Batı'nın adamı General Suharto 1960'ların ortasında Endonezya'da iktidarı ele geçirdiğinde, Time dergisi sevinçle 'Asya'ya ışık saçtığını' yazmıştı.

Suharto'nun bir milyondan fazla 'komünisti' öldürmesi, ABD başkanı Richard Nixon'ın bu ülkeyle ilgili değerlendirmesinde yer almıyordu elbette. Nixon'a göre Endonezya, 'en zengin doğal kaynaklar deposu ve Güneydoğu Asya'daki en büyük ödüldü'.

Kasım 1967'de ganimet, Cenevre'de göl kıyısındaki bir otelde düzenlenen olağanüstü bir konferansta paylaşıldı. Katılımcılar arasında David Rockefeller gibi dünyanın en güçlü kapitalistleri ve General Motors, British American Tobacco, Imperial Chemical Industries, American Express, Siemens, Goodyear, US Steel gibi petrol şirketlerinin ve bankaların üst düzey yöneticileri vardı.

Halkın yüzde 56'sı sefalet içinde
Time Incorporated'ın başkanı James Linen, küreselleşmeye dair şu kahince nitelemeyi yaparak açmıştı toplantıları: "Özel teşebbüsün ve kalkınmakta olan ülkelerin özgür dünyanın yararına birlikte çalıştığı yeni bir iklim yarat-maya çalışıyoruz. Uluslararası teşebbüs- ün dünyası hükümetleri aşıyor...
Küresel ortamı devrimci bir hızda şekillendiren görünmez bir ağdır bu."

Suharto çoğu ABD'de yetişmiş iktisatçılardan oluşan bir ekip göndermişti. İlk gün selamlaşıldı. İkinci gün Endonezya ekonomisi taksim edildi. Bu bölüşüm inanılmaz bir tarzda gerçekleştirildi: Sanayi bir odada, ormanlar ve balıkçılık bir başka odada, bankacılık ve finans daha başka bir odadaydı. En büyük ödül, Avustralya'nın kuzeyindeki uçsuz bucaksız ve ıssız adanın neredeyse yarısını oluşturan Batı Papua'nın mineral zenginliğiydi. Bir Amerika-Avrupa konsorsiyumunu nikel ve altınla 'ödüllendirildi'. New Orleanslı Freeport şirketi bir bakır dağını aldı.

42 yıl sonra, altın ve bakır her gün bir milyon dolardan fazla kâr getiriyor.
Endonezyalı seçkinler için zenginleşme garanti altına alındı. 1992'den 2004'e kadar Freeport doğrudan ve dolaylı 'avantalar' halinde 33 milyar dolar verdi, bu paranın büyük kısmı ülkenin gerçek iktidarı olan ve yabancı yatırımları bir tür mafya gibi 'koruyan' Endonezya ordusuna gitti. Batı Papua'nın ödülüyse, Dünya Bankası raporuna göre, Endonezya'nın geri kalanının iki katı yoksulluk oranı oldu. BP'nin doğalgazını sömürdüğü Bintuni Körfezi'nde halkın yüzde 56'sı sefalet içinde yaşıyor.

Rapor, 'Papua köylerinin yüzde 90'ından fazlasında temel sağlık hizmeti veren kurumlar olmadığına' dikkat çekiyor. Bakir ormanlar ve doğalgaz yatırımlarının büyük kâr sağladığı Yahukimo bölgesini 2005'te kıtlık vurdu. Batı Papualıların ıstırabı nadiren haber konusu oluyor; Endonezya hükümeti yabancı gazetecilerin ve insan hakları örgütlerinin, yerli halkın 'cennetin unutulmuş kuşu' adını verdiği bu muhteşem güzellikteki bölgeye girmesini yasaklıyor.

