Olayın ortak yanı, iki tarafın büyük sevinci ve coşkusu idi... İsrail’de olduğu gibi, Gazze ve Batı Şeria’da dün bayram havası esiyordu. Hamas’ın rehin tuttuğu İsrailli asker Givad Şalit, 5 yıllık bir esaretten sonra ülkesine dönüyordu. İsrail hapishanelerinde uzun yıllardan beri tutsak bulunan 447 Filistinli de serbest bırakılıyordu...
Batı Şeria ve Gazze’deki Filistinliler, bu mutlu olayı sadece sevinç ve coşku ile değil, aynı zamanda bir zafer gururu ile kutlarken, İsraillilerin duyguları daha karmaşıktı. Şalit’in nihayet özgürlüğe kavuşmasından çok mutlu idiler, ama toplumun bir kesimi de yakınlarını öldürenlerin salıverilmesinden dolayı öfkeli ve kaygılı idiler...
Karşılıklı duygular bir yana, kuşkusuz bu takas her iki taraf -ve de Ortadoğu- için tarihi bir önem taşıyor. Bunun yarattığı müsait hava içinde bazı yeni adımlar atılabilirse bu, bölgede uzlaşma ve barış için büyük bir fırsat olabilir... Yeter ki iki taraf da -takas konusunda olduğu gibi- bu yönde güçlü bir irade ve cesaret gösterebilsin...

Kim daha kârlı?
Bir askere karşı 1027 tutsak gibi “asimetrik bir değiş-tokuş” kadar dolaylı şekilde cereyan eden “teröristlerle pazarlık”, ilk bakışta “olmayacak bir şey” gibi görünebilir.
Gerçekten bu anlaşma için -bazı prensipleri bir yana bırakmak ve daha ağır bir bedel ödemek pahasına- en çok zorlanan taraf İsrail oldu. Başbakan Netanyahu dünkü konuşmasında bunu açıkça söyledi, ama İsraillilerin kaçırılan bir askerin hayatına verdikleri büyük değer nedeniyle, buna razı olmaktan başka çare görmediğini belirtti.
Hamas için ise böyle bir anlaşmaya imza atmak daha kolay ve çok daha avantajlı idi. Bu şekilde Hamas hem varlığını -ve bir ölçüde meşrutiyetini- kabul ettirmek, hem de bütün Filistinliler nezdinde itibarını ve etkinliğini pekiştirmek imkânı buldu. Dün Gazze’de olduğu gibi Batı Şeria’da da görülen coşkunun kaynağı, Hamas’ın başarısıydı.
Bu biraz da Mahmut Abbas’ı geri plana itmiş, hatta onu kontrpiyede bırakmış sayılabilir. Ne var ki, Abbas gene de Filistinlilerin resmi temsilcisi ve de İsrail’in muhatabı sayılıyor. Nitekim uluslararası toplum adına “Dörtlü” grubun çabaları sonucunda İsrail ile Abbas yönetimi arasında müzakerelerin önümüzdeki hafta başlaması bekleniyor.
Nihayet bu takastan en kârlı çıkan taraf olarak Mısır görünüyor. Tutsak değiş tokuşu için uzun zamandan beri devam eden temasların son safhasına giren Mısır, tabiri caizse bu işin meyvesini toplamayı başardı. Dünya medyasının gözünde bu misyonu sonuçlandıran Mısır, bölgesel bir güç olarak kendisini belli ediyor.

İki ihtimal var
Bundan sonra ne olacak?
İki ihtimal var: Ya tutsakların serbest bırakılmasının coşkusu geçtikten sonra, taraflar gene eski pozisyonlarına döner, yani eski sürtüşmeler ve gerginlikler devam eder... Ya da bu olay bir yandan Filistinlilerin kendi aralarında uzlaşmaları, diğer yandan İsrail ile Filistin yöneticileri arasında yeni bir sürecin başlaması için fırsat olarak değerlendirilir.
Dün iki taraf yöneticilerinin söyledikleri, temel pozisyonların değişmemekle beraber, bu yeni havayı da korumak istedikleri izlenimini -veya umudunu- verdi.
* * *
Bu olayın Türkiye’yi direkt ilgilendiren yanı, “hudut dışı” edilecek bazı Filistinli mahkûmların ülkemize gönderilmesi planıdır.
Hükümet insani ve siyasi mülahazalarla böyle bir öneriye sıcak bakıyor. Bu Ankara’nın bölgedeki konumu ve rolü çevresinde uygun bir davranış sayılabilir.
Ancak gelecek kişilerin sicili, kendilerine verilecek statü ve sağlanacak yardım, ayrıca buradaki faaliyetlerinin denetimi gibi hususların da çok iyi düşünülüp belirlenmesi gerekecek.
Bu da bir kazanım ve risk hesabıdır...
 

Kaynak: Milliyet