Batı'nın İslâm'a yönelttiği en büyük itham İslâm'ı terörizmle özdeşleştirip, İslâm'ın öğretilerinin kan dökmeye davet ettiği yönündedir. ABD'nin ve Batılı müttefiklerinin kullanımını yaygınlaşmasını istediği bu ithamın tek amacı sosyo-ekonomik, jeo-politik, stratejik ve İsrail'in 'Nil'den Fırat'a kutsal topraklar' emellerine hizmet etmektir. Eğer böyle bir ithamın gerçekle en ufak bir ilgisi olsaydı, bunun İslâm'ın keskin kılıcının bu dünyada hareket etmeye koyulduğu zamanlarda ortaya çıkması ve İslâm'ın kılıçsız olarak gerçekleştirmiş olduğu zaferleri hakkında dünyanın şüpheye düşmesi gerekirdi. Müsteşriklerin İslâm tarihini karalamalarına hatta İslâm ülkelerinde tedavülde olan tarih kitaplarının çoğunun kendilerince yazılmasına rağmen kadim İslâm devletlerinin Afrika'da, Asya'da, Ortadoğu'da ve hatta Avrupa'nın göbeği İspanya'da ve Sicilya’da hukuk devleti ve insan hakları alanında katettikleri mesafeye bugün Batının bile hâlâ ulaşmadığını kendileri bile itiraf ediyorlar.
Dünyadaki hemen her saldırıdan sonra İslâm’a kin besleyenler, olayları mahdut ve tabii sınırlar çerçevesine koyup yerleştirecekleri yerde, sorumluluğunu sadece Müslüman ümmete yüklemekle kalmayıp, İslâm'ın bu konudaki öğretilerini de sorumlu tutuyorlar. Kur'an-ı Kerim'in öğretilerinin Müslümanları kan dökücü, katiller ve terörist olmaya çağırdığını, güven ve huzura karşı olduğunu, onunla çatıştığının, Kur'an'ın öğretilerinin kendilerini cennete götüren yol olarak kafir öldürmeyi gösterdiğinden dolayı, her kafiri öldürmeyi zorunlu gören mutaassıp kimseler haline getirdiğini ileri sürüyorlar. Batı ve İslam âleminde ileri görüşlü kabul edilen bazı yazarlar bile Müslümanları bu konuda özeleştiriye çağırıyor ve ABD'nin emperyalist, hegemonyacı söylemlerinin peşine takılmaya davet ediyorlar. Çünkü dünya yeni bir mecraya girmiş gidiyordu, bundan geri kalmak da onlar tarafından ahmaklık olarak addediliyor.
Tarih bizim en büyük tanığımız
Tarih kitaplarını açın, okuyun. (Bu konuda özellikle T.W. Arnold'un 'Preaching of İslam' “İslam'a Davet” adlı kitabını hararetle salık veriyorum). Müslümanların girdikleri tüm ülkelere baktığınızda, göreceksiniz ki, Müslümanların ulaştıkları veya keşfettikleri her yerde oranın halkıyla kaynaşmışlar ve o halkların bir parçası olmuşlardır. Müslümanlar fethettikleri ülkelerde yerli halkı ne katletmişler ne de soykırımla yok etmeye çalışmışlardır. İşte Afrika'daki, Asya'daki, Ortadoğu'daki ve hatta Avrupa'daki halklar ve topluluklar. Bir de ABD'nin ve Batı'nın bu kıtalardaki tarihine bir bakın. Amerika keşfedildikten sonra Kızılderililer'e uygulanan soykırımı kim unutabilir? Afrikalı yerlileri, kim beyazlaştırmaya ve köleleştirmeye çalıştı?! Müslümanlar Afrika'ya ulaştıklarında oranın halkı İslâm'ı seve seve kabul ettiler, oranın Kunta Kinte'leri bizde Bilal-i Habeşi oldular, ama sizde ise tarihin en acımasız işkencelerine maruz kalmış köleler oldular. Peki ya, İngilizler'in Avustralya'da Aborijinler'e uyguladığı katliamlara ne demeli?
Maalesef ABD ve Batı'nın vardığı her yerde tarih boyunca katliamlara ve soykırımlara tanıklık ettik. Ve onların yerli halklardan bir kısmını sağ bırakıp müzelik bir hatıra eşyası gibi muhafaza edip, biz bunları böyle koruyoruz demelerine de kim aldanabilir. Sözü uzatmaya ne hacet, tarih sahifeleri herkese açıktır, işte Müslümanlar'ın tarihi, işte Batı'nın tarihi. Kim cani, kim katil ve kim terörist?!
'Vahşi Batı'nın tarihi kanla yazıldı
'Vahşi Batı'nın kadim tarihini bir yana bırakıp sadece 20. yüzyılda yaptıklarına bir göz atmamız dahi bunların ne kadar yalancı ve vahşi olduklarını bize göstermeye yeter. Tarih bize 20. yüzyılda 300 milyon insanın katledildiğini kaydediyor. Bunlar İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar, Amerikalılar, Hollandalılar'ın eliyle “1. ve 2. Dünya Savaşı dahil”, Afrika'da, Asya'da, Ortadoğu'da, Avrupa'da ve Amerika'da bunların kara tarihine yazıldı. Bu olaylara tanıklık edenler hâlâ yaşıyor...
ABD'nin Hiroşima ve Nagazaki'ye attığı bombaların üzerinden ne kadar zaman geçti ki? Vietnam'da olup bitenler hâlâ kulaklarımızda çınlıyor. ABD, 1975'te Vietnam'dan kovulduğunda arkasında milyonlarca ölü ve sakat bırakmıştı. Vietnam'da halkın üzerine attığı 638 bin ton bomba, 2. Dünya Savaş sırasında Avrupa ve Afrika'ya atılan toplam bombaların yarısıydı. Milyonlarca insan köylere sürülmüş, on binlerce kadının ırzına geçilmiş, yüz binlerce insan sakat bırakılmıştı. Milyonlarca insan işkencelerden geçirilmiş ve öldürülmüştü. Yine 1970-75 yılları arasında Kamboçya ve Laos'ta da 1 milyon insan ABD tarafından katledilmişti. Bugün hâlâ ABD'nin bu ülkelerde döşediği mayınlardan dolayı her yıl binlerce insan ve hayvan ya ölüyor ya da sakat kalıyor. CIA'nın ülkeleri istikrarsızlaştırmak için yaptığı terörist faaliyetler ise saymakla bitmez. CIA'nın Latin Amerika ve Asya'da yaptıklarını okuyun yeter. Hiç kimse çıkıp da Bush'un yaptıklarını, Latin Amerika'daki örgütlerin yaptıklarını, İrlanda'da İRA'nın yaptıklarını veya geçen yüzyılda İtalyanlar'ın, İngilizler'in, Fransızlar'ın ve hatta Hristiyan diktatörlerden Hitler, Mussolini, Franco'nun yaptıklarını 'Hristiyan terörü' olarak isimlendirdi mi? Bunun yanısıra Türkiye'de veya Azerbaycan'da Hristiyan Ermeniler'in dahi yaptıklarını kimse 'Hristiyan terörü' olarak lanse etti mi? Hindular'ın Keşmir'de, Hindistan'da ve 2003'te fanatik Hindular'ın Gucurat'ta yakarak öldürdükleri 5 bin Müslüman'dan dolayı hiç kimse bunu 'Hindu terörü' olarak tanımlamadı. Tayland'da, Burma'da ve Sri Lanka'da Budistler'in yaptıkları katliamları da 'Budist terörü' adını koyan oldu mu? Başında Ariel Şaron gibi Sabra ve Şatilla katlliamının sorumlusunun bulunduğu bir teröristin devlet terörünü veya Hagana, Irgun ve Stern gibi İsrail devletinin kurulmasında öncü rol oynayan terör örgütlerinin faaliyetlerini kimse 'Yahudi terörü' olarak isimlendirdi mi? Ancak son yüzyılda bir türlü aydınlatılmayan kimin kullandığı veya kullanıldığı bilinmeyen belirli olayların Müslüman isimlerini taşıyan bazı kişiler tarafından yaptırılarak İslâm'a maledilen olaylar ile 'İslâmi terör' kelimelerini kullanmak iddia sahiplerini ne kadar gerçekçi gösterir efendiler?!
Kur'an mabedlere ve sivillere yönelik saldırıları tel'in eder
"Onlar: 'Rabbimiz Allah'tır' demelerinden başka hiçbir haklı gerekçe olmaksızın yurtlarından çıkarıldılar. Allah, insanların bir kısmını bir kısmı ile defetmeseydi, şüphesiz manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın adı çok anılan mescitler yıkılıp giderdi. Elbette Allah kendi (dini) ne yardım edene yardım edecektir. Şüphesiz Allah çok güçlü, çok izzetlidir." (Hacc/40)
"Size savaş açanlarla siz de Allah yolunda savaşın. Fakat savaşmayan ihtiyar, kadın ve çocukları öldürerek aşırı gitmeyin. Şüphesiz ki Allah, aşırı gidenleri sevmez." (Bakara/190)