Kopassus dehşet saçıyor
Doğal kaynaklarının yağmalandığı dönemde Batı Papua Endonezya'nın parçası değildi, fakat Cakarta burası üzerinde hak iddia ediyordu. Eski sömürgeci efendi Hollanda'ysa bölgenin Cakarta'yla hiçbir tarihsel veya kültürel bağı bulunmadığını kabul etmiş ve bölgeyi bağımsızlığa hazırlamaya başlamıştı. Endonezyalıların buna göz yummaya hiç niyeti yoktu; keza, bir soğuk savaşı masalı icat etmiş olan Amerikalıların, Britanyalıların ve Avustralyalıların da. 1962'de Hollanda sömürgeyi BM'ye devretti ve BM bölgeyi, Batı Papualıların gelecekleri konusunda referanduma gitmesi 'teminatı' karşılığında hemen Endonezya'ya verdi.

1969'da 'Özgür Tercih Yasası' devreye sokuldu. Endonezyalılar 1026 Batı Papualı erkeği tek tek toplayıp Cakarta'yla entegrasyon lehinde oy vermelerini emretti. Kafalarına silah dayandı. Küçük bir uçakla, New York'a ulaşıp BM Genel Kurulu'nu uyarmak umuduyla kaçan iki Batı Papualı Manus Adası yakınlarına iniş yaptıktan sonra Avustralya hükümeti tarafından tutuk-landı. Gerçek bir 'özgür seçim' isteyen Batı Papua köyleri Amerikan teçhizatlı hava kuvvetlerince bombalandı.

Halk direnmemiş ya da Özgür Papua Hareketi neredeyse imkânsız koşullar içinde ayakta kalmamış olsaydı, Batı Papua unutulup gidecekti. Britanya yapımı makineli tüfeklerin ve Tactica tazyikli su araçlarının yardım olarak verildiği Endonezyalılar zulümde sınır tanımadı. Suharto 1998'de devrildiğinde, Biak adasındaki halk şükran günü ilahileri söyleyip Batı Papua'nın Sabah Yıldızı bayrağını yükselterek kutlama yaptılar.

Bu durum yanlarına bırakılmadı tabii ki, 150'si Endonezya ordusu tarafından öldürüldü. 2004'te Filep Karma ve Yusak Pakage sırasıyla 15 ve 10 yıl hapse çarptırıldı. Suçları bayrak çekmekti. Kopassus diye bilinen Gestapovari bir güç tarafından yönetilen bir bölgede inanılmaz cesaret isteyen bir eylemdi bu; Doğu Timor'daki soykırımın büyük kısmından da Kopassus sorumlu ve Batı Papua toplumunun yerle bir edilmesi de soykırım.

Britanya yeni rejimi de koruyor
Kendisini saygın bir demokrasi olarak görmeyi pek seven Cakarta'daki Suharto sonrası rejim, Batı Papua konusundaki baskılara karşı savunmasız. Britanya'da madencilik devi Rio Tinto (Freeport'un eski hissedarı), şirkete büyük servetler kazandıran bir ortaklığı elinde bulunduruyor. Britanya Dışişleri Bakanlığı nadiren ağzını açıp Cakarta'nın Batı Papua'ya yönelik tutumuna karşı çıktığında, yetkililer 'Endonezya'nın toprak bütünlüğüne saygı' homurtuları çıkarıyor.

Dışişleri Bakanlığı'nın Doğu Timor'daki katliama dair sahte mazeretleriyle geçen on yılları hatırlamak ne mümkün? Ama Doğu Timor Suharto'nun kamçısından kurtuldu; halkının ve uluslararası bir destek ağının direnişi sayesinde artık özgür. Batı Papua halkı da daha azını hak etmiyor. Batı Papua'nın bağımsızlık günü saydığı 1 Aralık'ta Britanya'da sürgünde olanlar ve destekçileri bu sessizliği kırmak için Londra'daki Endonezya büyükelçiliğinin önünde toplanacak. (12 Kasım 2009)

Kaynak: Radikal