Tahran'ın "Karar Vericisi"yle Yüzleşme. O, Zannettiğiniz Kadar Fevri Değil

Pek çok Amerikalı İran'ı hatırladığında muhtemelen onun tahrikçi cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinecat'ı düşünüyor. 2005'te seçilmesinden bu yana Ahmedinecat, İran'ın nükleer programı ile ilgili meydan okuması, bir Şii kurtarıcı ile ilgili hezeyanları, İsrail'e yönelik yakınmaları ve Soykırım'ın olmadığına dair inkarıyla dünyayı yeterince şok etti. Fakat Ahmedinecat kesinlikle rejimin yüzü ama patronu değil. 1989'da Ayetullah Humeyni'nin ölümünden bu yana Tahran'daki gerçek güç, İslam Cumhuriyeti'nin Ruhani Lideri Ayetullah Ali Hamaney'e aittir. Ahmedinecat gürültü yapıyor fakat Hamaney nüfuz ediyor.

Batı'da Ahmedinecat'ın Tahran'da inisiyatifi ele aldığını düşünen sadece sıradan vatandaşlar değildir. Geçen Salı günü, başkan Bush, İran'ın nükleer silah programını 2003'te durdurduğunu haber veren yeni bir Ulusal İstihbarat Tahmini'ni örtbas etmek için uğraşırken yakışıksız bir basın toplantısında "Ahmedinecat gelene kadar" kendi yönetiminin İran'a yönelik "havuç ve sopa yaklaşımı"nın işlediğini ileri sürdü. Fakat İran sisteminde bir başkan Ruhani Lider'den çok daha az etkilidir. Ahmedinecat bütün atıp tutmalarına rağmen "karar verici" değildir. İran'ın politik yapı labirentinin tepesinde oturan, seçilmemiş ve hesap vermekten muaf olan Ruhani Lider Ayetullah Ali Hamaney'dir. İran'ın nükleer bomba elde edip etmemesiyle, ABD ile görüşüp görüşmemesiyle ilgili son kararı o verir. Dolayısıyla Batı, İran ile ilişkilerinde Hamaney'i çok iyi bilmek zorundadır.

Ruhani Lider 70 milyonluk İran halkı için bile bir muammadır. Aslında o, bağırıp çağıran Ahmedinecat'tan çok daha ihtiyatlı, muhafazakar ve pragmatiktir. Hamaney ne çok sıcak ne çok soğuk bir İslami Cumhuriyet istemektedir. Herhangi bir yöne çok fazla eğilmeye gönülsüzdür ve çatışan unsurları görünürde tutmak istiyor. Nükleer silahların İslam'a aykırı olduğunu söylüyor fakat yürekten onu elde etmeye yönelik bilgi edinmeyi ve onları inşa etmek için gerekli olan yakıtı onaylıyor. Zayıf komşularını kontrolü altında tutarak bölgesel nüfuzunu genişlettiği sürece Afganistan ve Irak'a istikrar getirmek için ABD ile birlikte çalışmak için bile isteklidir.

1939'da doğan Hamaney babasının izinden giderek Şii din adamları safına katıldı ve çok geçmeden şahın önderlik ettiği boğucu monarşiyi devirmek isteyen Humeyni'nin radikal İslamcı hareketine katıldı. Hamaney yıllarca saklanarak veya hapishanede yaşadı. 1979'da devrim gerçekleştiğinde Hamaney, Humeyni'nin baş vekillerinden biri olarak çıktı ve iki yıl sonra yeni İslam Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı oldu. Dönemin pek çok devrimci din adamı gibi Hamaney bir din bilgini olmaktan çok devrimin çocuğuydu, İlahiyat Fakültesi'nden çok meydanlardaydı. Hamaney huy olarak bir solcuydu, İran ve Arap dünyasındaki muhalif literatürü çok iyi okumuştu. El-Kaide'nin ve Arap dünyasındaki radikal İslam'ın fikir babasına dönüşen Mısırlı radikal İslamcı Sünni entellektüel Seyyid Kutub'un çalışmalarını Farsça'ya tercüme etti.

