Arap Baharının bugüne değin hakim dış politika ilkelerini yeniden tanımlayan yönü azımsanacak gibi değildir. ABD (her ne kadar tartışmalı da olsa) ulusal güvenlik esasına dayanarak giriştiği Irak ve Afganistan’daki askeri çabalarından geri çekilirken bölgedeki bazı devletlerle insani müdahale adına (belirsizce de olsa) tekrar meşgul oluyor. Ortadoğu’da demokratik inşa, Ortadoğu politikasının kutupyıldızı olarak ulusal çıkarın yerini mi alacak? Arap Baharı, sahiden demokratik inşayı mı temsil etmektedir?
Gitgide beliren fikirbirliğine göre ABD, güvenlik amaçları doğrultusunda bölgedeki gayri-demokratik yönetimlerle işbirliği yaptığı (hep yanlış yolda diye resmedilen) Soğuk Savaş politikalarının bir tür tazmini olarak Ortadoğu’daki devrimci hareketlerle aynı safta durmaya ahlaken mecburdur. Ve sonra, kırılgan yönetimleri uluslararası istikrar adına desteklemek uzun vadede istikrarsızlık yarattı diye iddia ediliyor. Bazı Soğuk Savaş politikalarının maksadı aşarak devam ettiği kabul edilse bile Soğuk Savaş yapısı 30 yıl sürmüş ve Mısır’ın Sovyetler Birliğiyle olan ittifakından vazgeçmesi ve Camp David anlaşmalarını imzalaması gibi nihai stratejik dönüşümleri de tetiklemiştir. Şu an ortaya çıkan model ise – beyan ettiği amaçlara uygun bir ilişki şekli tesis edemediği takdirde – daha baştan doğası gereği istikrarsız olma tehlikesini barındırmaktadır ki beyan ettiği değerleri gark edebilir.
Arap Baharı, gençliğin başını çektiği, liberal demokratik değerler adına yapılan bölgesel bir devrim olarak sunuluyor genelde. Ancak Libya bu güçler tarafından yönetilmiyor halen; ve bir devlet olarak varlığını sürdürmüyor. Seçmen çoğunluğu (muhtemelen kalıcı olarak) ezici bir şekilde İslamcı olan Mısır da öyle. Suriye muhalefetine de demokratlar hâkim görünmüyor. Arap Birliğinde Suriye üzerinde oybirliğine gidenler demokrasi uygulamaları veya demokrasi savunuculuğuyla temayüz etmiş ülkeler değil. Bilakis, Şii ve Sünniler arasındaki bin yıllık ihtilafı ve Şii azınlık üzerinde Sünni hâkimiyetini yeniden talep etme teşebbüsünü yansıtmaktadır bu. Dürziler, Kürtler ve Hıristiyanlar gibi pek çok azınlık grubun Suriye’de rejim değişikliğinden tedirgin olmaları tam olarak bu yüzdendir. Genel sloganları tasdik edip dillendiren farklı farklı şikâyetlerin kesişmesi demokratik bir netice değildir. Zaferle birlikte demokratik bir evrimi imbikten geçirme ve yeni bir otorite mahalli tesis etme ihtiyacı belirecektir. Mevcut düzenin yıkım çapı ne kadar büyük olursa yerel otorite tesisi de o denli güç olduğunu gösterebilir ve güce başvurulması veya evrensel bir ideolojinin dayatılması daha muhtemel olur. Bir toplum ne kadar parçalı bir hal alırsa, batı değerlerini hedef alan, ulusçuluk ve İslamcılıktan mürekkep ortak bir vizyona başvurarak birliği yeşertme ayartıcılığı da o kadar büyük olur.
İlgi ve dikkat süresinin kısa olduğu bir dönemde, devrimlerin dış dünya için - kilit birkaç anda dikkatle izlenip sonra ana hadisenin bitmiş addedildiği - geçici bir internet tecrübesine dönmemesine dikkat etmeliyiz. Devrim hakkındaki hüküm, onun menşeine değil menziline; bildirilerine değil neticelerine göre verilmelidir.
