Suriye ve Arap dünyasından Türkiye'yi ziyaret ederek resmi makamlarla görüşen ve halkla bir araya gelen herkes, Türklerin Suriye Arap halkına duyduğu derin sevgiyi hisseder.
Başkan Beşşar Esed'in hem Türk resmi makamlarındaki hem de halk nezdindeki konumu budur.
Türkler, Başkan Esed, Başkan Gül ve Başbakan Erdoğan tarafından yeniden canlandırılan Türkiye-Suriye ilişkilerinin çok önemli olduğuna inanmakta ve bu yönde atılan adımları memnuniyetle karşılamaktadırlar. Gerçekten de işbirliği yolunda atılan adımlar, onlarca yıldan beri bu iki ülke arasında oluşan buzları eritmiş; Arap ve Türkler arasında siyasi ve psikolojik barikatı yıkmıştır. Şer güçler Türkler ile Araplar arasındaki uzaklaşma ve kırgınlığı siyasal düşmanlığa dönüştürecek düzeyde istismar etmişlerdi. Bu iki halk arasındaki boşluğu, uçuruma dönüştürmeye çalışanlar, Türk halkının toplumsal bilincinde Arap suretinin çirkinleşmesini amaçladılar. Bu şer güçler aynı şekilde, Arap halkının toplumsal bilincinde de Türk suretinin çirkinleşmesini amaçlamışlardı.
Türkiyeli ve Suriyeli medya temsilcilerinin buluşmalarında iki tarafın da Türk-Arap ilişkilerinin geçmişi konusunda görüş birliği içinde olmaları, üzerinde önemle durulması gereken bir durumdur. Her iki taraf da, geçmiş seksen yılda, Türk-Arap ilişkilerinin kötü gitmesinde Siyonist ve Batı medyasının önemli bir misyon üstlendiği konusunda hemfikirdir. Ayrıca art arda gelen Türk hükümetlerinin Arap-Siyonizm çatışmasında İsrail'den yana olan ve onunla müttefik olacak derecedeki tutumlarının da Araplarda oluşturduğu psikolojiketkinin Türk-Arap ilişkilerini kötü etkileyen unsurlar arasında görülmesi bir başka görüş birliğidir. Filistin davası, Arapların temel, merkezî bir davası ve pusulasıdır. Özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra uluslararası kutuplaşma, Türkler ve Arapların farklı enlem ve boylamlarda konumlanmalarına ve farklı ülkelerin siyasi yörüngelerinde dönmelerine neden olmuştur. Suriyeli ve Türkiyeli medya mensuplarının her durumda anlaştıkları bir bakış açıları var. İki taraf da, Suriye-Türkiye ilişkilerinin semasını örten kara bulutların dağıldığı, siyasi ve medya kapılarının sonuna kadar açıldığı, her iki halkın da kendi tarihleriyle barışmaya başladıkları görüşünü paylaşmaktadır. İki ülkenin medyası da ikili ilişkilerdeki olumluluklar ve olumsuzluklara objektif ve eleştirel bir gözle bakmaktadır. Dolayısıyla geçmişe ve vaat eden geleceğe bakmak gerekir. Amerika şemsiyesinin bölgede görülmeye başlanması, kutuplaşma düzeninin ortadan kalkması, Siyonist erkin görevini ve dayandığı felsefi temeli bölgede yitirmeye başladığının algılanması yeni ve gerçek verilerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu bağlamda, bölge ülkelerini kapsayan bölgesel bir oluşum (kutup) imkânı öne çıkmıştır. Bu süreçte, tarihsel uygarlık misyonları, stratejik konumları gereği Türkiye ve Suriye'nin önemli rolleri olacaktır. Tutuculuk ve gericilik onu telef etmeden önce Şam ve Anadolu yurtları, altın çağında Osmanlı İmparatorluğu'nun kalbini oluşturuyordu.
Arap ve Türklerin tarihlerinden çıkardıkları önemli dersler vardır. Bunun içeriğinde kimse anlaşmazlığa düşmez. Arap-Türk entegresi, tarihte en önemli imparatorluklardan birini kurmuştur. Şu an yeni dayanaklar üzerinde kurulabilecek işbirliği imkânları vardır. O imparatorluğun üzerine kurulduğu aynı olanaklara ihtiyaç yoktur. Yeni işbirliği dayanağımız, iki halkın ortak çıkarları ve iki tarafı bir araya getiren uygarlık mirası nüvelerinden ibarettir. Özellikle tek kutuplu düzenin stratejik doğası ve yeni uluslararası konumlanmayı iddia eden bugünkü dünyada, kalkınmakta olan güçler arasındaki entegrasyonlarla bölgesel kutuplar oluşabileceği sinyalleri vardır. Böylesi bir oluşumun uluslararası siyasi denklemde önemli bir eksene oturması olanaklıdır.
Suriye-Türkiye yönetimleri ve halklarının talepleri hacminde; yeni, büyük umutlar ve düşler taşıyan Suriye-Türkiye ilişkilerini ileriye götürmek mümkündür. Bu ilişkiyi ileriye taşıyacak çarkın önü açıktır ve önümüzde yeni ufuklar vardır. Bunun sağlanması yolunda ilerlemek elbette bir gezinti değildir. Bu yürüyüşü isteyenler ve buna bağlananlar çoktur. Bu durumun Amerika'nın, Siyonistlerin ve diğerlerinin hoşuna gitmeyeceğini herkes çok iyi biliyor. Bu gidişatı engellemek için de çarka çomak sokmaktan, işbirliğinin yoluna mayın döşemekten geri kalmayacaklardır. Ancak tren, demiryolunun başlangıç noktasına yerleştirilmiştir. Komuta kademesi görevinde yetkin olup, yol haritasını bütün detayları ile bilmektedir. Dolayısıyla bizi hedefe, zamanında ve dakik bir şekilde ulaştıracak iyi hafızaya sahiptir. *El-Vahde Basın Yayın Kurumu Genel Müdürü El Sevra Gazetesi
Kaynak: Zaman