Ermenistan'la Türkiye arasında henüz diplomatik ilişki kurulmuş değil, açıklanan 'takvim' hukuki ve diplomatik bir çerçeveye muhtaç. Ancak mevcut şartlarda, Türkiye'nin Ermenistan'ı bağımsız devlet olarak tanıması ve Ermenistan'ın da Türkiye'nin '1915-16 katliamlarını' diplomatik ilişkinin ön şartı mahiyetinde 'soykırım' olarak tanımasını şart koşmaması işi kolaylaştırıyor.

Türk tarihçiler arasında baskın olan akıma göre, yaşananlar Osmanlı döneminde Ermenilerle Türkler arasındaki 'iç savaş'tı. Gerçi Türkiye'deki bazı aydınlar, bazı Ermeni partilerin Rus saldırıları öncesinde oynadığı tehlikeli oyunun asker üçlüsü Talat, Enver ve Cemal Paşaları bu bölgelerin Rusların eline geçmesinden endişe duymaya ve dolayısıyla Ermeni sivillere karşı operasyon düzenlemeye teşvik etmiş olabileceğini itiraf ediyor.

Önemli noktaysa şu: Türk ve Ermeni ulusal duygularını çevreleyen bütün sorunlara rağmen diplomatik ilişki kurulacağının ilan edilmesi, bölgede 21. yüzyılı tesis etme anlarından biri. Etnik içeriğe sahip milliyetçi duyguların ve projelerin doğduğu 20. yüzyılın bir başka mirası gömülmüş olacak.

Türkiye Yunanistan'la bütün jeo-siyasi çözümsüzlüklere ve Kıbrıs sorununun sürmesine rağmen, Avrupa deneyimi sayesinde komşusuyla daha gerçekçi ilişkiler kurdu. Türkler PKK yüzünden en tehlikelere maruz kaldıkları güneydoğu sınırlarındaysa, 'ulusal güvenliğe' karşı klasik olmayan hesaplara yöneldi.

Türkiye 1923'te, 'milliyetçi düşmanlarla' kuşatılmış olarak doğdu. İran sınırı hariç kuzey, batı, güney ve doğudaki sınırları ancak tonlarca kan akmasının ardından istikrar bulabildi. Fakat artık derin bir demokratik deneyime giren Türkiye, milliyetçi ve saldırgan mirasından çıkıp ekonomik işbirliği kriterlerinin hükmettiği ilişkilere yönelmeye başladı.

Türkiye-Suriye ilişkilerindeki karakteristik dönüşüme de değinmek mümkün. Bugün Şam'la Ankara arasında yaşananlar, Ankara'daki siyasetçilerin ve gazetelerin 'savaş çığlıkları' yükselttiği 1990'larda akla gelmezdi. Ermenilerle iyi ilişkilere sahip ve 20. yüzyılın sonlarından itibaren Ermenileri kabul eden ülkelerden biri olan Suriye'nin Türk-Ermeni ilişkilerinin düzelmesinden yararlanacağına da işaret etmek gerek. Bu ilişkiler Kafkasya-güney Anadolu-kuzey Suriye üçgenini kalkındıracaktır.

Umarız, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin yeniden tesis edilmesine yönelik hazırlığın hızla tamamlanmasını engelleyecek bir gelişme olmaz. Zira iki tarafta da olumlu gelişmeleri frenlemeye çalışabilecek güçler bulunuyor. Karabağ bölgesindeki Ermeni işgali sorununa rağmen, Erivan'la Ankara arasındaki 'siyasi sınır'ın açılması gelecekte çözüm için ortam hazırlanmasına şüphesiz katkıda bulunacaktır.

19. yüzyıl ve 20. yüzyılın ilk yarısındaki bazı savaşlar tarihe gömülürken, Arap dünyasının modern ve demokratik bir geleceğe girişini engelleyen en büyük çekişme varlığını sürdürüyor; İsrail'de yerleşimci düşüncenin derinleşmesinin etkisiyle Arap-İsrail çekişmesinde bütün çözüm süreçleri geçersiz kılınıyor. Yeni bir aydınlatıcı nokta bize Ermenistan ve Türkiye'den geldi. (Lübnan gazetesi Nehar, 2 Eylül 2009)

Kanak: Radikal