Hamaney, sarıksız, din adamı olmayan Ahmedinecat'tan çok farklı bir cumhurbaşkanıydı. Hamaney de BM Genel Meclisi önünde ateşli konuşmalar yaptı fakat Ahmedinecat'tan farklıydı, o asla, ortaya çıkışı kıyametin alameti olduğu söylenen, kurtarıcı figür "Kayıp İmam"ın dönüşü ile ilgili mistik hikayelerle dünya örgütünü oyalamadı. Hükümetteyken Hamaney aynı zamanda savunma sorunlarına, bütçe raporlarına ve idari detaylara fazlasıyla ilgili politik bir bilgindi. Hamaney, şu an çok güçlü olan Devrim Muhafızları ile ilişkilerini güçlendirerek 1980'lerde Irak ile yapılan uzun ve kanlı savaşta İran'ı yönetti. Şu an Irak'ta ABD korumasında olan muhalif bir İranlı grup olan Halkın Mücahitleri'ne bağlı teröristlerce gerçekleştirilen suikast girişimi sırasında sağ elini kalıcı bir şekilde kullanamaz hale geldiği 1981'de ek bir halk desteği kazandı. Saygın Humeyni 1989'da öldüğünde onun yerine geçmesi için Hamaney, üzerinde uzlaşılan bir adama dönüştü.
Hamaney, cumhurbaşkanlığının pek çok yetkisini kendisiyle götürerek ve ruhani lider makamını, İran ın politik görünümünün sınırsız güç sahibi düzenleyiciliğine dönüştürerek zirveye oturdu. Bu gün onun etrafındaki üst düzey yetkililer, önemli resmi ve gayrıresmi kurumlardan, örgütlerden, konseylerden, din adamı okullarından ve iş adamı örgütlerinden bahsetmezsek; meclis, cumhurbaşkanlığı, yargı, Devrim Muhafızları, ordu, istihbarat servisleri, Cuma namazı vaizleri ve medyanın nerdeyse tamamı gibi  ülkenin çatışan güç merkezleri arasındaki çatışmaları kontrol ediyorlar.
Bütün bunlar onu olağanüstü bir tür diktatör haline getiriyor. Dürüst bir imaja ve sık sık İran'ın militanları üzerine övgüler yağdırmasıyla tedirgin oturduğu sakin bir duruşa sahiptir. Onun yalın hayat tarzı yolsuzlukla ve diğer pek çok İranlı liderin şatafatlı zenginliğiyle çatışan bir zıtlık içindedir.

İran'ın en yetkili din adamı olarak Hamaney aynı zamanda sınırlı dini otoriteye sahiptir--bir teokrasinin başkanı için şaşırtıcı bir kusur ve Humeyni ile keskin bir farklılık. İran'daki ve dışardaki Şiilerin pek çoğu ruhani önderlik için başka yerlere, kitapla hemhal ayetullahlara veya Irak'ın çok saygı duyulan Şii dini lideri Merce-i Taklit Büyük Ayetullah Ali Sistani'ye bakmaktadırlar. Bu durum ruhani liderliği, çok fazla politik ve sadece bir ülkeyi değil İslamcı bir devrimi yönetmek isteyen Humeyni'nin niyet ettiğinin tersine İran merkezli bir makam haline getirdi.

Peki Hamaney, Ahmedinecat ile nasıl geçiniyor? Şu an için en azından ruhani lider kendisinin demagojik cumhurbaşkanının arkasında duruyor. Hamaney kesinlikle popülist, sert Ahmedinecat'ı, onun halefi görece ılımlı Muhammed Hatemi'ye tercih etmektedir. Ruhani lider Hatemi'nin reform girişimlerini engelledi ve Tahran belediye başkanı olan Ahmedinecat'ın 2005 cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmasını sağladı. Hamaney, kısmen her ikisi de militan tiplere karşı zaaf sahibi olduklarından ve İslam Cumhuriyeti'nin ilk günlerindeki devrimci ateşi yeniden yakma rüyasını paylaştıklarından, Ahmedinecat yönetimini övdü. Hatta ruhani lider, devrimci görünüşleri yüksek ve İran'ı Arap dünyası için sevimli tutmak için Ahmedinecat'ın gösterilerini faydalı buluyor görünüyor.

Yine de iki adamın ajandaları farklıdır. Örneğin Ahmedinecat bir yönetici olmaktan fazlası için arzu duyuyor. Bununla birlikte Hamaney istediği bütün gücü elinde tutuyor ve sadece onu, ister sertlik yanlısı isterse reformist olsunlar, hırslı cumhurbaşkanlarından uzak tutmaya ihtiyaç duyuyor. Dahası Ahmedinecat'ın kışkırtıcılık damgası, İran politik sisteminin karmaşıklıklarında daha büyük bir nüfuza doğru viraj almaya çalışan yeni biri için faydalı olabilir fakat bu strateji Hamaney'in içerlediği tarzlarda İran'ın izolasyonunu derinleştirdi. Örneğin Hamaney, Aralık 2005 Mekke ziyaretindeAhmedinecat'ın Soykırım inkarı ve İsrail karşıtı üslubuyla yaptığı bir konuşmayla ev sahibi Suudi kral Abdullah'ı zor durumda bırakmasına öfkelendi. İçerde ise Ahmedinecat, ülkenin nükleer başmüzakerecisi Hüseyin Museviyan'ı casusluk suçlamasıyla tutukladığında kızgın Hamaney mahkemenin suçlamaları reddedeceğini garantiledi.

