin bulunduğu alanda ciddi bir etki oluşturacak.

Başbakan Erdoğan, bu tür süreçleri inanılmaz bir sabırla, bir o kadar da gizlilikle yönetti bugüne kadar. Bunu sadece ‘lider sultası, istediğini yapar elbette’ gibi değerlendirmek açıklayıcı görünmüyor. Erdoğan’ın ‘zamanın ruhu’na uygun liste yapma konusunda ciddi bir başarısı olduğunu teslim etmek lazım. 2007 listesinde ciddi bir değişim yaşanmıştı. Bu defa da öyle olma ihtimali çok güçlü.

O halde yakın geleceği okumak için doğru soru, ‘zamanın ruhu’nun siyaseti nasıl etkilediği ve liderlerin bunu seçim sürecine nasıl uyarlayacağı. Açılım süreci ve onunla bağlantılı olarak Kürt sorunu, demokratikleşme, parçalı değil, bütünü toplumun önüne sunan bir anayasa girişimi. Elbette tüm bunları gölgede bırakacak kadar hızlı gelişen yeni dış politika.

***

Murat Başesgioğlu, gerek bakanlık yaptığı dönemlerde, gerekse milletvekilliği sırasında sessiz ve geri planda durmayı tercih eden bir isimdi. Partiden kopuşunun örgütlü bir ayrılık olduğunu düşündürecek bir faaliyetine en azından kendi payıma rastlamadım. Ancak giderek ısınan siyasetin, yola devam etmek isteyen siyasetçiler açısından bir ateş çemberine dönüştüğünü de kabul etmek gerekiyor.

Söylendiğinin aksine, Erdoğan, açılım sürecini başlatarak aslında siyaseten büyük risk aldı. Bu cesaretin ne denli önemli olduğunun, bugünün sıcak şartlarında doğru değerlendirilmesi çok zor. Ancak yakıcı sorun varlığını korudukça, Başbakan’ın bu hamlesinin değeri daha iyi anlaşılacak.

Açılım gibi kritik konularda AK Parti’de belli bir kesimin ikna olmadığı açık. Hiç olmazsa büyük sorunları çözmenin, her zaman büyük fedakarlık gerektirdiğini düşünerek geleceğe bakmayı deneseler.


Kaynak: Star