imkansız. Daha can yakıcı olan, bunca kaybımıza ve yanan ateşe rağmen hala sorunu bulunduğumuz kamplar üzerinden görmeye çalışmamız.

Dünyanın en büyük 17. ekonomisi, BM Güvenlik Konseyi üyesi, G-20’de masada olan Türkiye, yüzyıllık tarihinin en büyük sorunuyla yüzleşmeyi başaramıyor bir türlü.

Kimsenin ötekini suçlu ilan etmesine, bir kurumun diğerine sorumluluk yüklemesine gerek yok. Bunları geçmişte yeterince yaptık; sorunu derinleştirmenin ötesinde bir işe yaramadı.

Tansiyon yüksek, toplum gergin. Bunu fırsat sayıp birikmiş öfkeleri ortaya dökmek ve akla hayale gelmeyen tezleri savunmak bizi daha tehlikeli bir zemine savurabilir.

Bakın Hürriyet’in liberal yazarı, olup bitenin faturasını bir yerlere kesmek adına dünkü köşesinde neler söylüyor:

‘Yoksa benim aklıma geldiği gibi bölgedeki komutanlarımız artık “inisiyatif” almaktan imtina mı ediyorlar? Eğer, teröristlere önceden saldırırlarsa, bugün yargılanan bazı askerlerin durumuna düşmekten mi ürküyorlar? Bölgedeki komutanlar “yargısız infaz yapan JİTEM”ci muamelesi görmekten mi çekiniyorlar? TSK artık “gayrinizami harp” yapamıyor mu?’

Gördünüz mü faturayı! Peki madem öyleydi, düne kadar her türlü yetkinin sahibi olan güçler, kurumlar neden sorunun üstesinden gelmeyi başaramadılar? Yıllarca Türkiye’nin Kuzey Irak politikasını askerler yönetti. Aldıkları sonuçları hatırlayan var mı?

Türkiye kendi sisteminde adam gibi işler yapmaya çalıştığı için mi terörle başa çıkamıyor? Güvenlik bürokrasisi, hükümetleri avucunun içinde oynatırken terör yoktu da şimdi mi azgınlaştı?

Bu tartışmayla bir yere varamayız. Hükümetin Kürt meselesinde yaptığı işlerin genel çerçevesinde bir sorun yok. Ancak kararlılık ve bütünü görebilme anlamında sorun yaşıyor ki, meseleyi bu yönde tekrar ele almak zorunda.

Bunca acının ortasında en zor olan şunu söylemek. Açılım kesinlikle doğru bir hamleydi. Eksiklik, bunu kuvvetli bir politikaya dönüştürememekti. Açılım sürecinin pekçok güç odağı tarafından hedef alınabileceğini daha iyi hesaplamak gerekiyordu.

Elbette meselenin iç dinamiklerini de daha iyi yönetebilmek lazımdı. Buralarda zaaflar ortaya çıktı ve yanlışlar yapıldı.

***

Açık ki bu terör dalgası, daha önce yaşananlardan farklı. Daha da açık ki, bugün ortada PKK damgasıyla eylem yapan güç, geçmiştekinden çok daha farklı bir hedefle hareket ediyor.

Türkiye’nin İran sorununda oynadığı kritik rol, İsrail’le yaşanan büyük kriz, ABD ile ilişkilerde gelinen nokta ve hepsinden önemlisi Ankara’nın bölgesinde yükselen gücüyle doğrudan bağlantısı olan bir eylem planı devrede.

PKK’ya tüm bunları kavrayacak ve yürürlüğe sokacak bir siyasi akıl atfetmenin anlamı yok. Örgüt dün de işine gelen güçlerle hareket etti, bugün de benzerini yapıyor.

Sivil toplumdan askerlere, BDP’den MHP’ye ve yeni CHP’ye kadar herkesle açılım süreci yeniden ele alınmak zorunda. Açılım sürecinin bir ‘devlet politikası’na dönüştürülmesi için hala zaman var. Yeter ki ortaya çıkan şu terör dalgası umutları boğmasın.

Bu arada, meselenin adı terör olduğundan daha fazla Kürt sorunudur. Bu hoşumuza gitse de gitmese de böyledir. O nedenle kimseyi yok sayacak, muhatap kabul etmeyecek bir lükse sahip değiliz.

Sadece bunu nasıl yapacağımız konusunda bir üslup sorunumuz var. Bunu da aşmalıyız, hem de acilen.

 

Kaynak: Star