İslam dünyasının gözbebeği olarak görülen Pakistan"da son aylarda yaşanan gelişmeler, tüm dünya Müslümanlarını rahatsız ediyor. Lâl Mescidi olayı ile ayyuka çıkan ülkedeki iç sorunlar, ülkenin ne derin bir krizin eşiğinde olduğunu da ortaya koydu. Irak, Filistin ve Lübnan"daki sıcak bölgelere odaklanan İslam dünyası, Pakistan"da uzun zamandır gün be gün daha da büyüyen kaos ve keşmekeşin sonuçlarının nereye varacağını tahmin edemedi. 16 Kasım 2007"de genel seçimlere hazırlanan Pakistan"da artan huzursuzluğun ülkenin geleceğini de etkileyeceği apaşikâr.

Pakistan"da yaşanan son gelişmeleri, “ABD"nin terörizmle savaş”ı, “Dini Medreselerde reform”, “Veziristan"daki kabile ayaklanmaları”, “Belucistan"da Bağımsızlık gösterileri”, “Afganistan işgali” ve ülkede yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçim süreci ile birlikte okumak gerekiyor. Olayları bu eksende okuduğunuzda Lâl Mescidi etrafında dönen entrika ve komploları çok rahatlıkla görebileceksiniz.

Sekiz yıldır Pakistan"ı yöneten ve 10 yıldır da ülke ordusunun başkomutanı olan General Pervez Müşerref anayasa mahkemesinin başkanını 9 Mart"ta görevden alması da ülkede büyük huzursuzluklara neden olmuştu. Genellikle, Pakistan'ın yüksek yargıçları, adaletin bağımsızlığını orduya karşı savunmakta pek de iyi bir üne sahip değiller. Nitekim aynı yargıçlar defalarca, yönetime el koyan askeri güçleri hukuken meşru kılacak düzenlemeler yapmış ve diktatörlerin ülkede istedikleri gibi at koşturmalarına izin vermişti.

Ancak Müşerref, eşine pek rastlanmayan, hiçbir şekilde bağımsızlığından ödün vermeyen ve cunta tarafından uygulanan akıl almaz baskıya rağmen direnerek istifa etmeyen İftikhar Chaudhry adlı bir yargıçla karşılaştı. Müşerref, Başbakanı Şevket Aziz'in tavsiyesi üzerine anayasa mahkemesine, yargıç İftikhar Chaudhry'nin görevine son verilmesi gerektiğine ilişkin gerekçeli bir mektup gönderdi. Ancak, halkın gözünde mahkemeye gönderilen mektupta sözü geçen suçlamalar sudan nedenlere dayandırılmıştı. Chaudhry'nin görevden alınmasının ardından da ülkede gösteriler ve çatışmalar meydana gelmişti. Chaudhry"nin yerine Hindu kökenli Rana Bagvandas'ın Yüksek Mahkeme Baş yargıç"ı yapılması tepkilere neden olmuştu.

Bu kısa girişin ardından şimdi, özetle günlerdir dünya medyasının gündemini işgal eden Lâl Mescidi ve imamları hakkında okuyucularımızı bilgilendirelim:

Lâl Mescidi"nin kurucusu Şeyh Muhammed

Lâl Mescidinin ilk imamı şeyh Muhammed Abdullah (Abdulaziz ve Abdurreşid Gazi kardeşlerin babası) Pakistan"ın Pencap vilayetine bağlı Rochan köyünde Beluçi bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. İlk öğrenimini Pencap"taki “Huddamu"l Ulum”da yaptıktan sonra Multan şehrinde şimdiki muhalefet partisinin lideri Mevlana Fazlurrahman"ın babası Müftü Mahmud yönetiminde bulunan “Kasimu"l Ulum”da sürdürdü. Ardından Pakistan"ın liman şehri Karaçi"ye giderek buradaki Bennuriye Medresesi"nde dini ilimleri tamamladı. 1957 yılında buradan mezun olduktan sonra, 9 sene boyunca Karaçi"de birçok cami ve medresede hatip, müderris ve imam olarak görev aldı. Pakistan"ın eski Devlet Başkanı General Eyüp Han"ın iktidarda bulunduğu bir dönemde Karaçi"den yeni yeni oluşmaya başlayan şimdiki Başkent İslamabad"a taşındı. Şeyh Muhammed, eğitim gördüğü Bennuriye Medresesi"nin kurucusu ve Pakistan"ın tanınmış alimlerinden Şeyh Muhammed Yusuf el-Bennuri"nin tavsiye ve talebi üzerine İslamabad"da kurulan ilk mescide İmam oldu.

