1960'ların başında Derry'den İrlandalılar gece geç vakit telefon eder ve adeta soluk almadan ayrımcılık ve adaletsizlik hikâyelerini sıralarlardı. Şiddet başlayana dek onların hakikatini kim dinledi? Vaktiyle adı Doğu Pakistan olan topraklarda yaşayan Bengalliler aşağı yukarı aynısını yaşadı. Tedirgin fısıltılarla, haberlerin görmezden geldiği korkunç devlet suçlarını anlatırlar ve biz gazetecilere 'dünyanın bilmesini sağlamamız' için yalvarırlardı. Beytüllahim ve Beyrut'taki kalabalık odaların gürültüsü arasında konuşan Filistinliler de daha fazlasını istemiyordu. Benim için o ırak seslerin en inatçısı Sri Lankalı Tamiller olmuştur; onlara çok uzun zaman önce kulak vermeliydik.
Basın için 'Gazze modeli'
Onlar batı kentlerinin sokaklarına dökülmüşken ve kardeşlerine yönelik zulüm doruk noktasına ulaşmışken, biz ancak şimdi dinliyoruz; yine de anlayacak ve harekete geçecek kadar ciddiye almıyoruz. Bence Sri Lanka hükümeti, modern bir efendiden, yani İsrail'den eski bir ders öğrendi. Bir katliam işlemek için, pornografinin ve yasadışılığın azami oranda görünmemesini garantiye alırsınız. Yabancıların ve kameralarının, Sri Lanka ordusunun geçenlerde bombaladığı Mulliavaikal gibi Tamil kentlerine girmesini yasaklarsınız ve hastanede öldürülen 75 insanın bir Tamil intihar bombacısı tarafından kasten paramparça edildiğini açıklayıp yalan söylersiniz. Ardından gazetecileri ormanda gezintiye çıkarırsınız, habercilik işinde mahreç denilen şeyi bir görgü tanığının anlattıkları eşliğinde sağlarsınız ve saftirikleri sadece sizin versiyonunuzu ve yalanlarınızı yaymaya teşvik edersiniz. Model Gazze'dir.
Aynı efendiler güruhundan terörizmin tanımını evrensel bir tehdit olarak manipüle etmeyi öğrenirsiniz, böylece şuursuz fanatizmin 'isyanı' karşısında ölüm kalım mücadelesi veren asil bir egemen devlet olarak 'uluslararası toplum'un (Washington) gözüne girersiniz. Hakikatin ve geçmişin derslerinin zerre ehem-miyeti yoktur. Ve ABD'yle Britanya'yı isyancılarınızı terör listesine eklemeye ikna etmeyi başarmakla, tarihin doğru tarafında durduğunuzu teyit edersiniz; hükümetinizin dünyanın en kötü insan hakları siciline sahip olmasının ve başka ad altında terörizm uygulamasının da ehemmiyeti yoktur. Tıpkı Sri Lanka gibi.
Fiili olmasa da kültürel imha çabaları-na karşı direnenlerin kullandıkları yön- temler konusunda masum olduklarını söylemiyorum. Tamil Kaplanları da (LTTE) kan döktü ve zulüm yaptı. Fakat onlar bir neden değil, bir sonuç; kuruluşlarından çok öncesine dayanan bir adaletsizliğin ve savaşın sonucu. Sri Lanka'daki iç savaş, genellikle sunulduğu gibi, o kadar idrak edilemez bir mesele de değil: Hindu Tamillerle Budist Singala hükümeti arasındaki kadim bir dinsel-etnik husumet söz konusu.
Britanya yönetiminde Seylan adıyla anılan Sri Lanka, klasik böl ve yönet politikasına tabiydi. Britanyalılar, sömür-geyi yönetecek eğitimli bir Tamil orta sınıfı yaratırken, köle olarak çalıştırmak üzere Hindistan'dan Tamiller getirdi. 1948'deki bağımsızlık sırasında, iktidar için elini çabuk tutan yeni siyasi seçkin-ler, yoksulluğun ortadan kaldırılmasının hayati zorunluluk olduğu bir toplumda etnik destek arayışına girdi. Kıvılcımıysa dil meselesi çaktı. Ortak bir dil olan İngilizce'nin yerine Singalacayı geçirmeye ahdeden bir hükümetin seçilmesi, Tamillere savaş ilan etmekti. Yeni yasa uyarınca Tamiller 1970'e gelindiğinde devlet görevlerinden neredeyse tamamen silinmişti; ve 'milliyetçiliğin' hem solu hem de sağı baştan çıkarırken ayrımcılık ve Tamil karşıtı ayaklanmalar aldı yürüdü.
