Bugün "neredeyse bitmiş gibi gözüken savaş" yarınki savaşı kaçınılmaz kılmaktadır. Hem de yarınki savaşın daha da kanlı olacağını göstermektedir.
İsrail'in Gazze'de yürüttüğü askeri operasyon bitti mi? Hakim merkezi sol koalisyonunun liderleri Livni ve Barak, operasyonun hedefine ulaştığını belirtti. Belki de diğer askeri operasyonların tamamlandığı gibi, İsrail operasyonu da tamamlanmış olsa, Gazze'yi idare edecek – İsraillilerin kendilerinden başka - kimse bulunamazdı. Şimdiki başbakan – hem de emekli başbakan sayılabilir – Olmert operasyonun bu şekilde tamamlanması için çabalamaktaydı.
Sağ muhalefet liderleri Netanyahu ve Liberman, kesin bir dille "bugün neredeyse bitmiş olan" savaşın yarınki savaşı kaçınılmaz kıldığını öne sürmekteler. Hem de onların iddiasına göre, yarın olacak savaş, bugünkünden daha kanlı olacak. HAMAS'ı sonuna kadar yok etmeğe çalışanların mantıkları anlaşılabilir. Bu askeri sanat açısından ve devlet idaresi açısından bakıldığında en akıllı ve tek çözümdür. Bunu İsrail ordusu, İsrail kamuoyu ve İsrail güvenliği talep etmekteydi. Bunu, İsrail'in haline acıyanlar da, onu imha etmek için çalışanlar da arzu etmekteydi. Ancak bugün modern İsrail'de, savaş ve barış kararları ülkenin milli çıkarları göz önünde tutularak verilmemektedir.
BM Güvenlik Konseyi kararı, "dünya kamuoyu", "insani felaket" ve "Arap dünyasının tepkileri" İsrail'in tek taraflı ateşkes ilan etmesine neden olmamıştır. Yani İsrail'in tek taraflı ateşkes kararı, dünyanın karşı gelmesi sonucu verilmemiştir. Kararın verilmesinde temel etken iktidarın "barış sürecinin kabul edilebilirliğini" ne pahasına olursa olsun korumak idi. İç siyasette var olabilme mantığı, stratejik güvenlik mantığına üstün geldi. İsrail siyasileri asker ve güvenlik birimlerini yendi. "Avoda" lideri Ehud Barak, savunma bakanı ve özel birim emeklisi Barak'ı yenmiş oldu. "Kadima" lideri Tzipi Livni, dışişleri bakanı ve "Mossad" emeklisi Livni'yi yendi.
Çelişki mi? İlk bakışta çelişki gibi gözükebilir. 2009 yılında Gazze'de HAMAS üzerinde kazanılacak başarı ve 2006'da Lübnan'da Hizbullah üzerinde kazanılmış olan başarı, sadece onların kendileri açısından değil temsil ettikleri ideoloji açısından da son olabilirdi. İsrail aydınlarının ideolojisi, "toprak karşılığında barış"tır. Bu ideoloji İsrail tarafından 20. Yüzyılın altmışıncı yılından sonra aşamalı bir şekilde gerçekleştirilmektedir. İsrail'ın işgal ettiği topraklar, barış düşüncelerini yok etmektedir.
İsrail'in Gazze'de savaşı kazanması kontrol sağlaması demek idi. Bununla da orada yaşayan insanların komşularıyla barış içerisinde yaşabileceklerine veya en azından iç savaşı bitirebileceklerine – HAMAS silahlıları İsrail bombaları altında da Fetih teşkilatının geri kalan üyelerini de imha etti - dair ümitler de yok olmuş olurdu. "Tek taraflı savaşı durdurmanın" yanlış olduğunu kabul ettikten sonra Olmert ve Livni "Kadima" partisinin 2005'de Gazze'den Yahudileri neden kovduklarına ve yönetimi HAMAS'a terk ettiklerine de cevap veremezler. Eski başbakan Barak, 2000'li yıllarda İsrail ordusunun tek taraflı Lübnan'dan neden geri çektiğini de kimseye anlatamaz. Bunun sonucunda Hizbullah bütün Arap ülkelerinin toplamından daha tehlikeli hale geldi. "Oslo süreci" için Nobel barış ödülü almış yaşlı devlet başkanı Şimon Peres de, 90'lı yıllarda yürüttüğü siyasetin vahim sonuçları için cevap vermek istemeyecektir. Hatta o kendisini suçlu da görmeyecektir. Onun anlaşılmaz siyaseti yüzünden binlerce Filistinli ve İsrailli hayatını kaybetti. Onlar "barış sürecinin kurbanları" olarak tanımlandırılmaktalar.
Bugün Gazze'de tek taraflı ateşkes ilan edilmesi her kesin işine gelmektedir. HAMAS kazandığını öne sürebilir. Çünkü onun siyasi yönetimine yaşam şansı doğdu. İsrail ordusu siyasi entrikalar engel olmadığı zaman savaşabileceğini göstermiş oldu. Hükümet meclis seçimlerinde üstünlük kazanmış oldu. Hem de Gazze'de hiçbir değişiklik yapmadan bunu elde etti. Gazze bundan sonra da HAMAS tarafından yönetilmeye devam edecek. Sağ muhalefet, askeri operasyon durduktan sonra hükümet aleyhinde kullanabileceği önemli kozlar elde etti. BM, kriz döneminde bir şey yapamadığını ortaya koysa da bu teşkilat açısından artık bir gelenek halini almış Filistin sorunu üzerinden ticaret yapmaya devam edebilecek.
ABD'de görev süresi bitmiş olan yönetimi Condoleeza Rice'ın timsalinde, Mısır sınırından yasadışı yollarla taşınan silahlar konusunda yeni yükümlülükler getirmiş oldu. Hillary Clinton'un timsalinde yeni hükümetin Clinton kanadı barış sürecine dair mitolojiyi devam ettirebilmek için bu tür imkan elde etmiş oldu. Arap liderleri İsrail'in eliyle HAMAS gibi düşmanları ile baş etmek fırsatını yakaladı. HAMAS, onlar tarafından İran'ın Arap ülkelerinde etkisi olarak kabul edilmektedir. Özellikle de Suudi Arabistan ve Mısır yönetimi bu konuda hassas davranmakta ve kendileri açısından tehlikeli olduğunu düşünmektedir. Filistin devlet başkanı da her ne kadar Filistin halkının verdiği kayıplara üzülmüş gibi gözükse de esas düşmanının imha edilmiş olmasına üzülmeyecektir.
Suriye ve Lübnan Hizbullah'ı için İsrail ile savaştan uzak durmuş oldu. Böyle bir savaş onlar açısından vahim bir şekilde sonuçlanabilirdi. İran Gazze konusunda paralel zirve toplantısı yapmağı başararak – Katar ve Kuveyt'te – Arap dünyası içerisindeki anlaşmazlığı daha da artırmış oldu. Gazze etrafındaki savaş er ya da geç tekrar başlayacak. Anlaşılan o ki bu bölgede çıkarı olan her kesin işine gelmektedir. Elbette ki kaybeden Filistin ve İsrail halkı olacak. Ancak onların da yapabilecekleri bir şey yoktur…
Yevgeniy Satanovskiy-Orta Doğu Enstitüsü Başkanı / Nezavisimaya Gazeta
Dünya Bülteni için çeviren: İbrahim Ali