Yunanistan Avrupalı yetkililer tarafından devasa bütçe açığı nedeniyle eleştiriliyor. Avrupa Merkez Bankası başkanı Jean-Claude Trichet'ten, "Hiçbir hükümet veya devlet bizden özel muamele beklemesin" uyarısı geliyor. Fakat Trichet uzun yıllardır bir çifte standart olduğundan söz etmiyor - fiilen, biri büyük ve güçlü, diğeri daha küçük ve daha güçsüz ülkeler için iki Maastricht anlaşması olduğunu söylemiyor. Fransa borçların gayrı safi milli hasılanın yüzde 3'ünü aşmasına izin vermeme kararıyla AB kuralını ihlal ettiğinde sert laflar edilmekle yetinilmişti.
Elbette Trichet belirlenen sınırları ihlal eden çok sayıda diğer ülkeyle Yunanistan'ın yaptıkları arasında fark olduğunu iddia edebilir. Ortada bir boyut farkı var. Fakat kusur ve sonuçlar açısından da fark var. Yunanistan'ın büyük açıkları avronun istikrarına değil, Yunanlıların geleceğine etkilerde bulunacak - büyük ülkelerden birinin benzer büyüklükte açıklarıysa avronun istikrarına etki ederdi.
Papandreu dürüst davranıyor
Yunanistan'ın açığının büyük bir kısmı, etkisi müsebbibi olmayan birçok ülke tarafından derinden hissedilen küresel resesyonun sonucu. Ancak küresel kriz Yunan ekonomisinin kökü derinlere inen yapısal sorunlarını da açığa vurdu; ülke ekonomisi önceki hükümetle geçen altı yılda daha da bozuldu. Ne yazık ki Avrupalı liderler Yunanistan'ın sorunlarını daha da ağırlaştırdı. Yaptıkları açıklamalar Yunanistan'ın ödemesi gereken faiz oranlarını yükselterek, açıklarını kapatmasını iyice zorlaştırdı.
Oysa tam aksine, Yunanistan'ın yeni hükümetinin çabalarını memnuniyetle karşılamaları gerekirdi. Bu hükümet en azından selefinin mali politikasının dürüstlükten uzak oludğunu itiraf etti. Amerika'nın bankaları gibi, Yunan hükümeti de yakalanmayacağı umuduyla dürüstlükten uzak bir mali sistemi sürdürmeye çalışabilirdi. Fakat ülkenin yeni başbakanı Yorgos Papandreu daima dürüst ve şeffaf bir hükümetten yana tavır sergiliyor. Avrupa bu tür bir liderin işini zorlaştırmak yerine imdadına koşmalı.
Yunanistan Avrupa ailesinin en yoksul ülkelerinden biri. Avrupa projesinin başarısı kısmen bir dayanışma duygusuna dayanıyor ve bu duygu daha az zengin olanların yardımına koşmayı gerektiriyor. Avro oluşturulduğunda birçok iktisatçı istikrar-dayanışma fonlarının yokluğundan dolayı endişeliydi. Avrupa daha iyi bir dayanışma ve istikrara kavuşturma çerçevesi geliştirmiş olsaydı, Avrupa'nın periferisindeki bütçe açıkları daha az olabilir ve buradaki ülkeler o açıklarla daha iyi başa çıkabilirdi.
Ekonomik darboğazlar periferidekileri genellikle daha kötü etkiler - onlar komşularının başarısızlıklarının kurbanıdır. Hep söylenen laftır: ABD hapşırdığında Meksika grip olur. Fakat daha yakın dönemde bu aforizma biçim değiştirdi: Geçen yıl gayrısafi milli hasılasındaki düşüşün de gösterdiği gibi, Meksika artık grip değil zatürree oluyor.
Amerika'nın 'tek pazar'ının başarısının kısmi nedeni bir toplumsal ahenk duygusunun ve bunu destekleyen büyük bir federal bütçesi olması: Ülkenin bir kesimi zorluklar yaşadığında federal harcamanın yönü ihtiyacı olan parçaya yardım edecek biçimde değiştirilebiliyor.
