Sakıp Sabancı Konferansı'nın dördüncüsü yapıldı
Diplomatlar için, "Hiçbir şey söylemeden önce iki kez düşünen insan" diye bir tarif vardır.
Brookings Enstitüsü'ndeki Sakıp Sabancı Konferansı'nda önceki gün diplomat kökenli bazı Amerikalı konuşmacıları dinlerken bu sözü anımsadım.
Özellikle AKP'yi kapatma davası ve asker konusu açıldığı zaman sözcüklerin tartıldığı, daha yutkunarak konuşulduğu dikkatimi çekti.
Demokrasi derken, aynı zamanda araya laiklik sözcüğünü sokarak yapılan ince ayar çabası da suyun yüzüne vuruyordu. Bu durumun, kapatma davasıyla ilgili olarak Başkan Bush yönetiminde esen havayı yansıttığı söylenebilir.
Washington Post'un geçen haftaki başyazısı ilginçti.
Amerikan yönetiminin kapatma davasıyla ilgili pek öyle suya sabuna dokunmayan tutumu eleştiriliyor; ABD'nin demokrasi açısından AB'nin gerisinde kaldığı belirtiliyor; ABD'den ağırlığını Türkiye'de demokrasiden yana koyması ve kapatma halinde Türk-Amerikan ilişkilerinin kötüye gideceğinin şimdiden açıklanması isteniyordu.
Sabancı Üniversitesi'yle Brookings'in işbirliğiyle bu yıl dördüncüsü yapılan konferansın kulisinde esen hava daha farklıydı.
İçeride sözcüklerini sakınarak konuşan bazı diplomatlar, ayaküstü sohbetlerde AKP'nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasının demokrasi bakımından kabul edilemeyeceğini açık bir dille söylüyorlardı.
Konferansın ana konuşmacısı, bu yakınlarda Amerikan Dışişleri'nin üç numaralı koltuğundan emekliye ayrılmış olan Büyükelçi Nicholas Burns'dü.
Türkiye'nin Amerika açısından önemini anlattı. Demokratik, laik, istikrarlı bir Türkiye'yle ABD'nin stratejik ortaklığının altını Balkanlar-Kafkasya-Orta Asya-Ortadoğu bağlamında çizdi.
Enerji güvenliği, PKK ile mücadele, İran, Irak gibi alanlarda Türk-Amerikan ortak çıkarlarından söz etti.
Ve Türkiye'nin niye AB üyesi olması gerektiğine değinirken, Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ile Almanya Başbakanı Merkel'i eleştirdi.
Bunlar klasik satır başlarıydı.
Cumhurbaşkanı Gül'le Başbakan Erdoğan'ın isimlerini birden çok kez anarak onlar hakkında olumlu sözler söyledi ve ikisinin de Washington'daki saygınlığına işaret etti. Bu arada "sivillerin yönetiminde demokrasi" deyimini konuşmasında dört kez vurguladı.
Büyükelçi Burns'e varsayımsal bir soru yönelttim.
Türkiye'de askeri bir müdahale olursa, Washington'un tutumu ne olurdu?
Yanıt kısa geldi:
"Askeri müdahale devri kapandı, o günler artık mazi oldu. Sivillerin yönetiminde güçlü bir demokrasisi, güçlü bir sivil toplumu var Türkiye'nin..."
Bu soruma öğle yemeğinde devam ettim:
"Mazi oldu diyorsunuz ama, geçen yıl 27 Nisan'da bir askeri müdahale daha oldu Türkiye'de. Dolaylıydı ama müdahaleydi. Amacı da Gül'ün Cumhurbaşkanı olmasını engellemekti. Ve siz o tarihte henüz Dışişleri'nde Bakan yardımcısı idiniz. Bakanlıktan, Bush yönetiminden muhtıraya karşı çıkan ilk tepki, demokrasi açısından son derece cılızdı. Şimdi ne düşünüyorsunuz?.."
Bu sorum yanıtsız kaldı.
Burns, kuliste söylediklerini medyanın önünde söylemekten kaçındı.
Buna karşılık, kapatma davası konusunda bir kişi, Brookings Enstitüsü'nden Phil Gordon görüşlerini sakınmadı
Bu ismi bir kenara yazın.
Çünkü, Demokratların Başkan adaylığı neredeyse kesinleşmiş olan Barrack Obama'nın Avrupa danışmanı olarak çalışıyor. Obama, kasımda Başkanlık koltuğuna oturursa, Phil Gordon da Dışişleri Bakan yardımcısı olabilir.
Kendisine AKP'nin kapatılması soruldu. Ama o, bu soruyu askeri müdahale olarak anladı ve öyle yanıtladı.
Üstüste iki kez demokratik olarak seçilmiş bir iktidar partisinin askeri müdahaleyle saf dışı bırakılmasının Batı tarafından kesinlikle kabul edilemeyeceğini söyledi.
Araya girildi, kendisine soruyu yanlış anladığı, partinin askeri müdahaleyle değil, mahkeme tarafından kapatılması ihtimalinin sorulduğu hatırlatıldı.
Yanıtta ince bir alay vardı.
AKP'nin mahkemede kapatılması ihtimaliyle askerin müdahalesini birbirine karıştırırken, zihinsel bir sürçmenin(lapsus)söz konusu olduğuna işaret etti Phil Gordon. Sanki bu ikisinin aynı şey olduğunu, bunun da anormal olmadığını ima eden bir söylem içindeydi.
Ve kuliste kendisiyle sohbet ederken, ne söylediğini gayet iyi bildiğini sözlerine ekledi.
Uzun lafın kısası:
AKP'nin kapatılması ihtimali Washington'u rahatsız ediyor.
Genel hava olumsuz!
Kimileri açık, kimileri üstü örtülü konuşsa da, Türkiye'de istikrarsızlık kapısını ardına kadar açacağı için kapatma ihtimalinin gerçekleşmesi istenmiyor.
Bu arada altını çizmekte yarar var. Bu yıl dördüncüsü yapılan Sakıp Sabancı Konferansı'nın kurumlaşıyor olması, hem Türkiye'nin Washington'da daha iyi anlaşılması, hem de Türklerin Washington'u daha iyi anlamaları açısından çok iyi bir iş...
Bundan dolayı Sabancı Üniversitesi'ni ve Güler Sabancı'yı kutluyorum.
Kaynak: Milliyet