ABD-İran diplomasisi ciddi ve samimi olmaya başladıktan sadece üç hafta sonra görünen o ki zamansız sonlanmaya doğru gidiyor. Dünya gerilimlerin azalması yerine tam aksine şahit oluyor. İran UAEK'nun ortaya attığı yakıt mübadelesi içeren anlaşmayı reddetti. Bunun üzerine UAEK İran'ı azarlayan bir karar geçirdi ve Tahran 10 yeni uranyum zenginleştirme tesisinin inşasını onaylayarak cevap verdi.

Diplomasinin en azından bu safhasının sona ermesiyle, İsrail'in İran'a talihsiz saldırısı bir kez daha gündemde. Fakat Washington'ın resmî çizgisinini aksine, Amerika, İsrail'in Ortadoğu'yu daha fazla istikrarsızlaştıracak bir savaşı başlatmasını engelleyecek güce sahiptir.

Washington'daki yaygın inanışa göre ABD'nin İsrail üzerinde çok az nüfuzu vardır bilhassa da söz konusu olan İran'ın nükleer programı olduğunda zira İsrail bunun varoluşsal bir tehdit olduğunu savunmaktadır.

Washington, İran'a dersini versin diye Çin'e baskı yaparken İsrail'in uluslararası itirazlara karşı dokunulmazlığı algısından istifade etti. Washington Post gazetesinde yayınlanan bir habere göre Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilileri Pekin'i ziyaret ettiler ve Çinlileri dolmuşa bindirmek için İsrail kartını kullandılar: "Üst düzey bir Beyaz Saray yetkilisinin belirttiğine göre Çinlilere İsrail'in İran nükleer programını 'varoluşsal bir mesele olarak gördüğü ve varoluşsal meselesi olan ülkelerin başka ülkelere kulak vermeyeceği' anlatıldı. Sonuç açıktı: İsrail İran'ı bombalayabilir, Basra Körfezi'nde bir kriz çıkabilir ve Çin ekonomisinin yakıtı olan petrol üzerinde ister istemez problemler doğabilir."

Çinlilerin uluslararası câmianın bu meselede İsrail'e etki edemeyeceği fikrinden etkilenip etkilenmedikleri sorgulanabilir bir meseledir. ABD-İsrail ilişkilerinin gücünü hatırlayınca, İsrail'in İran'a karşı davranışları üzerinde Washington'ın bir etkisi olmadığı fikri hiç ikna edici değildir nitekim.

Washington'un İsrail'i askeri bir saldırıdan men ettiğini gösteren önemli bir emsal gerçekten de vardır hatta ki saldırılan taraf İsrail olduğu halde. 2 Ağustos 1990 tarihinde, Berlin Duvarı'nın çöküşünden ve Demir Perde ayrımının sona ermesinden yaklaşık bir yıl sonra Irak, Kuveyt'i işgal etmişti. George H. W. Bush yönetimi, BM bayrağı altında dikkatli bir şekilde devletler koalisyonu oluşturdu ve Irak ordusunu mağlub etti, Kuveyt'in yönetici ailesini, Sabah ailesini, eski mevkiine iade etti. Bush'un beyin takımı uluslararası koalisyonda çeşitli Arap devletlerinin bulunmasına hassatten kıymet atfetmişti. Ancak Arapların ABD yanında bir diğer Arap gücüne karşı savaşa katılmasını sağlamak için İsrail'in koalisyondan uzak tutulması gerekiyordu.

Hüner isteyen bir mesele haline geldi bilhassa da Saddam Hüseyin İsrail'i savaşa çekmek için yem olarak Tel Aviv'e ve diğer İsrail yerleşimlerine otuzdört Scud füzesi fırlattığında. O zamanın Ulusal Güvenlik Danışmanı General Brent Scowcroft, kendisiyle yaptığım bir söyleşide İsrail misillemesinin Irak'a karşı Washington ittifakının çökmesine sebep olacağından dolayı ABD'nin Irak harekâtından uzak durması için İsrail'i "mümkün olan en güçlü sözlerle" uyardığını söylemişti.