Pakistan"daki Diyobendi medresesi ekolünde yetişen Şeyh Muhammed, 1965"de İslamabad"daki ilk cami Lâl Mescidi ya da diğer adıyla Kırmızı Mescid (Mescid Kırmızı renkle boyandığı için bu ismi almıştır) göreve başladı. Lâl Mescidi Kral Faysal Camisi yapılmadan önce İslamabad"ın en büyük camisi idi.

Başkent İslamabad"da birçok siyasi hareket içinde yer alan Şeyh Muhammed başkanlığındaki Lâl Mescidi, Pakistan"ın eski Devlet Başkanı Zülfikar Ali Butto hükümetinin düşürülmesinde önemli rol oynadı. 1977 yılında General Ziya ül Hakk"ın iktidarı ele geçirmesiyle Şeyh Muhammed"in yönetim ile ilişkileri artmaya başladı. Bu ilişkiler Ziya ül Hakk"ın 1988 yılında ölümüne kadar devam etti. Ziya ül Hak döneminde Rü"yeti Hilal Merkezi heyeti başkanlığı yapan Şeyh Muhammed bu dönemde üç önemli medrese inşa etti:

1-     Feridiye Medresesi: Bu üniversite Kral Faysal camisine yakın ormanlık bir alan içinde bulunuyor. Medresenin bulunduğu bölge İslamabad"ın en güzel yeri olarak biliniyor.

2-     Hafsa Medresesi: Bu medrese sadece kızlara mahsustur ve Pakistan"daki en büyük kız medresesi olarak bilinmektedir. Lâl mescidinin karşısında bulunan bu medrese İslamabad"daki G/6/4 bölgesinde yer alıyor. Bu bölge Pakistan İçişleri Bakanlığı, Radyo ve Televizyon İstasyonu ve yabancı büyükelçiliklerin bulunduğu yerlere çok yakınlığından dolayı çok hassas bir konuma sahiptir.

3-     Lâl Medresesi: Bu medrese de erkeklere mahsustur. Lâl mescidine bitişik olarak inşa edilmiştir.

Bunların yanı sıra birçok cami de kuran Şeyh Muhammed Abdullah 1998 yılında Navaz Şerif iktidarı döneminde bir suikast sonucu öldürüldü. Şeyh Muhammed"in Şii bir grup tarafından öldürüldüğü iddia edildi.

Lâl Mescidi"nin ilk imamı Şeyh Muhammed"in, Pakistan"ın ileri gelen siyaset adamları ve alimleri çok yakın ilişkileri bulunuyordu. Afganistan Cihadı esnasında Lâl mescidi Pakistan istihbaratının da desteğiyle çok önemli görevler yürüttü. Pakistan"ın ilk medresesi olan ve 1923 yılında inşa edilen Peşaver ilindeki Hakkaniye medresesinden sonra Lâl mescidi Afgan cihadına birçok mücahid katmıştı.

Şeyh Muhammed öldüğünde iki erkek ve üç kız çocuğu vardı. Bugünlerde sık sık basında adlarına rastladığımız Şeyh Muhammed Abdulaziz Şeyh Muhammed"in büyük çocuğu ve Şeyh Muhammed Abdurreşid ise Şeyh"in küçük çocuğuydu. Şeyh Muhammed Abdulaziz babasını vasiyeti üzerine Lâl mescidi ve medreselerin kontrolüne geçti. Kız medresesinin başına da eşi Ummu Hasan ile birlikte kızları geçti. Pakistanlılar Ummu Hasan"ın çok etkin bir kadın olduğunu hatta “Demir Laydi” olarak anıldığını söylüyorlar. Abdulaziz dini eğitimini tamamen babasının kontrolündeki medreselerde almıştı.