ABD adına Ortadoğu devrimlerine yönelik bir insani müdahale doktrini, bir Amerikan ulusal güvenlik kavramına bağlanmadığı takdirde, sürdürülebilir olmadığını ispatlayacaktır. Müdahaleler bir ülkenin stratejik önemini ve sosyal bütünlüğünü (ve karmaşık hizbi yapısını parçalama ihtimalini) göz önüne almalı ve eski rejimin yerine neyin makul bir şekilde inşa edilebileceğini değerlendirmelidir. Bu yazının kaleme alındığı sırada, radikal devrimcilerle ittifakın tahkim ettiği geleneksel köktenci siyasi güçler sürece egemen olmakla tehdit etmekte ve başlangıç safhasına şeklini veren sosyal-ağ unsurları ise marjinalleşmektedirler.
ABD kamuoyu Vietnam, Irak ve Afganistan’ı dönüştürmek için gerekli çabaların kapsamından zaten irkildiler. Bir Amerikan ulusal çıkarı olduğunu tekzip eden, daha az belli olan bir stratejik dahlin ulus inşasını daha az karmaşıklaştıracağına inanıyor muyuz? Hangi grubun iktidara geleceğiyle ilgili olarak bir tercihimiz var mı? Mekanizma seçimlere dayalı olduğu müddetçe agnostik miyiz? Cevap ikinci şıksa, halkoylamalarının ve hizip merkezli kalıcı çoğunlukların meşrulaştıracağı yeni bir mutlakıyetçiliği yeşertmekten nasıl sakınabiliriz? Hangi netice Amerika’nın bölgedeki ana stratejik çıkarlarına daha uygundur? Kilit ülkelerden stratejik çekilme ve azalan askeri harcamalar ile evrensel insani müdahale doktrinini telif etmek mümkün olacak mı? Arap Baharına yönelik Amerikan dış politikası hakkındaki tartışmalarda bu meseleler neredeyse hiç ele alınmıyor.
Yarım asırdan daha fazla bir süredir ABD’nin Ortadoğu politikasına belli başlı güvenlik amaçları rehberlik etmiştir: Bölgedeki herhangi bir gücün hegemon olarak ortaya çıkmasını engellemek; dünya ekonomisinin işlemesi için hala hayati olan enerji kaynaklarının serbest akışını sağlama almak; Filistinli Araplarla bir anlaşmaya varması dahil İsrail ve komşuları arasında kalıcı bir barışa aracılık etmek. Geçen on yıl zarfında İran, bu üçüne karşı başlıca tehdit oldu. Bölgede bu sonuçlara destek veremeyecek denli çok zayıf ya da fazla Batı karşıtı hükümetlerin ortaya çıkmasına varacak ve ABD ortaklığının artık hoş karşılanmadığı bir süreç – bu hükümetlerin iktidara geldiği seçim mekanizmalarına bakılmaksızın- ABD’nin stratejik kaygılarını uyandırmalıdır. Amerikan politikası insani ve demokratik değerleri teşvikte yaratıcılık sergileyeceği kayda değer bir alana bu genel sınırlar dahilinde sahiptir.
ABD, demokratik seçimle iktidara gelmiş İslamcı yönetimlerle iş yapmaya hazırlıklı olmalıdır. Fakat geleneksel dış politikanın standart ilkelerini takipte yani kendi duruşunu söz konusu yönetimin eylemleriyle Amerikan çıkarlarının aynı çizgide olması şartına bağlamakta da özgürdür.
ABD, Arap ayaklanmaları boyunca devrimci dönüşümlere ayak bağı olmaktan şimdiye değin sakındı. Az bir başarı değildir bu. Fakat başarılı bir yaklaşımın tek bir cüz’üdür bu. İşin sonunda Amerikan politikası da Arap Baharından ortaya çıkan şeyin reformdan geçmiş devletlerin uluslararası düzene ve insani kurumlara karşı sorumluluklarını iyileştirip iyileştirmeyeceğine göre yargılanacaktır.
Kaynak: Washington Post
Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın