Mısır-Türkiye ilişkilerini takip edenler geçen birkaç yıl içinde ilişkilerdeki niteliksel gelişmeyi, iki ülkenin çıkarlarına yarayacak ve bir bütün olarak bölgede kurulu dengelerin tümünü etkileyecek stratejik ortaklık için sağlam bir temel oluşturacak fırsatlar içerdiğini görür.

Birkaç yıl geriye gidersek bu niteliksel gelişmenin şu iki belirgin olayda temsil edilen başlangıç noktasını koyabiliriz: İlki AKP'nin 2002'de iktidara gelmesi, Türkiye'nin iç ve dış politikalarında köklü ve önemli değişiklikler ve reformlarda bulunması. İkincisi ABD'nin 2003 Mart'ındaki Irak Savaşı'nın ve bunun Ortadoğu bölgesinde yaptığı büyük stratejik değişikliklerin, bölgedeki iki temel ülkenin birbirlerine yönelik politika ve stratejilerini gözden geçirmesini öngörmesi. Bu bağlamda Türkiye'nin bölgede büyük bir devlet olarak belirgin özellikler içeren siyasi ve ekonomik bir modeli temsil ettiğini hatırlatmak gerekli. Türkiye bir İslam ülkesi ve daha güzel ifade ile büyük çoğunluğu Müslüman ancak iktidar değişimine izin veren laik bir sistemi ve demokratik bir formülü uygulayan bir ülke. Bu sistem dini arka planına dair söylenenlere rağmen AKP'yi iktidara getirdi. İktidar partisine yönelik halk desteği, Kemalist laik güçlerin devirmesi girişimleri önündeki sağlam bir engeli temsil ediyor.

Bu ülke derin devletin modeli olarak biliniyor. Yani seçilmemiş kurumlar, güçler ve siyasetler kök salmış ancak dini, kamusal alandan uzaklaştıran ve bu formülü değiştirmek isteyen herkesi deviren iktidar formülünü korumak amacıyla görünen ve görünmeyen rollerin oynandığı bir ülke. Bu ülke dünya ekonomi sistemi içinde entegre olmuş, bölgedeki büyük Amerikan çıkarlarıyla direkt çatışmayan, hatta çoğunluğuna adapte olan ve çelişenlere dengeli bir çözüm için çalışan bir ülke. Türkiye NATO üyesi ve çoğunluğuyla tarihî düşmanlık mirasına rağmen etrafındaki ülkelerle dengeli dış politikalara sahip. Türkiye devletin oluşumuna direkt etkisinden dolayı Kürt şartları hariç askerî güç kullanma söylemini yükseltmiyor. Türkiye, özellikle Fransa gibi AB'nin ileri gelen üyelerinin koyduğu bütün engellere rağmen AB üyeliği için çalışıyor. AKP hükümeti gölgesinde Arap bölgesine siyasî ve ekonomik açılım da dahil Türk dış politikasında temel değişiklikler ve Suriye, Lübnan, Irak yanı sıra Mısır ve Suudi Arabistan gibi komşu ülkelerle ilişkilerde kapsamlı değişiklikler gözlemliyoruz. AKP tek Avrupa tercihi için Türkiye'nin önündeki bölgesel seçenekleri göz ardı etmemek suretiyle bu durumu ele aldı. Buna karşın Mısır da belirgin özelliklere sahip bir modeli temsil ediyor. Zira demokratik dönüşüm ve periyodik siyasî reformlar dönemi yaşıyor ancak henüz 20 yıldır Türkiye'nin birlikte yaşadığı şekilde partilerin iktidar değişimi sürecine ulaşmadı. Mısır, Türkiye'nin aksine dinle birlikte yaşıyor ve dinin kamusal hayattaki rolünü inkar etmiyor. Fakat bununla birlikte siyasi hareketlerin İslamî söylemlerle hareket etmesi uzak görülüyor ve Mısır siyasi partileri iktidara gelme imkanı yakalamalarını engelleyen birçok hastalık yaşıyor. Mısır modeli bu alanda ve özellikle de medya ve uydu alanında yükselen güçler tarafından maruz kaldığı rekabete rağmen Arap ve bölgesel olarak büyüyen gücüne manevi etkide bulunma araçlarına sahip. Mısır iç ve dış istikrarı hedefleyen siyasi bir model olarak görülüyor, ekonomik ve siyasi hayatta orta sınıfın rolünü ve standartlarını korumayı hedefleyen sosyal adaleti gerçekleştirme politikaları bunu somutlaştırıyor.

Ortak paydalardan daha fazla yararlanılmalı

ısır, Arap-İsrail çekişmesinin çözümüne ve Irak'ın geleceğine büyük önem veriyor. Fakat kendisini bu büyük sorunlarda etkili tek taraf olarak değil, başta ABD ve ağırlığa sahip Arap güçleri olmak üzere başkalarıyla işbirliği yaparak barış ve istikrar için bu sorunların bazı süreçlerine etkide bulunan bir güç olarak görüyor. Mısır siyasetinde ideolojik yaklaşımlar ellili ve altmışlı yıllarda olduğu gibi büyük rol oynamıyor. Pragmatist yapı Mısır diplomatik hareketlerini belirliyor. Bush'un son üç yılında yaşananlar bağlamında bu ilişkilerin maruz kaldığı siyasi ve medya gerginliklerine rağmen ortada ABD ile ilişkilerin gelişme gücünü koruma, birçok düzlemde ABD ile stratejik diyaloglara ve siyasi etkileşimlere girme yönünde bir Mısır istekliliği vardır. O halde bizler Ortadoğu'da aşağıda özetleyeceğimiz birçok etkende birbirine benzeyen iki model karşısındayız. Bu etkenler şunlar: Birincisi ABD ile dengeli, güçlü ve ortak ilişkiler ancak her iki ülkenin de ABD'nin bölgedeki politikalarının tabisi veya kolu olmaması. İkincisi Arap dünyasıyla ilişkilerin farklı etkenlerle de olsa geliştirilmesi ve bölgedeki temel konularda çatışma. Üçüncüsü dış politikanın belirleyici olarak ideolojik söylemlerden uzak durulması ve bölgesel çekişmelerin çözümü için barışçıl politikaların yükseltilmesi. Dördüncüsü dünya ekonomisine entegrasyon, ekonomik ve sanayi kalkınmanın önceliği. Beşincisi özgürlükleri yücelten ve iktidar değişimi derecesinde farklılık olsa bile partisel çalışmaya imkan veren demokratik modelin tatbiki.

Bir başka ifade ile ortada uzun vadeli stratejik ortaklığa girme imkanları kendilerine verilen iki ülkede temel ortak paydalar var. Bu paydaların bir bölümü siyasi ve ekonomik ikili ilişkilerin gelişmesine götürüyor. Diğer bölümü ise bölgedeki çekişmelerin ve belirgin sorunların çözümüne destek oluyor. Tabii bu durum bazılarını yanlış düşündüğü üzere belirli bir tarafa karşı eksen veya koalisyon kurma anlamına gelmemekte.

DR. HASAN EBU TALİB
Mısır gazetesi El Ehram, 10 Aralık 2008

 
Kaynak: Zaman