Ağır resesyon riski var
Avrupa, AB'nin o veya bu kesimindeki zayıflıklarla tam olarak başa çıkabilecek bütünsel bir bütçe yapısına henüz sahip olmayabilir, fakat en azından 'zarar vermeme' ilkesini benimsemelidir. Zira Avrupa Merkez Bankası'nın Yunan tahvillerini teminat olarak kabul etmeyeceğini açıklaması zarar verici olacaktır. Bankanın Yunan tahvillerinin derecelendirme kuruluşlarının gözündeki kredi değerine dair hükümler vermesi sorumsuzluk olmakla kalmayacak, aynı zamanda sıkı bir tenkiti de hak edecektir. Etkili düzenleyici sorumluluğun derecelendirme kuruluşlarına bırakılması dünyayı bugünkü bataklığa sürükleyen nedenlerden biridir; ve derecelendirme kuruluşlarının hükümlerinin son derece kusurlu olduğu ortaya çıkmış durumda.
Avrupa'nın ekonomisinin hâla zayıf olduğu bir dönemde, bütçe açığını aşırı hızlı şekilde daraltmak Yunanistan'ı ağır bir resesyona sürükleyecektir. Ayarlamalar daima zaman alır ve daima ıstıraplıdır.
Avrupa Yunanistan için yapısal açık temelinde (yani ülke tam istihdama ulaşabilmiş olsa açığın ne olacağı) belirlediği kısa vadeli bütçe hedeflerini yeniden düzenlemeli. Son yıllarda IMF bile ülkelerin büyük kısmının bütçe hedeflerini birinci derece açık (kırılgan mali piyasaların, faiz ödemelerinin aslında bir ülkenin kontrolü dahilinde olmadığını göz önünde tutarak, net faiz ödemeleri) temelinde yeniden belirliyor.
Yolsuzlukla savaşa destek gerek
AB, Yunanistan hükümetinin dürüstlüğüne ve sağlamlığına, yanı sıra sadece bütçeyi kontrol altına almak değil, bütün bütçe yapısının şeffaflığını artırıp yolsuzluğu azaltmak yönündeki çabalarına destek verebilir ve vermeli de. AB daha da ileri gidebilir: Avrupa Yatırım Bankası gibi kurumlar ülkede, bütçe kesintilerinin deflasyonel etkilerini giderecek yatırımlar yapmalı. IMF nasıl kalkınmakta olan ülkelere destek fonları sağlıyorsa, Avrupa da Yunanistan'ın arkasında durduğunu göstermeli. Bu desteğin kapsamı faiz oranlarını düşürmek ve ülkenin bütçe dengesine ulaşmasını kolaylaştırmak olabilir. AB, avro ve Avrupa dayanışması mefhumu bir kez daha sınavdan geçiyor. Avrupa'nın notu eylemlerinin sertliğine değil, komşusunu desteklemek konusunda sergilediği dayanışma ruhuna göre verilecek.
Amerika'nın da beklenmedik açıkları var, keza dünyanın dört bir tarafındaki birçok ülkenin de. ABD Başkanı Barack Obama gibi Papandreu da kendi eseri olmayan bir ekonomik enkaz devraldı. Her ikisinin de selefi muazzam hatalar yaptı. Her ikisinin selefi de hesapları dürüstçe tutmadı - fakat bu konuda Papandreu'nun selefinin George W. Bush'u solladığını söylemek lazım. Her ikisi de değişim vaat eden bir programla seçildi ve hükümete yeni dürüstlük ve şeffaflık standartları getirdi. Her ikisi de ortaya koydukları ilk vizyondan, yüz yüze kaldıkları ekonomik durumun zorunlulukları nedeniyle taviz verdi.
Avrupa, dayanışması ve demokrasisinin selameti için Papandreu'nun çabalarını elinden gelen her yolla destek-lemeli, hükümetin tasarruf önlemlerinin herkesin hayrına olduğuna ikna edilmesi gereken Yunan halkına sırtını dönmemeli. (Dünya Bankası'nın eski başekonomisti, 2001 Nobel Ekonomi Ödülü sahibi, Columbia Üniversitesi'nde ders veriyor, 25 Ocak 2010)
Kaynak: Radikal