İzak Şamir hükümeti için zorlu bir karardı bu. Saddam'ın füze saldırıları İsrail halkının moralini bozmuştu. Ülkenin canlı ve gürültülü başkenti hayalet şehre dönmüştü. Bush, ABD'nin Irak füze rampalarını yok etmek için elinden gelen herşeyi yapmakta olduğu hakkında İsrail liderlerini temin etmek için Dışişleri Bakanı Yardımcısı Lawrence Eagleburger'i İsrail'e göndermişti.
Fakat ne İsrail ordusu ne de Savunma Bakanlığı ikna oldu. İsrail liderlerine hâkim olan hissiyat, Washington'ın güvenilmez olduğu ve söz konusu olan İsrail'in varlığı olduğunda Amerika'ya bel bağlanamayacağı idi. Mossad'ın eski başkanı Efraim Halevi'ye göre İsrail ve Amerika arasında kötü duygular oluştu. Washington'ın İsrail'i koruması etkin değildi ve İsrail'in Amerika tarafından korunduğu imajı sıradan İsraillinin yutkunmakta zorlandığı bir şeydi. Halevi'nin bana söylediğine göre Şamir'in Amerikalılara uyum sağlama kararı aşırı derecede tepki topladı zira İsrail'in caydırıcı kapasitesine onarılmaz bir zarar açacağına inanılıyordu. Şamir'in çevresindekiler, durumu daha da kötüleştirircesine, Irak'a karşı misillemede bulunmayarak koalisyonun bozulmamasını sağlayan İsrail'in ABD tarafından ödüllendirmediği hissine kapıldılar.

Nasıl ki 1991'de Irak'a yapılacak bir İsrail misillemesinin ABD için yıkıcı sonuçları olacaktı idiyse, aynı şekilde bugün İsrail'in İran'a karşı yapacağı önleyici bir saldırı,ABD ulusal güvenliği için felâket anlamı taşır.

ABD Genelkurmay Başkanı Amiral Mike Mullen 2008 Temmuz'unda İran'a karşı bir İsrail askeri saldırısının Ortadoğu'yu daha da istikrarsızlaştıracağını ve ABD kuvvetleri üzerindeki tazyiki artıracağını söyleyerek İsrail'in İran'a yapacağı saldırının kaçınılmaz olarak Amerika'yı İran'la karşı karşıya getireceğine işaret etmişti. Gazetecilere konuşan Mullen "Amerika bakış açısından, bilhassa ABD ordusu bakış açısından, şu an üçüncü bir cephenin açılması üzerimizde aşırı derecede bir stres yaratacaktır" demişti.

Mullen'in çizgisini bir yıl sonra Savun Bakanı Robert Gates devam ettirdi ve askeri saldırının yalnızca "geçici bir çözüm" olabileceğine dair uyarıda bulundu. 2009 Eylül'ünde gazetecilere yaptığı açıklamada "nükleer kapasitelerini yok etme yönündeki askeri çabalar hakkında konuşulacak çok şey var fakat benim görüşüme göre bu geçici bir çözüm olacaktır" demişti.

İsrail'in İran'a saldırısının ABD ulusal güvenliği üzerindeki etkilerinin ötesinde, İran'la yapılacak bir savaşta ilk kaybedilen İran demokrasi hareketidir. Ahmedinejad hükümetine meydan okumada büyük bir cesaret sergileyen demokrasi yanlılarının ihtiyaç duyduğu en son şey, İran'ın İsrail ve Amerika ile askeri karşılaşmaya çekilmesidir. Demokrasi mücadeleleri savaşın ortasında külliyen zorlaşacaktır.

İran'la diplomasi sona erdiğinde, İsrail İran'a saldırmaya yol baktığında, Amerika'nın bu felâketi durdurmak için bol miktarda nedeni vardır. Yaygın inanışın aksine, tarih göstermektedir ki Washington İsrail'in Amerika'yı tehlikeye düşürecek bir askeri saldırısını engellemek için gerekli kabiliyete sahiptir.


Kaynak: Huffington Post

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı