Türkiye yıllardır bölücü terörle yüz yüze.
Örgütün elebaşının yakalanmasıyla ele geçen fırsatın iyi değerlendirilemediği konusunda genel bir fikir birliği var.
Son dönemde Kürt sorununun aşılmasına yönelik ciddi adımlar da atılıyor.
Ancak şiddetin önü alınamıyor.
Asker bir süredir terör eylemlerini kesmek için Kuzey Irak'a operasyonun şart olduğunu söylüyor.
Aslında seçim sonrası bu söylem seslendirilmez oldu ama pozisyon değişikliğine ilişkin bir açıklama gelmediği için, hâlâ operasyon isteniyor denilebilir.
Türkiye bugüne kadar Kuzey Irak'a 20'yi aşkın operasyon yaptı.
Kimi çevreler sürekli olarak İsrail örneği veriyor ama İsrail'in hâlâ şiddetle iç içe yaşamak durumunda olduğu gerçeğini görmezden geliyor.
İkinci olarak İsrail, Lübnan'a yönelik harekâtında sadece askeri üsleri hedef almadı, yerleşim merkezlerini, okulları, yolları, köprüleri yerle bir etti.
Türkiye'nin böyle bir yaklaşık içinde olması beklenemez.
Öte yandan, böyle davul zurnayla gelen bir tezkere sonrası, terör örgütünün Kandil Dağı'nda oturup "imha edilmeyi" beklemesi de safdillik olur.
Peki, o zaman Türkiye'nin olası bir operasyonunun amacı ne olacaktır.
Türkiye'de kamuoyunda oluşan öfkeyi bastırmak mı?
Ancak böyle bir girişimin hem uluslararası, hem de yurtiçi tepkilerini iyi değerlendirmek gerekir.
Önceki akşam NTV'de konuşan ve bölgeyi yakından tanıyan AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan, olası gelişmeleri dile getirdi:
"Tabii ki askeri müdahale gerektiğinde yapılacaktır, ama bunun sonuçlarının hesabının yapılması gerekiyor. Bu hesabı yapmak da şüphesiz başta siyasi iktidarlara ve bunun altında da güvenlik güçlerinin teknik uzman kadrolarına düşüyor. Bölgede büyük tepki olacağından hiç şüpheniz olmasın. İstanbul, İzmir, Antalya, Diyarbakır veya Şırnak'ta ne gibi tepkiler olacağının hesap edilmesi gerekiyor. Ne demek istediğimi çok iyi anlattığımı tahmin ediyorum."
Demokratik reformlar, Kürtçe yayın, kültürel hakların önünün açılması PKK'nın bölgedeki toplumsal desteğini eritti.
Bu bir gerçek.
Bu noktada Türkiye'nin PKK'ya değil de, Kürtlere yönelik toptan bir operasyon içinde olacağı izlenimi vermek, terör örgütüne bölgede yeniden destek sağlayabilir.
PKK'nın Türkiye'yi ısrarla Kuzey Irak içine çekme çabasının ardında böyle bir amaç olabilir.
Bölge milletvekilleri ısrarla harekâtın sakıncalarından söz ediyorsa, bu sese kulak verilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Türkiye elbette terörle kararlı bir şekilde mücadele edecektir.
Ancak terörle mücadelenin en önemli ayağı, halk desteğinin kesilmesidir. Son dönemde bu yolda ciddi gelişme sağlanmıştır.
Bunun tersine döndürülmesi sadece terör örgütünün işine yarar.
Operasyon yapılacaksa bile bunun bölge halkına çok iyi anlatılması, sınırlarının ve hedefinin çok net biçimde çizilmesi, sivil halkın zarar görme olasılığının sıfıra indirilmesi şarttır.

Reformlara devam
Türkiye bir yandan terörle mücadelesini sürdürürken, bir yandan da reform sürecini sürdürmek zorunda.
Terör, anayasa değişimini askıya aldırmamalı, AB yolundaki reformların hızını kesmemeli.
Çünkü Türkiye daha demokrat, hukuka saygılı, çağdaş bir ülke oldukça terörün bulduğu destek daha da azalacak.
PKK içindeki şahinlerin bütün korkusu da bu.
Kanlı eylemleriyle hem örgütlerini bir arada tutmak, hem de reformların önünü kesmek istiyorlar.
Çünkü değişim süreci onları iyice yalnızlaştırıyor.
atv'ye haksızlık
İbrahim Tatlıses'in 13 şehit verdiğimiz gece atv'de dansöz oynattığına ilişkin iddia, gerçek kabul edilip tepki verildi.
Oysa, atv yönetimi Tatlıses'in Kadir Gecesi nedeniyle oryantal çıkarmaktan vazgeçtiğini, program sırasında da şehit haberinden duyduğu üzüntüyü dile getirdiğini açıkladı.
Ama siyasetçiler bile olmayan bir şeye inanıp tepki ortaya koydu.
Bu ülkede siyasetin nasıl yapıldığını göstermesi açısından üzüntü verici bir durum.
Kaynak: Sabah