Tamil direnişinin, özellikle de Tamil Kaplanları'nın örgütlenmesi, bir ülke talebini de içeriyordu. Hükümetin buna cevabı adli cinayetler, işkence, kayıplar ve son dönemde rapor edildiği üzere, misket bombaları ve kimyasal silahlar kullanmak oldu. Kaplanlar da kendi suçlarıyla, sözgelimi intihar eylemleri ve adam kaçırmalarla karşılık verdi.
2002'de ateşkes konusunda anlaşmaya varıldı ve geçen yıla, yani hükümetin Kaplanları bitirmeye karar vermesine kadar sürdü. Tamil sivillerden ordunun yönettiği 'refah kamplarına' kaçmaları istendi; bu kamplar bütün bir halkın berbat şekilde tutuklanmasının ve daha kötüsü, ordunun gazabından kaçmanın yolu olmamasının simgesi haline geldi.
'Soykırım' abartılı, korku gerçek
Bir kez daha Gazze geliyor akla; fakat bunun tarihsel paraleli, Britanya'nın bir asır önce Boer kadınlarıyla çocuklara yaptığı muameledir; bir tanığın yazdığına göre, 'sinekler gibi ölüyorlardı'.
Yabancı yardım çalışanlarının Sri Lanka'daki kamplara girmesi yasaklandı; bunun dışında tutulan tek kurum olan Uluslararası Kızılhaç Komitesi, durumu oluş halinde bir felaket diye niteliyordu. BM'yse hükümetin 'ateş açılmayan bölge' ilan ettiği yerlerin bombalanması sonucu günde 60 Tamil'in öldüğünü belirtiyor.
2003'te Kaplanlar, müzakere ihtimallerini de içeren bir Geçici Özyönetim Otoritesi önerdi. Bugün hükümet, taze 'zaferini', 'Tamil azınlık sorununu kalıcı olarak çözmek' yönünde kullanacağının işaretlerini veriyor; hükümetin daha kudurmuş yandaşları bu tür tehditler savuruyor. Başkomutan Sri Lanka'nın tümüyle Singala çoğunluğa 'ait olduğunu' söylüyor. Tamil sürgünler 'soykırım' yapıldığından söz ediyor; belki abartılı bir ifade, ama korku gerçek.
14 ülkede silahlar Britanya'dan
Hindistan kritik bir rol oynayabilir. Hindistan'ın güney eyaleti Tamil Nadu, Sri Lankalı Tamillerle asırlardır bağlantıları olan Tamilce konuşan bir nüfusa sahip. Hindistan'daki seçim kampanyasında, Sri Lanka'daki Tamillere yönelik kuşatmaya duyulan öfke, yüz binlerce insanı meydanlara döktü. Başta Kaplanlar'ın silahlanmasına yardım eden Hindistan hükümetleri, onları silahsızlandırmak için 'barışı koruma' birlikleri gönderdi. Görünen o ki Delhi şimdi Kolombo'daki Singala zalimlerin, sorunlu komşusunu 'istikrara kavuşturması'na göz yumuyor. Sorumlu bir bölgesel rol çerçevesinde Hindistan, öldürmeleri önleyebilir ve bir çözüm için arabulucuğa başlayabilir.
Londra ve Washington'daki büyük ahlak havarileri, şiddeti ve trajediyi sessiz kalıp onaylamakla yetiniyor. BM'de onlardan en ufak bir ses duyulmuyor. Britanya'nın 'çıkarlarına' uygun gördüğü yerlerde hep bunu yapıyor, tıpkı hükümetin silah satış ruhsatı verdiği silahlı çatışmalarla sarsılan 14 perişan ülkede olduğu gibi. 2005'te Britanya'nın Sri Lanka'ya silah ihracatı yüzde 60 artmıştı. Sri Lanka'dan yükselen ırak sesler duyulmalı, hem de hemen.
Kaynak: Radikal