Kırgızistan’da yüzlerce kişinin ölümüne yol açan kanlı olaylardan sonra, ABD uluslararası soruşturma talep etmişti. Zira Kurmanbek Bakiyev, ABD’ye ülkedeki askeri üssü kullanma yetkisi veren anlaşmayı yenilemeyeceği yönünde Rusya’ya verdiği sözden dönmesinin ardından düşürüldü. Bu nedenle uluslararası soruşturma talebinin amacı Moskova’yı suçlayan kanıtlara ulaşmak. Dolayısıyla soruşturmanın uluslararası olması mantıklı. Fakat mantıksızlık şurada: İsrail’in Özgürlük Filosu’na karşı uluslararası sularda yaptığı korsan eylemin ardından ABD BM’nin uluslararası soruşturma talebine karşı çıktı ve İsrail’in kendi kendini soruşturmasını desteklemedi.

ABD Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin başsavcısının, Sudan Devlet Başkanı Ömer Beşir’in Darfur’da savaş suçları işlediği gerekçesiyle yargılanması talebini de destekledi. Bu suçlamaya dair hiçbir soruşturma yapılmamasına, Afrika Birliği, Arap Birliği ve İslam Konferansı Örgütü’nün suçlamayı hatalı bulmasına rağmen, ABD Beşir’in yargılanmasını talep eden kampanyaya önderlik ediyor. Fakat Washington İsrail’in Gazze savaşında işlediği savaş suçlarını kınamayı reddediyor. Yahudi yargıç Richard Goldstone’un başkanlık ettiği uluslararası soruşturma komisyonunun bu suçları teyit etmesine rağmen, ABD herhangi İsrailli yetkilinin tutuklanmasını hedefleyen her girişime karşı koydu.

İran’ın nükleer sorunu BM Güvenlik Konseyi’ne geldiğindeyse, ABD İran’a karşı Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’na (NPT) aykırı davrandığı gerekçesiyle uluslararası dayatılması yönündeki kampanyaya liderlik etti. İran’ın defalarca nükleer silah üretme niyetinde olmadığını açıklamasına rağmen yaptırım kararı alındı. Fakat ABD İsrail’in nükleer silahlarıyla ilgili dosyayı açmadı. Oysa ABD, Avrupa ülkeleri, Rusya ve Çin İsrail’in 200’den fazla nükleer başlığın yanı sıra menzilleri Fas ve Pakistan’ı uzanan füzelere sahip olduğunu biliyor. İran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’yla işbirliği yapıp tesislerini denetçilere açmasına, İsrail’inse NPT üyesi olmadığı gerekçesiyle tesislerini açmayı reddetmesine rağmen, sadece İran kınanıyor. Obama buna rağmen yönetiminin bu soruna yönelik tutumunda bir çifte standart olmadığını ifade ediyor!

Türkiye, özgürlük filosu suçunun ardından İsrail’den ‘özür dilemesini’ istedi. Fakat İsrail özrün sorumluluğu kabul etmek anlamına geleceğini bildiği için bunu reddetti. ABD şu an İsrail’le ilişkilerinde yaşanan kötüleşmeye nokta koyması için Türkiye’ye baskı yapıyor. PKK’nın Türk güçlerine ağır darbeler vurmaktaki başarısının Türk-İsrail ilişkilerindeki kötüleşmeyle eş zamanlı meydana gelmesi tesadüf olmayabilir. Zira Türk-İsrail balayı sırasında taraflar arasında kapsamlı istihbarat işbirliği vardı. Şu an tablo altüst oldu. Bazı Türk askeri mevziler konusunda PKK’ya bilgi sızdırılmasının arkasında İsrail istihbaratının olduğuna dair bir endişe var.

Obama Kahire’de ünlü konuşmasını yaptığında, geçmişte hiçbir ABD başkanından benzerini duyulmamış vaatler ‘şakımıştı’. Kendisi siyasi çözümü harekete geçirmeye çalıştı. Fakat İsrail yerleşimleri artırma kararıyla bu girişimin yolunu kesti. Siyonist lobi Obama’nın bileğini büktü. ABD’nin yerleşimleri ve hatta Gazze ablukasını istemediği doğru, ancak bu yönetim İsrail’in uluslararası hukuka, insan haklarına ve ABD’nin övündüğü ilkelere aykırı davranması sebebiyle kınanmasına veya hakkında yaptırım kararları alınmasına daima karşı çıkıyor. Obama çifte standart tuzağına düştüğünü nasıl inkâr edebilir? (Lübnan gazetesi Müstakbel, 12 Temmuz 2010)

Kaynak: Radikal