Yani Hamaney seçeneklerini açık tutuyor. Rafsancani'nin Kamu Yararını Belirleme Konseyi'ne (kilit bir din adamları heyeti) daha fazla güç vererek ve Kalibaf'ın Tahran belediye başkanlığı için aday olmasını destekleyerek 2005 seçimlerinde Ahmedinecat'ın rakipleri Ali Ekber Haşimi Rafsancani'yi ve Muhammed Bakır Kalibaf'ı destekledi. Her iki adam da iktidar için ciddi yarışçılar olmaya devam ediyorlar ve Ahmedinecat'a darbe vurmak için her fırsatı kullanıyorlar. Böylelikle Ahmedinecat'ın ekonomiyi kötü yönetmesinden ikrah eden ve onun atıp tutmasının ABD ile savaş ihtimalini arttırmasında korkan bir grup İran eliti ortaya çıkıyor.

Bu arada karar verici yaşlanıyor. Hamaney 70'ine yaklaşıyor. Söylentiler onun sağlığının bozulduğu yönünde. Onun halefini seçecek olan gizemli devlet organı Uzmanlar Meclisi'nin genellikle cansız seçimlerinden biri son günlerde yakından izlenen bir yarışmaya dönüştü. (Ilımlılar kazandı.) Yine de uzmanlar sadece Hamaney'in yerine kimin geçeceğini ve İran'ın gelecekteki ruhani liderinin Hamaney tarzında hükmedip etmeyeceğini sadece tahmin edebilir.

Şu an için Hamaney kendisini çepe çevre kuşatan düşmanlar görüyor: içerdeki muhalifler, İslam Cumhuriyeti'ni yok edecek reformlar için tutkulular, Sünni Arap devletleri artan İran nüfusu tarafından gerginleştirilmiş durumdalar, Bush yönetimi,  geçen haftalarda Tahran'ı tehlikesiz olarak resmeden Ulusal İstihbarat Tahmini'ne karşın İran'da rejim değişikliğine takmış durumda. Hamaney'in en büyük korkusu her zaman için içerdeki düşmanlar ile dışardakilerin güçlerini birleştirmeleri ihtimali olmuştur. (Clinton yönetimi, sanki sadece Muhammed Hatemi ve ruhani liderin çok fazla korktuğu reformcularla ilişki kurmak istiyormuş gibi göründüğünde Hamaney ABD ile görüşmeyi reddetti.) Hamaney, reformcuları oyunun dışına çıkarma şeklindeki nahoş işini başardı fakat o hala ABD'nin meydan okuması ile yüzleşiyor.

Geçmişte Hamaney, Washington ile görüşmelere muhalif değildi. 2003'te başarısız olan doğrudan ABD-İran görüşmelerini öneren anlayışa zımni bir destek verdi, bir yıl sonrasında ise Irak'la ilgili tartışmalara açıkça destek verdi. Fakat İran kendini nükleer sorunla ve ABD'nin silahları ile yüzyüze bulduğunda durum değişti. Hareketli rapor haftasından sonra savaş tehtidi azaldı fakat İran'a hükmeden adam için iki baskın kaygı varlığını koruyor: rejiminin hayatını ve onun başı olarak kalmayı garantilemek. Ulusal İstihbarat Tahmini'nin belirttiği gibi "Tahran'ın kararları politik, ekonomik ve askeri bedelleri ne olursa olsun bir nükleer silah elde etmekten çok  maliyet-fayda yaklaşımına göre belirlenmektedirler." Fakat Tahran'ın kararları aynı zamanda bir adama göre belirlenmektedirler ve İranlıların tavırlarının kaynakları ile ilgili ciddi bir anlayış o adama dikkatli bir şekilde bakmayı gerektirmektedir.

Tufts Üniversitesi Fletcher Hukuk ve Diplomasi Okulu'nda professör olan Vali Nasr "Şii Uyanış: Müslümanlar Arasındaki Çatışmalar Geleceği Nasıl Şekillendirecek" adlı eserin yazarıdır.

 

Çeviren: Ali Karakuş