Türkiye'yle Kuzey Irak arasında PKK yüzünden yaşanan krizi, İsrail'in Lübnan'ı geçmişte FKÖ nedeniyle işgal etmesine benzetirsek, ABD'nin ikiyüzlülüğü açığa çıkıyor. Lübnan işgalini desteklemiş Washington, bugün Türkiye'yi harekât düzenlememeye çağıracak konumda değil
Kuzey Irak'taki 'Türk senaryosu' yeni değil, Güney Lübnan'daki 'Filistin senaryosu'na tam olarak uygun bir tablo. Konunun daha iyi anlaşılması için isimleri değiştirmek yeterli. Bu bağlamda, Yaser Arafat ismi Abdullah Öcalan'la, Filistin direnişi Kürt direnişiyle, Güney Lübnan Kuzey Irak'la ve İsrail de Türkiye'yle yer değiştiriyor. Rolü değişen tek aktörse ABD. Zira ABD, İsrail'in Filistin güçlerinin izini sürme gerekçesiyle Lübnan'ın içlerinde yaptığı operasyonların her zaman arkasında duruyordu. Fakat bugün Kürt güçlerinin (PKK) Irak içinde izinin sürülmesi kararında Türkiye'ye karşı.
Kürt-Filistinli farkı...
Lübnanlılar Filistin direnişiyle duygusal bağlar kurmasaydı direniş Lübnan'da sığınak bulamazdı. Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) bu duygusal bağı örgütü Lübnan içinde ikinci bir devlete dönüştürecek derecede kullandı. Hatta Lübnan devletini aşarak ve onun güvenlik, siyaset ve hatta egemenlik açısından görevlerini geçersiz kılarak daha da ileriye gitti.
Iraklı Kürtler de PKK'ya duygusal yakınlık beslemeseydi örgüt eylemleri için Kuzey Irak'ı sığınak ve üs olarak kullanamazdı. Bazı Lübnanlıların FKÖ'ye, Iraklı Kürtlerin de PKK'ya duygusal yakınlık duyması arasındaki bir farksa şu: FKÖ'yle duygusal bağ kuran Lübnanlılar Filistinli değil, Kuzey Irak'ta PKK'ya sevgi besleyenlerse her şeyden önce Kürt.
Dahası, Filistin taşkınlıklarını uzun süre görmezden gelen Lübnanlılar kesinlikle, Lübnan devletinin aleyhine olacak bir Filistin devletinin kurulması eğiliminde olmadı. Bu durum Irak Kürdistanı'nda farklı. Kürtler İran, Türkiye, Irak ve Suriye'deki Kürt parçalanmışlığını tek bir devlet içinde birleştiren ulusal bir Kürt devleti kurmak istiyor. ABD'nin rolü burada ortaya çıkıyor. Zira ABD daima Filistin direnişine, onun Lübnan'daki ulusal projesine ve eylemlerine karşıydı.
Fakat ABD bugün Kürdistan'ı Irak'a açtığı savaşın tek olumlu meyvesi olarak görüyor. Bu yüzden bu meyvenin üzerinde duruyor ve NATO müttefiki Türkiye'nin stratejik çıkarlarının aleyhine olsa bile bölgeyi savunuyor.
İsrail, Filistinlilerin eylemlerine misilleme gerekçesiyle Lübnan'daki mülteci kamplarını bombaladı, Beyrut'un göbeğinde komando operasyonları yaptı, Beyrut havaalanını vurdu ve sivil bir Lübnan filosunu batırdı. 1978'de Güney Lübnan'ı ve Batı Beka'yı işgal ederek daha da ileri gitti. Ardından 1982'de Beyrut'u işgal etti. Çekilmesini öngören 425 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararına rağmen doğrudan veya dolaylı ABD desteğiyle çekilmedi; ta ki Lübnan direnişi kendisini 2000'de alçaltıcı bir şekilde çekilmeye zorlayana dek...
Görünen o ki Türkiye aynı senaryoyla hareket etmeye aday. Fakat Amerikan koruması nasıl gelecek? Kendisini Güvenlik Konseyi kınamasından koruyacak Amerikan vetosu nerede? ABD'nin mevcut tutumu, Türkiye'nin Kuzey Irak'ı işgal etmekte ısrar etmesi durumunda kınama kararının çıkmasının arkasında bizzat kendisinin olabileceği mesajı veriyor.