Küçük kardeş Abdurreşid ise çok yaramaz bir kişilik olarak biliniyor. Babasını küçük yaşta çok yormuştu. Kur"an hafızı olan Abdurreşid babasının tüm önerilerine rağmen dini okullarda okumadı. İlk, orta ve lise öğrenimini devlet okulunda tamamladı. Üniversite için babası onu zorla Feridiye Medresesi"ne yazsa da Abdurreşid buradan da kaçarak İslamabad"daki en büyük üniversitelerden olan Kaidi Azam Üniversitesine kaydoldu. Bu üniversitede tarih alanında master yaptı. Çok iyi derecede İngilizce öğrendi. Daha sonra 1989 yılında Eğitim Bakanlığı"nda çok önemli görevlerde bulundu. Ardından Birleşmiş Milletler (BM)"e bağlı UNESCO"nun İslamabad"daki bürosunda eğitim işlerinden sorumlu müsteşar olarak çalıştı. ABD"deki 11 Eylül olaylarının ardından görevinden ayrıldı. Abisi Abdulaziz"in önerisiyle Lâl Mescidi"ne dönen Abdurreşid burada abisinin yardımcısı oldu. Fakat bu arada devlet nezdindeki görevini de sürdürüyordu.

Abdurreşid"in siyasi ve basın önüne ilk çıkışı tüm dini grupların 2001"de Afganistan işgalini protesto etmek için kurduğu “Afganistan"ı Savunma Hareketi” ile oldu. Babasının Taliban ile çok güçlü ilişkileri vardı. Abdurreşid de Taliban yönetimi döneminde Afganistan"da Taliban"ın merkezi konumunda bulunan Kandahar şehrini birçok kez ziyaret etmişti.

Lâl Mescidi olayı ne zaman başladı?

Lâl Mescidi"ndeki olaylar bu aşamaya adım adım geldi. İşte gelişmelerden bazıları:

1-     Dini Fetva: 2005 yılında Lâl Mescidi imamı Abdulaziz"in öncülük ettiği ve 500 Pakistanlı âlimin imza attığı fetva sorunların başı oldu. Bu fetvada Pakistan ordusunun kabilelerin yoğunlukta olduğu Veziristan bölgesindeki saldırıları şiddetle kınanıyor ve öldürülen kabile üyelerinin şehid, öldürülen Pakistan ordusundaki askerlerin ve komutanların cenaze namazının dahi kılınmasının caiz olmadığı kaydediliyordu. Bu fetvanın yayımlanmasından sonra Pakistan yönetimi ile Lâl Mescidi arasındaki sorunlar büyüdü. Pakistan istihbaratı mescide baskılar yaptı ve İslamabad"dan taşınmasını istedi. Pakistan hükümeti Abdulaziz"den fetvasını geri almasını talep etti. Abdulaziz bunun siyasi değil, dini bir fetva olduğunu ondan dolayı geri alınamayacağını söyledi. Bu açıklamanın ardından Lâl Mescidi teröristlerin mekânı olarak lanse edilmeye başlandı.

2-     Müşerref"e saldırı: Fetva olayının ardından Abdurreşid Gazi"nin parlamentoyu havaya uçurmayı planladığı iddia edildi. Aynı zamanda Revalpindi"deki bağımsızlık kutlamalarının olduğu günde Müşerref"e suikast planladığı da ileri sürüldü. Abdurreşid Gazi bu iddiaların ardından saklandı. Pakistan polisi onu tutuklayamadı. Adurreşid"in arabası, silah ve barut dolu olarak bulundu. Pakistan yönetimi bunu basın aracılığıyla iyi kullandı. Bir müddet sonra hükümet bu iddiasında vazgeçti. Dini İşlerden Sorumlu Bakan Muhammed İcaz ül Hak da (Ziya ül Hakk"ın büyük oğlu) suikast planlarının arkasında Abdurreşid"in olmadığını açıkladı. Böylece Abdurreşid saklandığı yerden ortaya çıktı.

3-     Mescidin arsası: Müşerref"in sık sık Abdulazziz ve Abdurreşid Gazi kardeşlerden intikam alacağı dile getiriliyordu. Pakistan istihbaratı gazi kardeşleri tehdit ediyordu. Hükümet çıkardığı bir karar ile Lâl Mescidi"nin bulunduğu arsanın devlete ait olduğu ileri sürdü ve mescidin derhal boşaltılmasını istedi. Arsanın devlete iade edilmesi içinde sık sık devlet yetkilileri tarafından sert uyarılar gönderildi.

