Yeni bir dönem başladı… Ama yeni meseleleri tartışmak hâlâ mümkün olamıyor. Hâlâ partiler üzerinden düşünüyor, partiler düzeyinde hareket ediyoruz. Atılan siyasi bir adımın ne olduğundan çok, bu adımın hâlâ kimin tarafından atıldığı sorusunu öne çıkarıyoruz. Kimilerinin peşinde, gizli ajandalar aramaktan, düşünemez, kendimiz gibi olamaz, işe koşulamaz, önümüze bakamaz hale geliyoruz…

Yeni bir dönem başladı…

Ama AK Parti merkezli "güven ve siyaset" tartışmaları bir türlü bitmiyor. "Ondan yana mısın, ona karşı mısın", "onu eleştiriyor musun, eleştirmiyor musun" gibi bildik modern cemaat kriterleri yeniden ortalıkta at koşturuyor.

Ara renkler yine yok ediliyor.

Bir siyasi duruşu ya da durumu desteklemek ile o siyasi bakışın ve ideolojinin parçası olmak yine aynılaştırılıyor.

Yine ülke aydını, ülke yazarı, ülke solcusu bir türlü nerede durduğuna, nerede durması gerektiğine, neyi destekleyip neyi eleştirmesi gerektiğine karar veremiyor, kendisinden emin olamıyor.

5 yıl hükümet etmiş, seçimlerden galip çıkması beklenen bir siyasi partinin "kabul edilir sınırları aşıp" tek başına yüzde 47'lik oy alması, ona oy vermeyenlerin çoğunda bu sonucu kabul edememe halini besliyor.

Böyle olunca, zaten pek zayıf olan toplum tasavvuru, AK Parti'yi ve simgelediği bir değişimi kavrama imkânı olarak iyiden iyiye yok oluyor. Bu değişim ve görünen taşıyıcısı, "bizden olmayan, dolayısıyla doğru olması mümkün olmayan" ve toplumsaldan çok siyasalı ifade eden bir meta haline getiriliyor.

Aklın ve zekânın yerini korku, takıntı alınca, insanların yerine kavramlar düşünmeye başlayınca, ortaya çıkan cehaletle karışık "tehlikeli ve saldırgan bir sarsaklık"tan başkası olmaz.

Nitekim ortalıkta yüzde 53 gibi bir garip laf dolaşıyor…

Örgütlü olmayan, yüzlerce farklı talebi seslendirmiş, bir grup dinamiği oluşturmamış seçmenler, yeni pozitivistlerin elinde bakkal hesabıyla alternatif bir siyasi düşünce, bir toplumsal grup ya da hareket haline getiriliyor.

Belki bunların tümü vasatlığın tezahürleri…

Belki yaşam biçimi tercihini demokrasi sanma hastalığının semptomları…

Belki yarı boş kimlik, hatta kişilik bardaklarını, "kavramlar ve ideolojiler"le doldurma çabası…

Velhasıl belki tümü biraz sanal…

Ama bir o kadar da gerçek ve etkililer…

Yolu kapatıyorlar…

Toplumdaki bazı gelişmeleri, bazı hadiseleri, bazı grupları, bütününden koparıp, bir fanus içinde yeşertiyor, topluma, "işte toplum bu" diye sunuyorlar; yüzde 53 kurgusunda olduğu gibi…

Tehlike ve tehdit havası yayıyorlar…

Düne kadar adli ve adi vakalar olan kimi ikinci sayfa haber konuları, örneğin otobüste namaz molası, bağdaş kurma, tesettür oranı haberlerini manşetlere taşıyor, ülkede ana dalganın bu yönde olduğu havasını veriyorlar…

Siyaset, sivil bir anayasa hazırlığı içinde, belki de 12 Eylül cuntasının hazırladığı bir metnin ve anlayışın son demleri yaşanıyor, yıllardır bu anayasayı ana sorun olarak görenler, şimdi bu değişikliğe bile mesafeli duruyorlar. Şüphe ediyorlar. Hatta AK Parti tehlikesi gözüyle bakıyorlar.

Onlarca yeni unsur içeren, örneğin ırka ve etnisiteye dayalı bir vatandaşlık anlayışını aşan, temel hak ve özgürlükler alanını insan hakları ilkelerine göre genişleten bir anayasa metni öneriliyor. Ama merkez medyanın, sosyal demokrat uzmanların üzerinde durduğu, sadece yeni metnin laiklik ilkesi…

Hastalık diz boyu…

Ve yaygın:

"Türk siyasi tarihinin 12 Eylül'de başladığını sanan, yarı okumuş, ama pek iddialı ve çok ateşli genç merkez medya solcuları"ndan "bu iktidar bana mı yâr olacak başkalarına mı, hemen karar versin…" tarzı bitmez bilmek "Özkök sızlanmaları"na, "Özkök düzeninin (majestelerinin muhalefeti olarak arzı endam eden) eski bankacı liberalleri"nden (majestelerinin iktidarı olarak eline kalem tutuşturulan) "gedikli yazı işleri elemanı köşe yazarları"na ve tozlu tarih kitaplarından fırlamış, toplum fikrinden bihaber, uzaktan biraz Durkheim kokan, "düşünce adamı adayı" yaşlı şairlerine değin, aynı şarkıyı farklı makamlarda okuyan bir "takım…

Yaygınlığına bakmayın, bu hastalığın son safhası ve son titreyiştir…

Buna şüphe yok…

Ardından, tasavvur, düşünce ve gerçek ilke dönemi gelecektir…

Buna da şüphe yok…

 

Kaynak: Yeni Şafak