El Fetih'in beceriksizliği, yolsuzluğu, İsrail'in dar görüşlülüğü ve Bush yönetiminin yanlış politikaları nedeniyle Hamas şu an Gazze Şeridi'nin kontrolünü ele geçirdi. 
  
İsrail, Filistin Kurtuluş Örgütü'nün dengelenmesi için çalışıyordu ve 1980'li yılların ortalarında Hamas'ın örgütleyicilerine yardım eli uzattı; el Fetih de hoşnutsuzluk ve militanlığı teşvik edecek şekilde Arafat yönetimi altında daimi bir yolsuzlukla birleşen bir ahlaksız yönetim şekli belirledi, Bush yönetiminin saf ve bağnaz bir şekilde 2006 Ocak ayında sonuçları gözetmeksizin Abbas ve Olmert'in önerilerine kulak asmadan Filistin'de seçimler düzenlenmesi baskısı ve Mısır'ın son on yıldır Gazze'ye silah ve patlayıcı kaçırılmasına göz yumması bugünkü üzücü duruma gelinmesinde en önemli payları aldı.

Sonuç, sonradan idrak edilebilecek bir sürecin ürünü değil. Bu tür politikaların etkileri öngörülebilir ve bu sayfalarda ya da diğer yorumcuların kalemlerinden yıllardır takip edilebilir. On yıllardır süren yolsuzluklar ve şartlar Filistinlilerin daha iyi bir gelecek için var olan tüm umutlarını yok etti, onları canlarından bezdirdi. Ve, Filistin Otoritesi'nin bunları önemsememesi, sadece kaynakları ve güç kullanımını suiistimal etmesi, akrabalarını kayırması nedeniyle Hamas oluşan boşluğu doldurma fırsatını eline geçirmiş oldu. Bu, diğerlerine yaşam hakkı tanınması demekti, gençlere anlayabilecekleri bir dava için yaşamaları ya da ölmeleri için bir sebep teşkil ediyordu.

İsrail, El Fetih'i destekliyor...

Elbette bunların hiçbiri, Hamas'ın aşırıcılığını ve militanlığını meşrulaştırmaz, İsrail'i ortadan kaldırma niyetlerinden bahsetmiyorum bile. Aslında, Hamas takipçilerine kurtuluş umudu getirmişken İsrail'i yok etme kararlılığı göstermesi gibi elde edilmesi neredeyse imkansız bir hedefe kilitlenmeleri onların sonunu getirecektir. Ve, bu öngörülebilir bir sondur. Bu nedenle, Hamas liderleri şimdi kendilerine şu soruyu sormalıdır: Biz buraya nereden geliyoruz? Gazze'nin kontrolünü ele geçirerek, burayı insanların barış ve güvenlik içinde yaşayabileceği, ekonomik açıdan kendi ayakları üzerinde durabileceği bir yer haline dönüştürmek ayrı bir sorun zaten. İsrail, insani nedenlerden ötürü Gazze'nin temel ihtiyaçlarını ve gerekliliklerini karşılasa bile, bölgeyi tıkayıp Hamas liderliğini adım adım yok edebilir. Hamas'ın karşılaşacağı bir diğer büyük problem ise, Birleşik Devletler ve İsrail'den artarak gelen baskılar ve kendi çıkarlarını korumak olacaktır. Mısır da bu ülkelerden gelen baskılar sonucunda Gazze'ye silah kaçakçılığına son vermek zorunda kalabilir.

Bu aşikar nedenlerden ötürü, Hamas şimdi gücünü çabuk bir biçimde pekiştirme yoluna gidecektir. Bunu yaparken de, Hamaslı liderlerin isteyecekleri en son şey İsraillilerin provoke edilmesidir. Gazze'nin tam kontrolünü elinde tutan Hamas, ılımlılık gösterme ile İsrail'e karşı şiddet eylemlerini artırma baskısı arasında bir seçim yapmak zorunda. Kararsızlık süreci içerisinde, Hamas'ın ılımlı ve aşırıcı kanatları arasındaki çatışma da yoğunlaşacaktır. Ilımlılar, geçici bir süreliğine olsa bile İsrail ile ilişkilerde bir uzlaşı arayacaktır ki onlar, roket ateşlenmesine son vererek ve belki de kaçırılan İsrailli asker Shalit'in serbest bırakılmasını müzakere etmeye yanaşarak şimdiden bu yönde duyargalarını açmış durumda. Zaferle sarhoş olan ve durumu şimdilik kendi lehlerine çeviren aşırıcılar da, muhtemelen ılımlılarla eşit oranda Batı Şeria'daki Filistin Otoritesi'ne karşı mücadele edilmesi için baskı yapacak ve böylece İsrail'in askeri gazabını davet edeceklerdir.

İsrail içinse seçenekler daha net görünüyor. Filistin birlik hükümeti adı verilen yapı çözüldüğü için, İsrail şimdi Batı Şeria'ya odaklanabilir ve Filistin Otoritesi Başkanı Mahmud Abbas ile ortak çalışabilir. İsrail'in bu dikkatli odaklanışı sadece Hamas'ın Batı Şeria'da varlığını güçlendirmesinin ve genişletmesinin önüne geçmeyecek, aynı zamanda direkt ekonomik yardımlarla Abbas'ın desteklenmesini sağlayacak ve onlar üzerindeki gücünü pekiştirecektir. Aynı şekilde, İsrail Batı Şeria'daki Filistinlilere yönelik uygulanan ekonomik ambargoyu hafifletmede ekstra adımlar atmada kendisini serbest hissetmeli. Bunu, belli riskler alma pahasına yapmalı, böylece iki bölge arasındaki zıtlık şeffaf bir biçimde ortaya çıkacaktır. Eğer, bu adımlar gerçekleştirilirse iki Filistin toplumunun meydana getirilmesi halinde el Fetih kampının ılımlı tavrının nasıl da barış, ilerleme, refah getirdiği, şiddet içeren direnişin ise umutsuzluktan başka hiçbir şey getirmediği herkese gösterilebilir. Tüm bu gelişmelerde bir umut ışığı görmek mümkün; ancak Ortadoğu'da devam eden trajedi içinde bu olayların bir başka üzücü bölümü temsil etme ihtimali de bulunuyor. En muhtemel sonuç ne peki? Bölgedeki ana oyuncuların, özellikle Birleşik Devletler'in, İsrail, Mısır ve Filistinlilerin geçmişteki deneyimlerinden herhangi bir ders alıp almadıkları konusunda emin değilim doğrusu.

Filistin topraklarında cereyan eden olaylar ve yeni tablo hem uğursuz gelişmeleri beraberinde getirme potansiyeli taşıyor hem de İsrail-Filistin çatışması dinamiklerinde olumlu bir değişim fırsatı oluşturuyor. Hamas'ın Gazze'yi ele geçirmesi, İsrail ve Birleşik Devletler'in yeni bir düşünce ve fikir oluşturmayı göz önünde bulundurması gerektiği sonucunu da ortaya çıkarıyor. Mevcut durum, İsrail'in barış sürecini sadece El Fetih ile değil, kuzeye dönerek Suriye ile de diyaloğa geçerek başlatması gerektiğini, böylece Hamas'ın tümüyle izole edilmesini sağlamayı zorunlu kılıyor. Hamas'a gelince, kendi oyunu içinde kalan örgüt İsrail'i kışkırtma çabalarına fazla dayanamayabilir, böylece kendilerinin elde ettiği başarının meyvelerini de tadamaz. Tüm bunlara cevap yakın zamanda gelecektir. Gazze'de yaşayan Filistinlilerin hatırına, umut ediyorum ki ılımlılar zafer kazanır.

Kaynak: Zaman