Parçalanan hayatlarını toparlamak için Iraklılara yardım etmek, trajik bir maceraya girişip Irak'ın düzenini yerle bir eden Bush yönetiminin ahlaki görevi. ABD, çekilme tartışmalarını ve 'yeni askeri çözümleri' bir kenara bırakıp, ülkede toplumsal uzlaşı sağlanmasına yardım etmeli
Kongre, Amerikan askerlerinin Irak'tan ne zaman ve nasıl çekileceğini tartışırken, herkesin yanıtlaması gereken en can alıcı soru şu: ABD çekildikten sonra ardında nasıl bir Irak bırakacak? Bush yönetiminin trajik macerası yüzünden Irak paramparça olmuş, toplumsal düzeni yıkılmış, milyonlarca Iraklı da mutlak bir umutsuzluk içine sürüklenmişken, yeniden medeni bir toplum kurmaları ve parçalanan hayatlarını toparlamaları için Irak halkına yardım etmek Amerika'nın ahlaki görevi.
Hızlı çekilme felaketle eşdeğer
Kongre'deki tartışma bu bağlamda yürütülmeli. Amerikan birliklerinin Irak'tan üç, altı, dokuz ay, belki de bir ya da iki yıl içinde çekilmesi gerektiğine değil, Amerika'nın Irak toplumunun tümden parçalanmasını önleyecek biçimde buradaki korkunç iç savaşı bitirmek için nasıl yardım etmesi gerektiğine odaklanmalı ki, böylelikle tüm Ortadoğu'yu hızla kanlı bir kargaşaya sürükleyebilecek Sünni-Şii çatışmasında şiddetin dozunun daha da artmasından kaçınılsın. Hızlı bir çekilmeden yana olan Demokratlar ve onlara katılan bazı Cumhuriyetçiler bunun sonuçlarının ne olacağı konusundaki değerlendirmelerinde son derece yanılıyor. Bu durumda en muhtemel senaryo Irak'ın anarşiye sürüklenmesi ve felaket boyutlarında bölgesel bir savaşın patlak vermesi olur. Diğer yandan başkanın siyasetine hâlâ destek veren Cumhuriyetçi Kongre üyeleriyse savaşın yaklaşık beş yıldır sürmesine rağmen ortada ümitsiz bir başarısızlık olduğunun farkında değiller ya da bunu kabullenemiyorlar.
Herhangi bir ilerleme emaresi olmadan soruna askeri bir çözüm bulunamaz, zira hiçbir askeri yığınak nihai biçimde isyanın üstesinden gelip, mezhep çatışmalarını bitiremez. Bağdat'ın içinde ve çevresinde şiddetin dozunda bir düşüş yaşanacaksa da bu en iyi ihtimalle geçici olacaktır. Hem de gerçekleşeceği şüpheli bu durumda çok sayıda Amerikan askeri hayatını kaybeder. Sünni asiler ve Şii milisler ne zaman çekileceklerini, birbirlerine yönelik kanlı çatışmaları ne zaman ve nasıl yeniden şiddetlendireceklerini gayet iyi biliyorlar. İki tarafın da enerjisi tükenmiş değil ve her iki taraf da aslında kendi konumunu önemli ölçüde güçlendirebileceğini düşünüyor. Özellikle Sünniler Amerikalıların ayrılmasından sonra yeniden iktidarı ele geçirebileceklerine inanırken, Şiiler ne pahasına olursa olsun iktidardaki konumlarını güçlendirmek istiyor.
Irak'taki asker sayısını artırmaktaki niyet Amerikalıların yerini alması için Irak güvenlik güçleri ve ordusunu eğitmek ve daha iyi hazırlamak amacıyla ABD'nin komutanlarıyla Maliki hükümetine daha fazla zaman tanımaksa, bu da başka bir çılgınlık demektir. Öncelikle her iki kurum da Şiilerin hâkimiyetinde ve Şii milisler bunların içine sızmış durumda. Aşiret bağları ve dini aidiyet bu kurumlardakilerin faaliyetlerinin arkasındaki ana saik ve yönetimin toplumsal, kültürel ve siyasal açıdan kökleşmiş bu davranış biçimini değiştirmek için yapabileceği fazla bir şey yok. Irak güvenlik güçleri mensupları pek çok kez Sünni sivillere yönelik şiddet eylemlerine doğrudan katıldı. İki mezhep arasındaki nefret ve kanlı çekişmenin azalacağına dair kesinlikle tek bir kanıt yok, özellikle de iktidar mücadelesinin sonucu henüz kesinleşmemiş ve her iki mezhep de karşı taraf yüzünden hayatta kalma korkusu yaşarken.
Bu iyimserliğin kaynağı ne?
Bu da bizi ABD yönetiminin üçüncü yanılgısına getiriyor. ABD Başkanı gönlünden geçenler üzerinde yükselen bir strateji kabul etme eğiliminde ki, Başkan Yardımcısı da bunu destekliyor. Söz konusu eğilim son dönemde en belirgin biçimde Başkan Bush'un kanunları uygulaması ve Sünnilerle siyasi uzlaşma yönünde somut adımlar atması için Maliki hükümetini zorlama çabalarında görüldü. Buna karşılık herkes, yani Kongre liderleri, Irak'taki Amerikan komutanları, hatta yönetimin kendi üyelerini bile Maliki hükümetinin bunu başaramadığı kanısında. Zira başta Dava ve Sciri olmak üzere Şii siyasi partileri Saddam Hüseyin'in onyıllarca süren zulmünden sonra kazandıkları güçten feragat etmeye niyetli değil. Maliki de Nelson Mandela değil. Affedip unutmak Irak Başbakanı'nın sözlüğünde bulunmuyor. Bunun yanında Maliki siyasi uzlaşma yönünde adım atmaya karar verse bile kendi partisi içindeki şahinler çabalarını baltalayacaktır. Genelkurmay başkanı adayı Amiral Michael G. Mullen 31 Temmuz'da Senato Silahlı Hizmetler Komitesi önünde verdiği ifadede 'asker sayısı ne kadar artırılsa da, ne kadar zaman yaratılsa da fazla bir değişiklik yaşanmayacağını' söyledi. Ayrıca Irak'ın en büyük Sünni partisi olası bir uzlaşmaya ciddi darbe vurarak hükümetten çekildi. Yönetim, Maliki, Şii milisler ve Şii siyasi partiler arasındaki çekişmeye dair bizim bildiklerimizi biliyor; dolayısıyla, iyimserliğinin nereden kaynaklandığını sorgulamak gerekiyor.
Hal böyleyken Kongre'nin önündeki seçenek nedir? Odağında Sünnilerin kendi kendilerini yöneteceği bir bölgenin kurulması bulunan yeni bir stratejiye gerek var; ben dört yıldan uzun bir süredir bunu savunuyorum. ABD hâkim konumda oldukları üç vilayette kendi idarelerini kurmaları için Sünnileri ikna etmeli ve Kongre de onlara başlangıçta gerekli ekonomik yardımı sağlayıp, kendilerini korumaları için gerekli askeri olanakları ve ekipmanları sunmalı.
Gevşek federal bağlar işe yarar
Sünni bölgesinin uzun vadede ekonomik varlığını sürdürmek adına şart olan petrol yasasını çıkarması için ABD geçiş döneminde Maliki hükümeti üzerinde tüm ağırlığını kullanmalı; buna onu iktidardan indirme tehdidi de dahil.
Zaman içinde, belki de 10-15 yıl sonra Kürt, Sünni ve Şii bölgeleri gevşek federal bağlar içinde kendilerini uygun gördükleri biçimde yönetirken, gereklilikten dolayı birbirlerine yakınlaşıp, farklılıklarını ve acılarını uzlaşarak aşmaya başlayacaklar. Yönetim ve Kongre ne kadar hızlı bu sonuç yönünde politikalar benimserse Irak'taki kıyım o kadar erken sona erer. Bununla birlikte bölgesel felaket ihtimali azalırken, ABD birlikleri de belli bir saygınlıkla buradan çekilebilir. Amerika, Irak halkına bunu borçlu.
Kaynak: Radikal