4-     Londra saldırıları: 7 Temmuz 2005"de İngiltere"nin başkenti Londra"da metro saldırılarının ardından Pakistan asıllı İngiliz gençler itham edildi. Basın yayın organları bu gençlerden bazılarının Pakistan"daki medreseleri ziyaret ettiğini ileri sürdü. Pakistan hükümeti de bundan istifade ederek gençlerin Lâl Mescidi"nde eğitim gördüklerini iddia etti. Mescidi denetim altına almaya çalıştı. Kısa bir çatışma yaşandı. Birçok kişi yaralandı. Fakat hükümet Mescidi şiddetli baskıya rağmen denetimi altına alamadı. İki kardeş hakkında dava açıldı.

5-     Mescidlerin yıkılması: İslamabad Belediyesi Lâl Mescidi başta olmak üzere şehirdeki yedi mescidin devlet arazisi üzerinde bina edildiğini ilan etti. Gasp edildiği belirtilen bu mescitlere yönelik yıkım kararı çıkartıldı. Pakistan gibi muhafazakâr nüfusun yoğun olduğu bir ülkede böyle bir kararın ne tür tehlikeler yol açacağı görülmedi. 20 Ocak 2007 tarihinde İslamabad Belediyesi iki mescidi yerle bir etti. Pakistan genelinde protestolar başladı. Din İşleri Bakanı İcaz ül Hak İçişleri Bakanlığı"ndan yıkımların derhal durdurulmasını istedi ve Lâl Mescidi"nin yıkılmayacağının da garantisinin verilmesini yazılı olarak talep etti.

6-     Çocuk kütüphanesinin işgali: Hafsa Medresesi"ndeki kız öğrenciler, 20 Ocak 2007"de medreseye bağlı çocuklara ait bir kütüphaneyi işgal etti. Burada Pakistanlı yetkililerin denetim yapmasına izin verilmedi. Lâl Mescidi"nin yıkılmayacağına dair garantinin verilmesini istediler. İşgalci öğrenciler başkentte devlet arazisinde kanun dışı inşa edilmiş yedi caminin yıkılmasını protesto ediyorlardı. Olayın sonuçları Müşerref için bir utanç oldu. İnsanlar, Başkanlık Sarayı ve Ordu Genel Merkezi"ne birkaç kilometre uzaklıkta birkaç yüz kızın isyanını bastırmayı başaramayan birinin Taliban ve el-Kaide ile nasıl olup da başa çıkabileceğini sormaya başladılar. Bu olay da devlet başkanına kendi gücünün sınırlarını hatırlattı. İşgale karışan kızların çoğunun kabilelerin hüküm sürdüğü bölgelerden geliyor olmasından dolayı içlerinden biri ya da birkaçının ölümü ya da yaralanmasının silahlı kabile savaşçılarının amansız tepkisine neden olacağına dair bir korku vardı. Muttahidda Majlis-e-Amal (MMA – Birleşik İttifak Hareketi) Başkanı Chaudhry Shujaat Hüseyin ve Din İşleri Bakanı İcaz ül Hak Lâl Mescidi sorunun derhal sona erdirilmesi çağrısında bulundular. Hükümet bu çağrılara rağmen Lâl Mescidi sorunun çözmeye bir türlü yanaşmadı.

Şeriat ilanı ve olayların büyümesi

Lâl Mescidi imamı Şeyh Abdulaziz Gazi, rüyasında Hz. Peygamberin kendisine ve bazı arkadaşlarına 300 kez ülkede Şeriatın ilan edilmesi için kıyam etmesini istediğini açıkladı. Bu olayların ardından dar boğaza giren Abdulaziz, şeriat için ayaklandığını ilan etti. Hükümetin derhal Şeriatı uygulamasını talep etti. Ülkedeki tüm içki, kumar ve gayri ahlaki yerlerin kapatılmasını istedi. Bu isteklere rağmen Abdulaziz, çatışma istemediği ve ittifaktan yana olduğunu yazılı olarak beyan etti.

Pakistanlı uzmanlar Abdulaziz"in gördüğü rüya sonucu şeriat ilan etmesinin, Taliban"ın Afganistan"da ortaya çıkışına benzettiklerini ifade ediyor. Taliban liderleri de gördükleri bir rüya üzerine ülkede şeriat ilan etmek üzere hareket etmişlerdi. Uzmanlar, Gazi kardeşlerin çıkışını “Pakistan Talibanı” olarak adlandırıyor.

10 Nisan 2007"de Pakistan hükümeti Lâl Mescidi"ne ait resmi internet sayfasını kapattı. Medresenin tüm telefonları kapatıldı. 18 Mayıs 2007"de Feridiye Medresesi"ndeki 11 öğrenci tutuklandı. Ardından öğrenciler 4 polisi rehin aldı. Görüşmeler sonucu öğrenciler ve polisler serbest bırakıldı. 20 Mayıs"ta MMA Başkanı Chaudhry Shujaat Hüseyin, Pakistan hükümeti ile Lâl Mescidi yetkilileri arasındaki görüşmelerin başarısızlık sonuçlandığını açıkladı. 23 Haziran"da öğrenciler, DVD ve CD satan dükkân sahiplerinin dükkânlarının kapatmaya zorladı ve Çinlilere ait bir masaj yerini bastı. Buranın genelev olduğu iddia edildi. Rehin alınan Çinliler 17 saat sonra serbest bırakıldı. 29 Haziran"da Pakistan Devlet Başkan Pervez Müşerref, Lâl Mescidi"nde el-Kaide üyesi canlı kalkanların bulunduğunu ileri sürdü. 3 Temmuz"da Pakistan askeri birlikleri Lâl Mescidi"ne yaklaştı ve çatışmalar böylece başladı.

Dış Basında Pakistan Yorumları

İngiliz Guardian gazetesi yazarlarından Simon Tisdall, Mayıs ayında "Dünyadan" adlı köşe yazısında şunlara yer vermişti: “Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref yaptığı büyük siyasi hatanın bedelini ödemektedir. Bir zamanlar İran Şahı'Rıza Pehlevi'nin yaptığı hataya benzer bir hata.  Pakistan,  MMA siyasi oluşumu içinde olan İslami kesimlerin büyük eylemlere hazırlandığı bir ülke durumuna düşmüştür. Demokratik yollarla mecliste çözülemeyen siyasi sorunlar, radikal İslam olarak geri dönmektedir. Aynı sorun bugün Mısır'da da yaşanmaktadır. İslam coğrafyasında her geçen gün daha da artarak huzursuzluklara neden olan olayların arkasında askeri diktatörlüklerin demir yumrukla yönetmeye çalıştığı anti demokratik anlayış yatmaktadır.”

Financial Times gazetesi de başyazısında geçtiğimiz hafta şu yorumda bulunmuştu: “İslamcı öğrencilerin Lal Camii'ndeki direnişinin bu kadar uzun sürmesinin ardında, Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref'in zayıflığı değil, siyasi hesapları olabilir. Batılı düşünce tarzına sahip birçok Pakistanlı, Müşerref'in bu çekişmenin uzamasına bilerek göz yumduğunu düşünüyor. Müşerref'i, dikkatleri başyargıcı görevden almasının neden olduğu protestolar ve hem ordunun başında kalıp, hem de devlet başkanlığına yeniden aday olma planlarından başka yöne çekmeye çalışmakla suçluyorlar. Bu kesimlere göre Devlet Başkanı bir yandan da Batı'ya, aşırı İslamcılar ile mücadele ettiği izlenimi vermeye çalışıyor ve Afganistan sınırındaki Veziristan bölgesinde denetimi sağlama sorumluluğunu aşiret liderlerine devretme kararına yönelik eleştirileri bu yolla göğüsleyebileceğini düşünüyor. Müşerref'in taraftarlarına göre ise durum farklı. Devlet Başkanı, daha fazla kan akmasını ve ülkedeki kutuplaşmanın daha da artmasını önlemek için sabırlı olmak zorunda.

Pakistan'daki medreseler hakkında daha fazla bilgi için tıklayın:

Pakistan, Medreseler ve Terörizm