Lübnan'da ülkenin bağımsızlığını ve egemenliğini çiğneyen askeri eylemlerin arkasında sadece İsrail'in askeri üstünlüğü yoktu. İsrail UNIFIL'in gözü önünde yaptığı uçuşlarla bu bağımsızlığı ve egemenliği bugün dahi ihlal etse de, askeri üstünlüğün yanı sıra Amerika'nın manevi ve siyasi desteğine de sahip.
Hiç şüphesiz Türkiye de Irak'a karşı büyük askeri bir üstünlüğe sahip, ancak Amerikan desteğine ihtiyaç duyuyor. Bu durum Kuzey Irak'taki Türk senaryosunun, Güney Lübnan'daki İsrail senaryosundan farklı bir sonu olacağına işaret.
Doğal olarak ABD, Türk misillemesine karşı çıkışını Türkiye'nin Irak'ın egemenliğini ihlal etmesiyle gerekçelendiremez. Zira Irak'ın egemenliği Amerikan işgaliyle kemiklerine kadar çiğnenmiş zaten. Afganistan'daki Amerikan işgali de, kendi ulusal güvenliğine saldırmakla suçlananlara ulaşmak için okyanus ve kıtaların aşılmasıyla temsil edilen bir misilleme. Dahası İsrail'in Filistin direnişi ve Lübnan direnişini ortadan kaldırma gerekçesiyle Lübnan'a yönelik işgal dizisi ve saldırıları, bağımsız Lübnan devletinin egemenliğini çiğnemiyor muydu?
Bölme planını boşa çıkarabilir
Bu karşılaştırmada bir başka ironi daha var: İsrail 1982'de Filistin direnişini vurma gerekçesiyle Lübnan'ı işgal ettiğinde, aslında Lübnan'ın birliğini parçalamak istiyordu. Bu parçalanma, İsrail'in 1980'lerdeki stratejisinin, yani bütün Arap bölgesinin din, mezhep ve etnik temelli devletçiklere bölünmesi planının hayata geçirilmesinin başlangıcı olacaktı. Lübnanlılar son anda birlik sağlamasaydı İsrail az daha başarı elde ediyordu. Lübnan bölünme planına direndi. İsrail'i çekilmeye zorladı ancak İsrail planı bırakmadı. Şu an Irak kapısından bu planı yeniden gündeme getiriyor.
Türk misillemesi bu noktada farklı. Zira bu misilleme bölgeyi parçalama planı çerçevesinde gerçekleşmiyor aksine amacı tam tersi. Hatta belki de, bir Kürdistan devletinin kurulmasına yönelik planı başarısız kılarak bu bölünme planını boşa çıkarabilir.
Bu devletin kurulması Irak'ın bir parçasının koparılması ve komşu ülkelerden koparılacak diğer parçalara eklenmesini öngörüyor.
Harekât değil siyaset gerek
PKK'nın gizlendiği Kuzey Irak'taki dağlık tepeler, FKÖ'nün Güney Lübnan'da gizlendiği tepelere benziyor. Türkiye, İsrail'in Lübnan'ın bazı bölgelerini yerle bir ettiği gibi Irak'ın bu kısmını yerle bir edebilir. Ancak bölgeyi tıpkı İsrail'in Lübnan'da başına geldiği gibi kontrol altına alamaz ve halkını sonsuza kadar göç ettiremez. Zira askeri operasyon siyasi ve diplomatik çözümlerin önünü kesebilir ve sahiplerinin pişman olacağı ortamlar dayatabilir.
İsrail, çekilme yönteminde görüldüğü gibi Lübnan'ı işgal etmesinden dolayı pişman olmadı mı? ABD Afganistan'ı işgal ettiği için pişman değil mi? Taliban şu an Tora Bora mağaralarından Kâbil'in yollarına çıkmaya başladı. İsrail Gazze ve Batı Şeria işgaliyle daha fazla intihar eylemi ve intifadadan başka neye yol açtı? Türkiye'nin Kuzey Irak'ta yapmaya hazırlandığı şeyler, uzun vadeli bir bakış ve siyasi hesaplar gerektiriyor. Bu hesaplar bölgenin benzer deneyimlerinin gölgesinde yapılmalı. Fakat ABD ve İsrail askeri güç küstahlığı üzerine kurulu misilleme siyasetinin öldürücü hatalarına boğulmuşken Türkiye'ye bu tür tavsiyelerde bulunamaz.
Kaynak: Radikal