Anayasaların nasıl değiştirileceği, burada Anayasa Mahkemesi’nin rolünün ne olacağı bizzat anayasa tarafından belirlenmiş urumda.
Anayasa Mahkemesi’nin yeni bir yetki gasbına hazırlandığı anlaşılıyor.
Eski bakanlar, eski liderler devrede.
Amaç son anayasa değişikliğini esasa girilip iptal edilmesini sağlamak.
Anayasa Mahkemesi raportörü Osman Can, böyle bir durumda mahkemenin kararının yok sayılması yolunda bir fikir ortaya attı.
Hukuk kurumlarını kendi yetki alanına çekme açısından tarihi bir fırsat olabilir.
Türkiye’de eşine pek rastlanmış bir durum değil ama Anayasa Mahkemesi’nin Meclisi bu kadar yok sayması da alışılmış bir durum değil.
Bu değişiklik yargının kendi görev alanına çekilmesi açısından büyük önem taşıyor.
Çünkü ortaya çıkan gizli görüşmeler yüksek yargının nasıl bir kapalı devre sistemi içinde çalıştığını açıkça gösteriyor.
Yüksek yargı, yasaklar, zamanaşımına bı
raktırılan davalar ile Türkiye’de adaletin tecellisine engel olan bir işlev görüyor.
Özellikle Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun dar kapsamlı yapısı bu işlevi kolaylaştırıyor.
O nedenle HSYK’nın daha çoğulcu ve şeffaf bir yapıya kavuşması çok önemli.
Bu yurttaşlar açısından önemli, çünkü taraflı bir hukuk sistemini doğrudan mağduru yurttaşlar oluyor.
Türkiye yargı sisteminin kararları AİHM’de tek tek düzeltilmek durumunda kalıyor.
Yüksek yargı, yargının tarafsız olmasına, şeffaflaşmasına karşı, üstelik yetki aşımı yaparak tavır alırsa, geriye tek yol kalıyor.
Mahkeme kararını Resmi Gazete’de yayınlamayıp 12 Eylül’de hem referandumu, hem de seçimi yapmak.
Başbakan Tayyip Erdoğan erken seçime karşı ama Anayasa Mahkemesi iptal kararı alırsa, başka bir seçenek kalmayabilir.
Çünkü karara direniş olursa, Türkiye ciddi bir gerilime girebilir.
Bunu aşmanın tek yolu halka gitmek ve kararı halka bırakmak olur.
Öcalan’ın tehlikeli mesajı
Abdullah Öcalan artık baş ağrısı, göz ağrısından yakınmaktan vazgeçti.
Şimdi tek hedefe odaklanmış durumda, kendini gündemde tutup affa uğramak.
Ankara’nın açılımı rafa kaldırmış görünmesi ve İsrail’in devreye girmesi PKK’yı rahatlatan gelişmeler olarak değerlendirmeli.
PKK’nın oyun planı çatışmaları Batı’ya taşıyıp Türk-Kürt çatışması çıkarmak.
31 Mayıs’tan sonra çatışmaların şiddetleneceği mesajı veren Abdullah Öcalan şimdi de bunu söylüyor.
Öcalan’ın açıklamaları aslında örgüte verilen talimat oluyor.
PKK’nın bu dönem stratejisinin bu çatışma üzerine kurulu olduğu görülüyor.
Böyle bir tablo, 30 yıldır süren çatışma ortamında halkın sağduyusunun engellediği bir sonuç olacaktır.
Çatışmanın böyle bir boyuta taşınması riski, Türkiye’nin önündeki en büyük tehlikedir.
Ankara Öcalan ve PKK’nın bu stratejisini dikkate almalı ve bu tip provokasyonlara karşı alarma geçmelidir.
Anlaşılan, akıl babaları Türkiye’yi zora sokmak için PKK’nın Türk-Kürt çatışmasını tahrik etmesine oynuyorlar.
Bu çok ciddi bir tehdit.
Altını çizeyim dedim.
Kaynak: Star